TOPRAĞINDAN KOPARILAN SÜRGÜNLER

13043297_617057971783197_8781288174704456765_n
Cabir HASAN
Sürgün başlı başına bir sorundur…Devlet aygıtının, bir insanı bilmediği başka topraklara zorunlu sınırdışı edip, kendi denetiminde kontrol altına alıp cezalandırması olarak algılanır..Oysa ki sadece devletin istekleriyle belirlediği alanlarda sürgün yaşamak değildir.
Faşizmin baskılarına karşı savaş veren özgürlük ve insan hakları için savaşanların kendi ülkelerinde yaşama şansını yok ettikleri için özgürlüğünü adına dilini, dinini , kültürünü bilmediği ülkelere sığınmaktır de bu can kavgası…
İşte bizler yaşamımızı sürdürmek için dünyanın farklı ülkelerine dağıldık, sürgün –mülteciler olarak, kimsesiz. Faşizmin saldırıları sonucunda sürgün hayatının en ağır şartlarında yaşamaya mahkum olmamızın baş sorumlusu 12 Eylül cuntasının bize uyguladığı faşist anayasası sonucunda on binler olarak ömrümüzün çoğunu sürgünlerde yaşıyoruz.
Faşizm ve diktatörlüğün hâkimiyetinde sürgünler ne ilk ne de son bulacaktır İnsanın düşüncesine, kimliğine yapılan ırkçılık karşısında devrimci duruş ve mücadele ile ayakta kalmaktır önemli olan…
Devrim ve sosyalizm inancına bağlılıkla direnmektir sürgünlere …
Artık sürgün olduğu topraklarda yaşam mücadelesi veren birçok devrimci kendi kimliğini devrimciliğini korumayı başarırken , kimileri bulunduğu ülkenin kokuşmuş kültürü karşısında eriyip gidiyor.. Kimileri de yorgun düşerek farklı hayatları sürdürmeyi seçmişlerdir. Avrupa’daki devrimci hareketlerin çalışmaları , varlıkları Türkiye’de gelişen devrimci mücadelenin gelişmesine bağlı olarak hareket etmektedir. Elbette ki, yorgun düşerek farklı bir hayat sürdürmeyi seçenler de az değildir. Zira Avrupa’da bulunan devrimci hareketlerin çalışmaları kuşkusuz Türkiye’de gelişen devrimci mücadelenin gelişmesine bağlı olarak da hareket edilmektedir.
Unutmamak gerekir ki, devrim ve sosyalizm mücadelesi devrimcilerin bulunduğu her alanda mevcuttur. Elbette ülkemizde yaşam hakımızın alınması sürgünde mücadelemizi sürdürmeyeceğiz anlamını taşımaz.
Ülkesinden uzak sürgün hayatı yaşayan birçok devrimci 1982 ve 1988 yıllarının zor koşularında yaşam biçimlerine karşın büyük trajediler yaşamıştır. bu ağır şartlara dayanamayıp hayatına son verenler de olmuştur. Özellikle kimi arkadaşlarımız için örgütsüzlüğün tavan yaptığı yalnızlığındaki günlerde yılgınlığın, umutsuzluğun serildiği ruhunda ayakta kalmak başı başına bir sorun olmuştur.
Özelikle küçük burjuva devrimcilerinin, mülk sahibi olma hırsıyla burjuva özentileri ortaya ortaya… Kendi durumlarını düzeltip para kazanmaya başlayınca da saf değiştiren de az değildir. Bu tür küçük burjuva kafalar demokrasi mücadele kaçkınları olarak sürgünde saf değiştirenler azımsanmayacak kadar çoktur.
Bazen soruyorlar “Avrupa’da neden eskisi gibi devrimci güçlerde bir hareketlilik yok ?”diye.
1982 yılında 12 Eylül’ün tazeliği ve sıcaklığı koruduğu bir hareketlilik bir canlılık vardı.
Zira ekonomik olarak yurt dışına gelenler politik sürgünlerden çok fazlaydı. Dolayısıyla ekonomik ilticacılar, oturum hakkı almak için devrimci saflarda yer alıyordu. Oturum hakkını kazanıp cebine koyunca da saf değiştiriyordu; kendi küçük burjuva hayal dünyalarını gerçekleştirmek için işe koyuluyordu. Bu gün bile 12 Eylül yasalarının sürdüğü Türkiye’de ,12 Eylül’ü geride bırakacak katliamlar yapılırken bile bu kadar sessizliğin vurdum duymaz tavırların etkin olması geçmiş örgüt yapıların nasıl kof bir örgütlenme yaptığının kefaretini çekiyoruz.
12 Eylül darbesi karşısında 500 bin üyeye sahip DİSK gibi sendikaların nasıl dağıldığına şahit olduk. Ben fazla gerilere gitmek istemiyorum zira bu gün sürgünde yaşayan binlerce siyasi düşüncesinden dolayı ülke hasreti çekiyor. Tüm sürgün cezalarının lav edilmesi için 12 Eylül yasalarının kaldırılması, Kürt halkının üzerindeki imha, asimilasyon politikalarının kaldırılması gerek.
Barış ve özgürlük –demokrasi- mücadelemizi her alanda her koşulda sürdüreceğiz. Umudumuz olan barış ve demokrasiyi gerçekleştirene dek..

265 kez okundu.

Check Also

ASM Yürütme Kurulu 9. Toplantısı Gerçekleşti

Dünyada emperyalistler arası savaş ve işgallerin sürdüğü, silahlanmaya yönelik askeri bütçelerin artırıldığı, 16-18 Şubat tarihleri …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir