26 Temmuz 2016 04:00
Hayatım darbeler, post modern darbeler, darbe girişimlerine, sözde darbelere ve darbe içi darbelere tanık olmakla geçti.
Ve darbe sonrası, mağduru oynayıp nemalananları ve onların yeni darbelerin önünü açmalarını seyretmekle…
27 Mayıs Darbesi olduğunda orta birden ikiye geçmiştim.
Türkiye’nin ilk diplomalı havacılarından biri olan amcam Zeki Zarakol, lanet olsun deyip darbeden bir yıl önce ordudan istifayı basıp hukuk okumaya başlamıştı. Şairdi aynı zamanda. 49 yaşında kalpten gitti, darbeden bir hafta sonra.
Daha sonra mağdur role giren Bayar/Menderes ikilisi, cezaevlerinde gazeteci koğuşları oluşturmuştu, Vatan Cephesi’ni ilan edip, muhalefet partisini kapatmak ve tek partiye dönmek için Meclis’te Olağanüstü Soruşturma Komisyonu oluşturmuştu.
DP içinde bunlara itiraz edenler, gerçek demokrasiden yana olan insanlar da vardı, bunlardan biri aynı zamanda Kızılay Başkanı olan ablamın kocası Rıza Çerçel’di. Menderes’in Kızılay fonlarını parti için kullanmasına “Hayır” demişti. Görevden alındı ve yerine yalaka Şemi Ergin getirildi. Menderes nereden bilsin yalakası Şemi Ergin’in darbeciler ile dirsek teması olduğunu? Erdoğan’ın Kürt illerini yakıp yıkalım diyen yaverinin dirsek temasında oluşu gibi.
Çerçel, görevden alındıktan sonra ağır kalp krizi geçirip Almanya’ya zor yetiştirildi. Darbe haberi hastanede geldi.
Darbe yönetimi dirsek temasında olanlar da dahil tüm DP milletvekillerini Yassıada’ya doldurduğu gibi mal varlıklarına da el koymuştu. Oradaki zulmü kaldıramayan Lütfi Kırdar gibi kaliteli insanlar kalpten gitti, ama Teşkilat-ı Mahsussa elemanı Bayar sağ kaldı!
DP mağdur ya? Onun mağdurluk mirasını ise, yine teşkilattan Demirel kullandı tepe tepe, DP’lileri de izole etti, asker ağbiler kızar diye! Sol düşmanı, Milli Cephe kurucusu, iç savaş kışkırtıcısı! Son kariyeri ise asker yalakalığı idi. Sözde 12 Mart darbesi mağduru, Deniz’in celladı, 28 Şubat’ın sözde bilge politikacı babası!
Okul açma tutkunu, gecekondu halkı ile dayanışan, azınlık dostu babam ise sürgüne yollandı. En üretken çağında resen emekli edildi. İçe kapandı, 62 yaşında gitti kalpten o da, 68 yılında.
Demirel’in solu tasfiye planını uygulama şerefi ise 12 Mart cuntasına ait oldu.
Solu kıran 12 Eylül darbesinin önünü ise Demirel/Ecevit ikilisi açtı. Ülkeyi ‘80 öncesi iç savaşa sürükleyen ikili, 28 Şubat darbesinde işbirliği içinde oldu. Ecevit kanlısı Bahçeli ile hükümet kurdu. Ama yine de yaranamadı. Ona da saray darbesi yapıldı, Erdoğan’ın önünü açmak için.
Menderes 1959 yılında İngiltere’de uçak kazasından sağ kurtuldu. Ölseydi aziz ilan edilebilirdi. Ama kaderin ağları ona idam tezgahını hazırlamaktaydı. Aslında uzlaşmayı düşünmedi değil, 59 yılında ama siyasi komiser, derin devlet elemanı Bayar’dan izin alamadı.
Derin Devletin A ve B takımlarının iç kavgaları, saray darbeleri hiç bitmez. Ve onların kutupsallaşmaları ise devlet ve topluma yeniden ayar vermek için darbe kırılma momentlerini hazırlar.
Bayar-İnönü ikilisi, Ecevit-Demirel ikilisi, şimdi de Kılıçdaroğlu-Erdoğan ikilisi… Aslında bunlar aynı zamanda birbirlerinin payandalarıdır.
Erdoğan-Gülen ikilisi ise, yükselen bir başka olgunun simgesi.
Artık 100 yılın hesaplaşması yaşanıyor, 1908 Devriminden sonra başlayan. Siyasal İslam, 1908 pozitivist moderleşmeci devrimine bir yıl sonra 31 Mart ayaklanması ile yanıt verdi.
Siyasal İslamın kurucu babası olma şerefi ise II. Abdülhamit’e aitti. İttihatçılar ezdi onları, bu arada bütün liberal, sol, özeklik yanlısı eğilimleri de. İslam onların mütemmim cüzü oldu, ezildikten sonra. İlk cihadı ilan ettirme şerefi CHP fikriyatının babası İttihat’a ait. Erdoğan’ın gurur duyduğu İmam Hatip Okullarını kurma şerefi de Köy Enstitülerini kapatan CHP’ye ait. O sıralarda Sabahattin Ali’leri infaz etme ve sol basını susturma ile meşguldü Paşa hazretleri.
Daha sonra CHP içindeki B takımının, DP-AP-ANAP çizgisinin mütemmim cüzü oldu Siyasal İslam. Sözde merkez sağ, liberal kanadın.
Ve nasıl Siyasal İslam anti komünizm için Batı açısından gerekli bir aparat iken, sonra çıraklık bitti usta olduk diyip, kendi yolunda gitmeye başladı ise, bugün de İran’da yaşanan sürecin bir benzeri bizde yaşanıyor.
Devletin A/B takımları arasındaki bıktırıcı kavgasından, gerçek bir restorasyona geçiş!
Zaten restorasyon 2011 seçimlerinden sonra ilan edildi.
100 küsur yıl sonra, 31 Martın başlangıç noktası olan Taksim Kışlası yeniden inşa olunacak.
Bir anlamda rövanş alınmış olacak.
İran’a benzer biçimde, Türkiye Cumhuriyeti de uygun adım Cumhuriyetin 100. yılında İslam Cumhuriyeti yolunda yürütülmeye çalışılıyor.
Ama Türkiye, her zaman niyetler ülkesi olma yanında sürprizler ülkesi de olmuştur.
1925 acemice düzenlenmiş İzmir Suikasti planı, engellenmedi ve sağ sol tüm muhalefeti kapatma, basın özgürlüğünü sona erdirme fırsatı verdi Kemalist Cumhuriyete ve Kemalist Diktatörlüğün temelini oluşturdu.
Bakalım 15 Temmuz Darbesi de, İslam Cumhuriyetinin kurulmasına olanak sağlayacak mı? Restorasyon Diktasına fırsat sunacak mı?*
Kemalist Diktatörlük uzun sürmedi.
28 Şubat’ın 1000 yıllık planı da…
Aklı olan buna kalkışmaz. İdamı geri getirerek, kendi infazının yolunu açmaz.
Shakespeare yaşasa bütün bunlardan kim bilir kaç tragedya çıkarırdı?
(* ) İran devriminden sonra ülkeye dönen solcuların dramatik öyküsünü Bahman Nirumand’ın “Çiçekler Solmasaydı” adlı kitabından okuyabilirsiniz. (Belge Yayınları, 1985.) Türkiye’de şimdi yaşananlara ışık tutuyor.
293 kez okundu.