Latin Amerika’nın Schindler’i: Roberto Kozak

Hafızalarımızı tazeleyelim:

Roberto Kozak’ın hikayesi, 20. yüzyılın anlatılmamış büyük hikayelerinden biridir. O, Pinochet döneminde 25 bin ile 35 bin arası Şilili siyasi tutsağın esaretten kurtulmasına ve yurt dışına kaçmasına yardım etti. İşkenceci darbecilerden şimdiki Şili Devlet Başkanı Michelle Bachelet ile annesi de vardı.

24 Aralık 2016 Cumartesi

Ewen MacAskill ve Jonathan Franklin*

1986’nın yılbaşı arifesinde sabah 10’dan hemen önce silahlı adamlar, Şili’nin Santiago kentinde göçmenlerin yeniden yerleştirilmesi için uğraşan küçük bir örgütün ofisine geldi. Çalışanları toplamaya başladılar. “Bizi toplantı odasına topladılar, yüzükoyun yere yatırdılar. Bilgisayar kablolarını kestiler ve bileklerimizden birbirimize bağladılar,” diye hatırlıyor çalışanlardan biri olan Eliana Infante: “Bizi bağladıktan sonra ‘Or.spu çocuğu Roberto Kozak hanginiz?’ diye sordular.”

Uzun boylu, dikkat çekici derecede yakışıklı ve temiz giyimli bir adam kalktı ve sakin bir şekilde “Benim,” dedi.

Kozak, başına silah dayalı olarak uçarcasına merdivenlerden indirildi, paramiliterler tarafından sorgulanmak üzere bir konferans masasının üzerine uzanmaya zorlandı.

Silahlı adamlar Şili diktatörü General Augusto Pinochet’ye aşırı derecede bağlı sağcı bir ölüm mangasının üyesiydi. Kozak’ın ofisinde (Cenevre merkezli Hükümetler Arası Avrupa Göç Komitesi’nin (ICEM) Santiago şubesi) zulalanmış olduğundan şüphelendikleri silahları ve parayı arıyorlardı. Kozak’ın birkaç ay önce Pinochet’ye yönelik gerçekleştirilen ve diktatörün korumalarının öldürüldüğü bir suikast girişiminin içinde olduğuna yönelik kanıtlar da arıyorlardı.

Pusudan sonraki günler içinde Pinochet’nin güvenlik güçleri, Santiago’daki birçok üst düzey solcu aktivisti kaçırıp boğazlarını keserek öldürmüştü. Paramiliterler ICEM ofisini bastığında, Infante ve personelin geri kalanı Kozak’ın öldürülmek üzere olduğundan ve onu öldürdükten sonra silahlı adamların ofislerini ateşe verip onları yerde bağlı durumda yanarak ölmeye terk edeceğinden korkuyorlardı.

Sorgulama sırasında Kozak, Santiago ofisinin yalnızca mültecilere yardımla ilgilendiğini ve binada ne silah ne de büyük miktarda para olduğunu ısrarla belirtti. Bir saat sonra Kozak serbest bırakıldı, fiziksel olarak zarar görmemişti ve koşarak çalışanları serbest bırakmak için üst kata çıktı. “Rengi yeşildi. Sarı, beyaz ve yeşil arası bir renkti,” diyor Infante. “Ama yüzü ifadesizdi, aşağı indi, sakin bir şekilde Cenevre’yi arayarak onları baskın konusunda bilgilendirip işine devam etti.”

Roberto Kozak’ın hikayesi, 20. yüzyılın anlatılmamış büyük hikayelerinden biridir. Pinochet döneminde ne yaptığını ayrıntısıyla bilen diplomatik meslektaşları ona “Latin Amerika’nın Schindler’i” derler. Polonya’da İkinci Dünya Savaşı sırasında 1200 Yahudi’nin kurtulmasına yardım eden Alman işadamı Oskar Schindler gibi Kozak’ın hikayesi de başkalarını kurtarmak için konumunu cesurca kullanan bir adamın hikayesidir. Şili’nin acımasız ordusu ve gizli polisince binlerce insan hapse atılıp işkence görür veya kaybedilirken başını eğip kolayca kendi işine bakabilirdi ama o bunu yapmamayı tercih etti. 1973 askeri darbesini izleyen yıllarda Kozak ve başka ülkelerden diplomatlar, tahminen 25 bin le 35 bin arası Şilili siyasi tutsağın esaretten kurtulmasına ve yurtdışına kaçmasına yardım etti.

Ofisine düzenlenen baskından bir yıldan daha uzun bir süre önce Kozak, Pinochet rejiminin en iç halkalarına kadar girebilmiş bir adamdı. Üst düzey askeri şahsiyetlerle, politikacılarla ve gizli polisin üyeleri ile iç içeydi. Diplomatik ikna kabiliyeti, sabır ve ithal viski kasalarının bileşimini kullanarak neredeyse tümü Şili solundan olan tutukluların serbest bırakılması için zorlu pazarlıklar yaptı. Hatta kimilerini kendi evinde sakladı. Kozak anlaşmalarını gruplar halinde yapıyordu; bazen aynı anda yüzlerce tutsak, bazen sadece bir veya iki kişi için.

2015 Eylül’ünde hayata gözlerini yumduğunda, dünya Kozak veya sıradışı mirası hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyordu. Yerel medyada çıkan birkaç makale ve Şili hükümeti tarafından 1992’de verilen onur ödülü dışında, hiçbir yaygın tanınmışlığı yoktu. Kozak kendini geri planda tutan, mesafeli bir insandı ve yaşamının son evresine kadar çocuklarına bile yaptıklarından bahsetmedi. Şimdi 24 yaşında olan oğlu Nikolai, 2010’da Santiago’daki Şili insan hakları müzesinin (Museo de la Memoria) açılışına katılana dek Kozak’ın yaptığı işler hakkında çok az şey biliyordu. O gün babasının ne yaptığını ilk kez anlayabildi.

Tören kalabalık bir meydanda devam ederken Nikolai, Kozak’ın meydanın karşısındaki bir adamla bakıştığını gördü. Her iki bakış da hayret doluydu. İki adam kalabalığı yardı ve tek kelime etmeksizin sarıldılar. İkisi de ağlamaya başladı. Nikolai için babasını böylesine duygusal görmek sarsıcıydı. Daha şaşırtıcı olanı ise adı Patricio Bustos olan adamın şöyle demesi oldu: “Baban hayatımı kurtardı.”

“Ardından babamın düşündüğüm adam olmadığını anladım,” diyor Nikolai.

Roberto Kozak, 14 Mayıs 1942’de Kuzeydoğu Arjantin’deki bir köyde doğdu. Babasının ailesi Arjantin’e Ukrayna’dan 1890’larda gelmişti, yine Ukrayna’dan gelmiş olan annesi ise Buenos Aires’tendi. 12 çocuktan biri olan Kozak, ailesi kırsal yaşamın zorluklarından Buenos Aires’teki yoksul bir işçi sınıfı mahallesine taşındığında hala çok gençti. Babası yalnızca geçici işler bulabiliyordu, bu yüzden geçim zorluğu yaşıyorlardı.

Kozak dokuz yaşındayken okul sonraları bir kitapçıda çalışmaya başladı. Kitapçının sahibinin Kozak’ın yaşamında dönüştürücü bir etkisi oldu. Kozak’ın müşteri yokken kitaplara göz atmasına izin veriyordu ve o da kısa süre içinde iyi bir okur haline geldi. Mühendisliği ve mekaniği çözdü ama uluslararası ilişkileri de keşfetti. Uzak yerler hakkında bir sürü ilginç bilgiyle dolu olan bir atlası özellikle seviyordu. İlk gençlik yılları boyunca Kozak kitapçıdaki çalışmasını dersleri ile birleştirdi ve en sonunda Buenos Aires Üniversitesi’nde inşaat mühendisliğine kaydoldu.

Mezun olduktan sonra çeşitli teknik işlerde çalıştı ve 21 yaşındayken Polonyalı bir göçmenin kızı olan Elsa Beatriz ile evlendi. 1960’ların sonunda çiftin bir oğlu oldu: Sergio. Çocuk iki yaşına geldiğinde ayrıldılar ama birbirleriyle iletişimleri sürdü. (Kozak 1976’da Buenos Aires’teki bir seminerde ikinci karısı Silvia ile tanıştı. Çiftin Nikolai adında bir oğlu ve Nathalia adında şimdi 21 yaşında olan bir kızı oldu.) İlk evliliğini bitirdiği dönemde Kozak kariyerini değiştirdi. Dünyayı görme şansına sahip olacağı bir iş istiyordu.

1968’de bir gün gazetede ICEM’in Arjantin ofisindeki açık pozisyonla ilgili bir iş ilanı gördü. ICEM, 1951’de, 2. Dünya Savaşı’nda yerinden edilen insanlara yardım etmek için kurulmuştu. Kozak işe alındığında faaliyetleri bununla sınırlıydı ama şimdiki adıyla Uluslararası Göç Örgütü, bugün 165 üye devlete sahip ve Birleşmiş Milletler çatısı altında faaliyet gösteriyor.

Kozak, Arjantin’de iki senenin ardından, 1970’te Batı Almanya’da altı ay diplomat eğitimi ve iki ay da Londra’da İngilizce eğitimi alarak ICEM’de uluslararası bir rol oynamak için hazırlanmaya başladı. Şili’ye transfer edilmeyi kabul etmeden önce iki yıl ICEM’in Cenevre ofisinde Latin Amerika için göç programları üzerine çalıştı.

Mayıs 1972’de Santiago’ya gittikten kısa bir süre sonra, Salvador Allende’nin Marksist hükümetine karşı bir darbenin geldiğini anladı. Gıda kıtlıkları, grevler ve orduda artan huzursuzluklar vardı. Kozak’ın diplomatik bağları, ABD’nin Şili hükümetini devirmek için gizli bir şekilde CIA’yı kullandığına dair yaygın inanışları doğruladı. Darbe, 11 Eylül 1973 günü saat 7’de başladı. Öğlene kadar başkanlık sarayı basılmış, Allende’nin öldüğü açıklanmış ve Pinochet’nin askeri cuntası yönetime el koyduğunu açıklamıştı.

Şili’de birçokları için darbe sürpriz olmadı ama darbe sonrası ordunun gaddarlığının seviyesi tam bir şoktu. Pinochet ve yakın çevresi Allende’nin devrilmesini yalnızca istikrarın tesisi için bir fırsat olarak değil, topluma sirayet etmiş bir kanser olarak gördükleri Marksizm’i kökünden kazımak için de bir şans olarak görüyordu.

Ordu ve gizli polis, çiftlikleri, özel evleri ve hatta ulusal futbol stadyumunu gözaltı merkezi olarak kullanmak üzere derhal müsadere etmeye başladı. Gözaltına alınanlar arasında komünistler, sosyalistler, öğrenciler, gazeteciler, rahipler ve müzisyenler vardı. Şili solu ile herhangi bir ilişki veya darbeye karşı örgütlü muhalefete karışma şüphesi gözaltı sebebi sayılıyordu. Şili’nin kuzeyi boyunca gezen silahlı muharip birliklerden oluşan ölüm mangaları köylüleri topluyor ve arkalarında ölü bedenler bırakıyorlardı. 1973 ile 1978 arasında 70 bin kadar insan gözaltına alındı, bunların 30 bin kadarı işkence gördü ve yaklaşık 3 bin 500’ü öldürüldü.

Darbenin ilk gününden itibaren Kozak, Pinochet rejiminin pençesine düşenler için bir şeyler yapmaya kararlıydı. Daha önce çoğunlukla sıradan işler yapıyordu; Güney Amerika’ya göç eden insanlar için küçük çaplı göç programları hazırlıyor ve yeni gelenlerin ulaşımını organize ediyordu. Kozak başından beri eğer yardım edecekse ICEM’deki görev çerçevesini zorlaması gerektiğini biliyordu.

“Bir şey yapmak, pasif kalmamak zorundaydı. ICEM gibi örgütlerin insanlara koruma sağlayabileceğini düşündü,” diyor Kozak’ın dul eşi Silvia. Bunun anlamı, Pinochet’nin acımasız baskı kampanyasının hedefi olmuş insanlara yardım etmekti. O dönemde ICEM, üye devletlerle karşı karşıya kalmaktan ve onları gücendirmekten çekinen, riskten kaçınan bir örgüttü. Cenevre’deki üst düzey yetkililer büyük ihtimal Kozak’ın yaptıklarını tam olarak bilmiyordu; o dönemki bazı çalışanlara göre, bilselerdi bundan endişe duyarlardı.

Kozak’ın ilk hamlesi sempati duyan elçiliklerden diplomatlarla sıkı çalışma ilişkileri kurmak oldu. “Roberto çok büyük bir işin altına girdi ama tek başına değildi,” diyor Silvia. “Bir ağın parçasıydı. Sorumluluk iddia etmenin egoistçe olduğunu düşünürdü. Bu görevin önemli olduğunu hissediyordu ama asla işin merkezindeymiş gibi davranmadı. Takım çalışmasına çok büyük değer veriyordu.”

Darbenin hemen sonrasında Kozak ile birlikte çalışmaya başlayan İsveç büyükelçisi Harald Edelstam, en cesur diplomatlardan biriydi. İkinci Dünya Savaşı sırasında Edelstam, Yahudilerin Norveç’ten İsveç’e kaçmasına yardım etmişti. Şimdi Şili’de, insanları Pinochet’nin rejiminden kurtarmaya çalışıyordu.

Dikkate değer olaylardan birinde Edelstam, Santiago’da, binayı basmaya hazırlanan Şili tankları ile askerlerinin ateşi altındaki Küba Elçiliği’nde kapana kısılmış yüzlerce Kübalı diplomat ve Allende destekçisini kurtarmaya geldi. Elinde yalnızca bir İsveç bayrağı ile elçiliğe gitti ve 147 Kübalı diplomatın sağ salim çıkması için pazarlık yaptı. Binadan çıkan diplomatlara eşlik ettikten sonra ertesi gün rejim tarafından aranan Şililileri korumak için uykusuna geri döndü. 1973’ün sonu itibarıyla Edelstam istenmeyen adam ilan edilmiş ve Şili’den sınırdışı edilmişti.

İtalya, darbe sonrasında Şili ile ilişkilerini kesmesine rağmen diplomatlarını Santiago’da tutmuştu. İtalyan Elçiliği zulümden kaçan 750 insan için koruma sağladı. ABD ise Şili’ye karşı çelişkili bir tutuma sahipti. CIA darbeyi desteklerken bazı Dışişleri Bakanlığı mensupları darbeyi takip eden olaylardan dehşete düşmüştü.

Kozak, rejim tarafından gözaltına alınan insanların listesini paylaşmak için diğer diplomatlarla ve Vicariate of Solidarity gibi Katolik insan hakları örgütleri ile birlikte çalıştı. Kozak, diplomatlar ve Vicariate, üçü birlikte, kayıp yakınlarını arayan acılı aileler için hızla bir başvuru merkezi haline geldi. Kozak belirli gözaltı merkezlerini ziyaret etmeye çalışacak ve tek tek mahpusların izini sürecekti. Bazılarını bulmayı başardı ama sorgulama ve işkencenin en zalimane kurbanlarına ulaşması her zaman engellendi.

Personeline göre Kozak, her zaman yapay bir soğukkanlılık içinde görünüyordu. “Her zaman duygularını kontrol ederdi. Bu gerçekten dikkat çekiciydi,” diyor Infante. “Dosyaları incelemek için çalışanlarla dolu sıcak üçüncü kata gelirdi. Hepimiz terlerken o ceket ve kravatı içinde etkilenmeden dururdu. Bize dosyaların dikkatle incelenmesi gerektiğini, onların kağıt parçası değil saygı gösterilmesi gereken insan hayatları olduğunu söylerdi.”

O dönem Santiago’daki İtalyan diplomatlardan biri olan Emilio Barbarani, Kozak’ın en yakınlarından biri oldu. Şimdi 76 yaşında olan Barbarani’ye göre Kozak’ın ana rolü Pinochet rejimindeki üst düzey yetkililere brifing vermek ve tutukluların serbest bırakılmasını sağlamak için güvenlerini kazanmaktı. Bir tutuklu serbest bırakıldıktan sonra Kozak yabancı elçilikleri onlara vize vermeye ikna ederek yurtdışına kaçmalarını sağlıyordu. Bu sürecin ilk aşaması bazen Kozak’ın serbest bırakılan tutukluyu gözaltı merkezinden almasını gerektiriyordu. Yeniden alınıp “kaybedilmelerini” önlemek için bunu yapmak gerekiyordu. Kozak daha sonra Şili’den kaçışlarını organize ederken onları ofisinde veya evinde saklıyordu.

Barbarani de Kozak ile Schindler arasında paralellik görenlerden biri. “Roberto’nun kadınlarla arası iyiydi,” diyor. “İyi giyinirdi, iyi kazanırdı. Siyasi risk almasına gerek yoktu. Bunu yapmak onun işi değildi. Bunu sırf cesaret edebildiği için yaptı.”

Kozak serbest bırakılan tutuklulara Şili gizli polisinin kontrolündeki havaalanına kadar eşlik ediyordu. Eşlik ettiği kişiyi çoğunlukla uçağın kapısına kadar geçirirdi. 1979’da, Şili’deki en tanınmış insan hakları avukatlarından biri olan France Jose Zalaquett’in kaçışına yardım etti. Zalaquett Kozak’ın onu havaalanına nasıl götürdüğünü hatırlıyor. “Ayrılırlarken Kozak cebime birkaç yüz dolar sıkıştırdı,” diyor.

Pinochet Şili’sindeki sınırlarının farkında olan Kozak, diplomatik dokunulmazlığını seçici bir şekilde kullandı ve sadece cunta ile yaptığı pazarlıkların sonuç vermesini umdu. Rejimdeki bazıları Kozak’ın yaptıklarını hoş görmeye hazırken, Şili’nin iç işlerine karışmasına sinirlenenler de vardı. Kozak ile birlikte çalışanlara göre, gizli servisin başı Manuel Contreras, ondan özellikle hoşlanmıyordu. “Onunla sık sık riskler konusunda konuşurdum,” diyor Barbarani. Şili gizli polisinin diplomatik dokunulmazlığın getirdiği güzelliklere saygı duymadığını söylüyor.

Personeli ve diplomat arkadaşları arasında Kozak’ın çalışma etiği efsane haline gelmiş. Sabahın köründe başlarmış işe –çoktan havaalanına birini götürmüş veya geceyi serbest bırakılan bir tutukluyu saklayarak geçirmiş olurmuş– ve geç saatlere kadar çalışırmış. Ve üstüne bir de katıldığı partiler varmış.

Kozak’ın bu kadar çok tutuklunun serbest bırakılmasını sağlamasında kilit rol oynayan şeylerden biri, Santiago’nun La Reina mahallesindeki şık evinde geceleri düzenlediği partilermiş. Kozak her gece gizli polisin, ordu generallerinin ve yabancı diplomatların üst düzey mensuplarını viski ve kokteyller eşliğinde buluşmak için davet edermiş. İçkiler birbirini izlerken, resmi yetkililerin tutuklular için salıverme emirleri imzalamasını sağlarmış. Bu partileri tutukluların nerede tutulduğunu ve hangi elçiliklerin vize verdiğini bulmak için de kullanırmış. Bu sayede çıkış belgeleri için pazarlık etmeye başlayabiliyormuş.

ICEM’in şoförleri çoğu zaman ofise tüm gece Kozak’ın partilerinde garson olarak çalıştıktan sonra sabah şiş gözlerle geliyormuş. “Sokağa çıkma yasağı vardı ama cunta için değil,” diyor Infante, Kozak’ın lobi yöntemlerini hatırlayarak. “Viski çok önemliydi. Her kararname için ayrı bir pazarlık gerekiyordu.”

1990’a kadar süren diktatörlük boyunca Kozak çifte hayat sürmüş. “Roberto ordu subayları ile evinde parti yaparken, çatı katında saklanan mülteciler ve siyasi mahkumlar olurdu,” diyor Infante. “Her zaman ateşle oynuyordu.”

Dairesinde misafirleri ağırlarken, üst katta saklanan mülteciler aklında olurdu ama Kozak sırlarının açığa çıkması halinde olacaklar konusunda korkusunu kontrol etmeyi başarıyordu. İkili hayatını nasıl sürdürdüğü sorulduğunda Infante “Yıllar sonra ona hayatta ne olmak istediğini sorduğumda, bana bir tiyatro oyuncusu olmak istediğini söyledi,” diyor.

Birkaç yıl içinde Kozak’ın askeri cunta içindeki bağlantıları en üst seviyeye kadar ilerledi. Santiago’daki ABD elçiliğinin 1978 Nisan tarihli gizli yazışmalarından biri, Kozak ile Pinochet arasındaki bir toplantının ayrıntılarını içeriyor. “Kozak Başkan Pinochet ve adalet bakanı [Monica] Madriagada ile 14 Nisan tarihli görüşmesi hakkında iyimser bir değerlendirme yaptı,” deniyor.

Ünlü partilerinde Kozak misafirlerine rejimin yaygın insan hakları ihlalleri nedeniyle Şili’nin dünya çapında imajının kötüleştiğini sürekli vurguluyordu. Onlara tutukluları serbest bırakmanın durumu iyileştirebileceğini de söylüyordu. Pinochet’ye de aynı taktiği uyguladı. Diktatör onlarca siyasi tutukluyu serbest bırakmaya hazırsa, Kozak bunun ülkenin insan hakları karnesini düzeltecek bir hamle olduğunu söyleyen bir basın açıklaması yapacaktı.

Soğukkanlı dış görünüşüne rağmen Kozak akut stres bozukluğu yaşıyordu. Silvia’ya göre kocası yalnızca aldığı kişisel riskten değil, her gün duyduğu işkence hikayelerinden de etkileniyordu. Tutuklar için gösterdiği çabalar her zaman başarılı olmuyordu ve kurtaramadığı hayatlar konusunda özellikle acı çekiyordu. En çok pişmanlık duyduğu olaylardan biri, büyük oranda öğrencilerden ve sendikacılardan oluşan sol bir hareket olan Movimiento de Izquierda Revolucionaria (MIR) liderlerinden José Hernán Carrasco Vásquez ve Humberto Juan Carlos Menanteau Aceituno’nun öldürülmesini engelleyememekti.

İki adam 1974’te gizli polis tarafından gözaltına alındılar. Kozak Eylül 1975’te serbest bırakılmaları konusundaki pazarlığa yardımcı oldu ama onlara Fransa vizesi sağlama yönündeki girişimleri üst üste bürokratik gecikmelerle engellendi. Kasım’da iki adam gizli polis tarafından tekrar gözaltına alındı ve bilinmeyen bir yere götürüldüler. Sonraki ay bir sabah, Kozak ölü bulunduklarını öğrendi, bedenlerinde işkence izleri vardı. Aynı sabah posta kutusunda vizelerini bulacaktı.

Pinochet rejiminin adı en çok çıkmış gözaltı merkezlerinden biri olan Villa Grimaldi, Santiago’nun kenar mahallelerinde darbenin ardından gizli polis Dirección de Inteligencia Nacional (Dina) tarafından müsadere edilmiş uzak bir çiftlikti. Villa Grimaldi polis veya ordu tarafından gözaltına alınanların genellikle ilk durağıydı: devleti yıkmaya çalışmakla suçlananların mahkemeye çıkarılmaksızın tutulduğu, solcu suç ortaklarının adları ve yerleri konusunda sorgulandıkları bir yer.

Villa Grimaldi’nin başında, darbeden sonra gizli polise katılarak en acımasız sorguculardan biri haline gelen ve eski bir ordu subayı olan binbaşı Marcelo Moren Brito vardı. Villa Grimaldi’de 4500 kişi tutuluyordu. Birçoğu işkence gördü. 200 kadarı hayatını kaybetti, ya işkence sonucu ya da tedavi edilmedikleri için. Diğerleri ise “ortadan kayboldu.”

Sorgulananlar arasında şu anda Şili’nin başkanı olan Michelle Bachelet de vardı. Bachelet’nin babası Şili hava kuvvetlerinde tuğgeneraldi ve Allende hükümeti döneminde görev yapmıştı. Tutuklandı ve 1974’te kalp krizinden hayatını kaybetti, büyük ihtimal işkence yüzünden. Ölümünden on ay sonra, Ocak 1975’te, o dönem üniversite öğrencisi olan Bachelet ve annesi Jeria da tutuklandı, gözleri bağlandı ve Villa Grimaldi’ye götürüldüler.

Şimdi 90 yaşında olan Jeria, Brito tarafından sorgulandı. “Omuzlarımdan tutup beni sarsmaya başladı,” diyor. “Ellerim arkadan bağlanmıştı ve kendimi savunamıyordum. ‘Binbaşı, kendinize gelin,’ dedim ve durdu.” Jeria için tutukluluğunun en acı kısmı, kızına neler olduğunu bilmiyor olmaktı. Villa Grimaldi’ye geldikten on gün sonra tekrar bir araya geldiler. “Gözlerim bağlıydı ama birbirimizi hissedebiliyorduk.”

Kendisi de sorgulanan Bachelet annesinden önce serbest bırakıldı. Dışarı çıkar çıkmaz annesini çıkarmasına yardım edebilecekler mi görmek için Kozak’a ve hava kuvvetlerindeki aile dostlarına ulaştı. Kozak Avustralya Elçiliği’ne gitti ve Bachelet ve annesi için vize istedi, ardından 1975’te sürgüne giderken havaalanına kadar onlara eşlik etti. Jeria’nın dediğine göre bugüne kadar kızı ile Villa Grimaldi’de başlarına gelenler konusunda hiç konuşmamışlar.

Rodrigo del Villar Cañas, darbeden önce oluşturulan bir MIR hücresine katılmış bir coğrafya öğrencisiydi. 13 Ocak 1975’te askerler Villar ile annesini evlerinden aldılar. O sırada 21 yaşında olan Villar, 15 gün Grimaldi’de tutuldu. Brito tarafından sorgulandı ve birçok kez işkence gördü. En korkutucu tekniklerden biri metal bir karyolaya benzer bir ızgaraya bağlanmaktı. “Kollarım ve bacaklarım köşelere bağlanırdı,” diyor Villar. “Sonra vücudumu suyla ıslatırlardı. Bir elektrik prizi ve kulaklarınıza, ağzınıza, testislerinize ve penisine bağlanan teller vardı.”

Villa Grimaldi’de vadesini doldurduktan sonra, Villar başka gözaltı merkezlerine transfer edildi ve en sonunda Valparaiso’daki Puchuncaví’ya gönderildi. Oradayken Villar’ın annesi ve kız kardeşi ona Roberto Kozak adında bir adamın kendisi dahil tutukluların serbest bırakılması için pazarlık ettiğine dair haber yolladılar. 1 Mayıs 1976’da Kozak Villar ile iki kişiyi daha almaya geldi. “Benimle geliyorsun,” dedi ona.

Villar’ın kafası karıştı, hatta ilk başta gitmeye direndi. Dış dünyada ne olduğu belli değildi, tekrar tutuklanma tehlikesi vardı ve gözaltı merkezinde de bir tür dayanışma duygusu oluşmuştu. Yine de Kozak’ın arabasına bindi. “Kozak 100 mil uzaktaki Santiago’ya sürdü arabayı, önde bir polis, arkada da ben ve iki tutuklu daha vardı,” diyor Villar. “Gözaltı merkezinde incecik döşekte uyuyordum. Arka koltuk çok rahat geldi. Sanki pamuk üzerinde gidiyordum. Bana Dunhill marka sigara verdi. Harikaydı. Kampta sigaralar bok gibiydi.”

Villar Kozak’ın hayatını kurtardığına inanıyor. “Ya beni çıkarmasaydı? Kesinlikle bu konuşmayı yapıyor olamazdık,” diyor. Silahlı direnişin üyesi olarak Villar yurtdışındaki çoğu mülteci programı için uygun değildi. En sonunda Kozak İsveç’i ona vize vermeye ikna etti, onu havaalanına götürdü ve güvenle uçağa bindiğinden emin oldu.

Kozak Pinochet rejiminin en karanlık yıllarından birçok ünlü fotoğrafın arka planında görülebilir. En bilinenlerinden biri İngiliz doktor Sheila Cassidy’nin esaretten kurtarıldıktan sonra Santiago havaalanında çekilen fotoğrafıdır. O sırada 37 yaşında olan Cassidy, Kasım 1975’te silahla yaralanmış solcu bir aktivisti tedavi ettiği için tutuklandı. Serbest bırakılmasını İngiliz hükümetinin baskısına bağlıyor, konsolos Derek Fernyhough tutukluyken onu ziyaret etmiş.

Santiago havaalanına ulaştığında Kozak ile ilk kez tanışmış ve kuşkuluymuş, onun bir Dina ajanı olabileceğinden korkuyormuş. Bunu söyleyince verdiği tepkiden, samimi olduğuna ikna olmuş. İkisinin bir fotoğrafı tüm dünyayı dolaştı. Şimdi 79 yaşında olan ve Plymouth’ta yaşayan Cassidy, fotoğrafa milyon kere baktığını ama Kozak’ın serbest kalmasındaki rolünü bu yıl Guardian gazetesi onu arayana kadar bilmediğini söylüyor.

Cassidy, Kozak’ın mesafeli durduğunu hatırlıyor ama bunu o an kendisinin gizli polis tarafından tekrar götürülebileceğinden korkmasına bağlıyor. “Deli gibi korkuyordu,” diyor.

ABD’nin Santiago’daki elçiliğinin gizli yazışmalarından biri, Kozak’ın insani çalışmalarının çapını gösteriyor. 20 Nisan 1975 tarihli yazışmada, ofisinin her ay 400 ila 600 eski tutukluyu Şili dışına çıkardığının tahmin edildiği söyleniyor. Ekli bir listede de yeniden yerleştirilen insanlar yer alıyor. 1975’te, en cömert ev sahibi ülkelerden bazıları, 105 kişi alan Fransa, 104 kişi alan Batı Almanya ve 328 kişi alan Romanya ile birlikte Şili’nin komşuları Arjantin ve Peru olmuş. En çok kabul veren ise, 429 eski tutuklu ile İngiltere.

İngiltere’nin Şili ile ilişkisi karışıktı. Edward Heath’in darbe sırasında yönetimde olan Muhafazakâr hükümeti Allende hükümetine düşmandı ama 1974’te İşçi partisi iktidara gelince Pinochet rejimine silah satışını kesti ve 1977’de Santiago büyükelçisini geri çağırdı. Margaret Thatcher 1979’da göreve gelince diplomatik ilişkiler silah satışı ile birlikte yeniden başladı.

1998’de İngiltere’yi ziyaret eden Pinochet, insan hakkı ihlalleri suçlamasıyla uluslararası bir tutuklama emri nedeniyle ev hapsine alındı. İktidarda Tony Blair hükümeti vardı ama Thatcher 1999 Mart’ında Wentworth, Surrey’de kiralanan köşkte Pinochet’yi ziyaret etti. Birçok Muhafazakâr milletvekili, 1982 Falklands savaşı sırasında İngiltere’ye verdiği desteği hatırlatarak Pinochet’ye desteğini açıkladı ve onu İspanya’ya teslim etme girişimlerini solcuların kumpası olarak reddettiler.

Kozak 1979’da Latin Amerika’da göçten sorumlu ICEM departmanının başı olarak Cenevre’ye dönmek üzere Şili’den ayrıldı. O zaman dek, ABD gizli yazışmalarına göre hapiste yalnızca 79 siyasi tutuklu kalmıştı. Cunta, Kozak artık siyasi tutuklu kalmadığına dair bir açıklama yaparsa serbest bırakılmalarını hızlandırmayı kabul etti. Kozak anlaşmayı imzaladı.

1980’de, Pinochet yönetimine karşı direniş büyük ölçüde bastırılmıştı. Gizli servisler tarafından gerçekleştirilen cinayetler daha hedef gözetir hale gelmiş ve sürgündeki Şilililerin ülkelerine güvenle geri dönebileceklerini düşünmesine neden olmuştu. Kozak 1984’te Şili’ye döndü ve sonraki yıl Pinochet’nin baskılarının en yoğun olduğu yıllarda Şili’den kaçanları ülkeye geri getirmeye yardım etmeye başlamıştı bile. Bu da zorlu bir süreç oldu. Cuntadaki bazıları sürgündekilerin dönüşünün Şili’nin uluslararası imajı için iyi olduğunu savunuyordu. Başkaları ise silahlı direnişi canlandıracaklarından korkuyordu. 8 Eylül 1986’da Marksist bir gerilla grubunun üyeleri Pinochet’nin konvoyunu diktatöre suikast niyetiyle pusuya düşürdüğünde, sertlik yanlıları haklı çıktıklarını düşündüler.

ICEM ile Pinochet’nin yaşamına kastetmekle suçlananlardan bazılarının doğrudan ilişkide olması gerçeği, Kozak açısından büyük bir sorun teşkil ediyordu. “Bu işi örgütleyenler Şili’ye bizim örgütümüz tarafından getirilmişti,” diyor Infante. Bu eski sürgünler ICEM tarafından işletilen özel bir program kapsamında bir pastane açmışlardı. “Pastane bizim paramızla finanse ediliyordu. Bu yüzden saldırıdan sonra paramiliterler doğrudan bizim üstümüze geldiler.”

ICEM ofisine baskı Kozak’a özellikle zor gelmişti. Uzun bir süre “bunun kötü bir kâbus olduğunu düşündü,” diyor Silvia.

Kozak 1991’de, Pinochet rejiminin düşmesinden bir yıl sonra, Uluslararası Göç Örgütü’nün (IOM) Moskova’daki şubesini açmak üzere Şili’den ayrıldı. 1994’te IOM personel şefi olarak yeniden Cenevre’ye gitti. On yıl sonra sonunda emekli olduğunda, memleketi Arjantin’e değil Şili’ye, yaşamını tanımladığı ve kendisini en çok evinde hissettiği ülkeye yerleşti.

1992’de Şili, Kozak’a en yüksek onur ödülünü, Şili bağımsızlık hareketinin liderlerinden biri adına verilen Bernardo O’Higgins Nişanını verdi. Kozak’ın meslektaşlarından birçoğu ve ona yardım edenler daha fazlasını hak ettiğini düşünüyordu ve Şili hükümeti ertesi yıl ona vatandaşlık verdiğinde memnun oldular.

Kozak en azından on yıldır kanserle yaşıyordu. Kendisinden bekleneceği gibi bunu çoğu kişiye söylemedi ama durumunun kötü olduğu aşikar hale gelince, özel tedavi görmek için Arjantin’in başkentine gitti. Havaalanında Silvia hep olduğu üzere Arjantin vatandaşlarının sırasına girdi. Sadece dört gün önce Şili vatandaşlığı almış olmasına rağmen kocası Arjantinli olmayanların sırasına girdi. “Deli misin?” diye sordu Silvia, kuyruğun uzunluğuna bakarak. Kozak Şilili olmaktan gurur duyuyordu ve bunu belli etmek istiyordu.

Kozak Eylül 2015’te hayatını kaybettiğinden beri Silvia onun küllerini Santiago’daki evlerindeki stüdyosunda tutuyor. Külleri Şili boyunca dağıtmak niyetinde: Nefes kesici dağ manzarasına sahip bir araziye sahip oldukları Andes tepeliklerine; ilk evliliğinden oğlu Sergio’nun bir evinin bulunduğu ve Kozak’ın güzel aile anılarına sahip olduğu bir göle ve son olarak, bir zamanlar işkence ve ölüm mekânı olan çiftlikteki bir ağaca. Ağaç Villa Grimaldi Vakfı tarafından Kozak adına dikilmiş.

Şili’nin Pinochet dönemi ile yüzleşmesi yavaş oldu ama rejimin bazı üyeleri yargılandı ve hapse atıldı. Eski gizli polis şefi Manuel Contreras cinayet ve işkencelerdeki rolü nedeniyle 529 yıl ceza aldı. Villa Grimaldi’nin işkencecisi Brito 300 yıl ceza aldı. 1990’dan beri Şili’de yalnızca 188 başarılı yargılama oldu, Museo de la Memoria’ya göre 1300 soruşturma ise açık kaldı.

Michelle Bachelet sürgündeyken tıp okudu ve 1979’da Şili’ye döndü. Sosyalist bir cephe ile 2006’da dört yıllığına başkan seçildi ve 2014’te yeniden seçildi. Annesi Santiago’da bir dairede yaşıyor.

Villar ailesi ile birlikte 1991’de İsveç’ten Şili’ye döndü ve Şili Üniversitesi’nde coğrafya öğretmenliği yaptı. Kozak’la tanıştığı Puchuncaví gözaltı kampını bir müzeye dönüştürmeye çalışıyor.

Kozak ile Silvia’nın son konuşması Arjantin’deki kanser tedavi merkezine giderlerken bir takside oldu. O yaz tırmanmakta olan Akdeniz’deki mülteci krizine dair radyo haberlerini dilerken Silvia’ya şöyle dedi: “Genç olsaydım, orada olurdum.” On beş dakika sonra hayata gözlerini yumdu.

* Yazıyı, “https://www.theguardian.com/world/2016/dec/14/roberto-kozak-chile-latin-america-schindler” adresindeki orijinalinden Serap Şen Türkçe’ye çevirdi.

4989

YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

148 kez okundu.

Check Also

Köln`de “Savaş, Göç ve Irkçılık” konulu Sempozyuma DAVET!

KÖLN : Dünya İnsan Hakları Haftası kapsamında Almanya`nın Köln kentinde içinde ASM `ninde yer aldığı …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir