Varlığından günümüze tüm yaşamını dağlarda, ormanlarda sarp yerlerde sürdüren özgürlüğüne aşık kurt kardeş varmış. Kendi doğallığında avlanarak yaşamını sürdürürmüş. Kurt kardeşin yaşadığı dağ köyünde ise bir çoban köpeği varmış. Köpek kardeş köyde sahibiyle birlikte, ona hizmet’te bulunarak yaşarmış. Efendisi ne verirse yer, malini-mülkünü ve de efendisinin kapısını kurt’tan kuş’tan korurmuş. Kurt’la-Köpeğin bu enteresan hikayesini bir çoğumuz biliriz. Anlayanların bu hikayeden büyük dersler çıkaracağını, beni anlayacağını umut ediyorum. Bu manada hikayeyi olduğu gibi anlatayım:
Havalar normal seyrinde devam ettikçe Kurt ve Kurtlar sürüsünün avlanma sorunu olmazmış. Çünkü Kurt ve sürüsü doğal ortamda avlanarak yaşamlarını sürdürürmüş. Havalar iyice soğumaya başlayınca, doğanın doğal zorlukları başlar. Hele kış mevsimi, kendini karakışa bıraktığında, bütün canlılarda yaşam savaşı ve açlıkla mücadele başlar. Yabanlarda, dağlarda yaşayan canlılar için yaşam zorlukları daha da ağır olur. Kar-boran, tipi, sis göz gözü görmez olur. Yaban hayvanları doğanın bütün zorluklarına bedenen dayanıklıdır. Ne de olsa o koşullar içinde meydana geliyorlar. O zorluklar içinde yaşamını sürdürerek hayata tutunuyorlar. Bağışıklık kazanmaları ve dayanıklılıkları da buradan geliyor. Buna rağmen karda-kışta, tipi-boranda yaban hayvanları zorlanırlar…
Kurt bu ortamlarda atılgan hareketli ve durmaksızın av sürmektedir. Kurt yaşamını sürdürmede zorlanır. Açlık başlar av bulamaz. Böylesi çok zor koşullarda kurt kardeş zorunlu, çaresiz dağ köyüne inmeye karar verir. Köye inmeye inerde gözüne kestirdiği avına bir türlü ulaşamaz. Çünkü; kurt kardeşin karşısında kendinden daha güçlü, kuvvetli, dinç karnı tok çoban köpeği çıkar. Bütün hünerine, taktiklerine, avcılık oyunlarına başvurur. Bir türlü başarılı olamaz. Her avlanma hamlesine çoban köpeği engel olur. Kurdu kovalar ama bir türlü yakalayamaz. Bu gel-git, hamle ve geri çekilme birçok kere devam eder. İkisi de amacına ulaşamazlar. Böylece birbirine aşina olan kurtla köpek arkadaş olmaya karar verirler. Ve başlarlar sohbete: Kurt kardeş aç, perişan, yorgun, halsiz. Köpek kardeş ise efendisinin verdiği yal ve ekmek kırıntılarıyla karnını doyurduğundan, gayet rahat o tarafa bu tarafa esneyip durmakta, keyfine de diyecek yokmuş. Kurt kardeşin ise avurtları içine çökmüş, kaburgaları sayılır haldeymiş. Bir o tarafa bir bu tarafa gider gelir olmuş. Çok acıktığı için arkadaş olduğu köpeğin önündeki artıkları yemek istemiş. Kurdun tüm feryadı figanına, köpek kardeş hiç aldırış etmemiş oralı dahi olmamış. Kurt kardeş, köpek kardeşe demiş ki: “köpek kardeş çok açım, günlerdir bir şey yiyemedim. Avlanamadım Ölmek, bitmek. tükenmek üzereyim. Senin artığından karnıma bir lokma girsin kendime geleyim” demiş. Kurdun açlığını umursamayan köpek kardeş: “olmaz, bu yalı-ekmek kırıntılarını bana efendim karnımı doyurmam için verdi. Sana veremem. Seninle paylaşamam. Eğer, efendim görürse beni cezalandırır, döver, aç bırakır ve kapısında kovar. Benim halim nice olur, ne yaparım, efendisiz kalırım, yaşayamam” demiş. Kurt kardeş ne yapmışsa, ne denebilecekse onu söylemiş ama köpek kardeşi ikna edememiş. Fakat köpek kardeş, kurt kardeşin sefil haline de üzülüyormuş.
Bu arada köpek kardeşin aklına bir fikir gelmiş; kurt kardeşe bu fikrini- önerisini sunmak istemiş. Eğer kurt kardeş bu fikrini-önerisini uygun bulup kabul ederse açlıktan, susuzluktan, evsizlikten kurtulur, hem de efendisi olur, diye düşünmuş. Ve fikrini kurt kardeşe açmış, demiş ki; “kurt kardeş aç kalmak istemiyorsan, soğuktan donmak istemiyorsan, bir efendin olsun istiyorsan bu dediklerimi yap yeter: yapacağın şey efendimin kapısını benim gibi beklemek, gelip geçenlere arada bir havlamak, bazen efendimin gözüne girmek için etrafa saldıracaksın, onu koruyup kollayacaksın. Bu yaptıkların karşılığında efendim senin boynuna bana taktiği bu tasmadan takar. Bazen bağlar bazen salar. Görevini yerine getirince barakana geri dönersin. Efendimin hoşuna gitmeyen şeyler yaparsan eğer dayak yersin azarlanırsın Yada kovulursun. Ama olsun efendimiz değil mi bize her şey yapmaya hakkı var akıllı olursan azarlamaya, sövmeye, sevmeye aldırış etmezsen seninde benim gibi karnın doyar, önüne ekmek kırıntıları atılır. Aç karnımız doyar. Kardeş kardeş geçinip gideriz”! demiş.
Kurt kardeş büyük şaşkınlık içinde dona kalmış. Şaşkınlığı bir süre devam etmiş. Ne diyeceğini bilememiş. Köpek kardeşin söylediklerini, öneri ve yapması gerekli şeyleri tek tek gözden geçirmiş. Bir taraftan açlık sefalet, per-perişan yaşamak diğer taraftan birinin egemenliğinin altına girmek. Kulluk-kölelilik etmek, yani özgürlüğünü karın tokluğuna barakaya azarlanmaya, istendiği zaman itilip kakılmaya katlanıp özgürlüğünü satmak! Kurt gibi dağlarda özgürce yaşamak yerine, köpek olup kapıda kulluk yapmak!!!
Kurt kardeş hiçbir tereddüt taşımadan kararlıca ve kendinden emin ayağa kalkmış ve demiş ki; “Köpek kardeş bana önerdiklerin için sana teşekkür ederim, ama ben, ne senin gibi boynuma tasma takarım nede karın tokluğuna birilerini efendi seçerim. Aç kalırım, soğuklara, kar’a, kış’a, tipi’ye, boran’a dayanırım. Doğup, yaşadığım dağlara dönerim, özgür avlanır, özgür yaşarım. Kurt’luğumdan özgürlük aşkımdan asla taviz vermem. Ben dağda özgür doğdum, dağlar beni özgürleştirir, özgürlüğüm için her şeye feda ederim” demiş ve açlığına susuzluğuna, kar’a tipi’ye sis’e bakmadan güle oynaya arkasına bakmadan özgürce yaşadığı dağlarına geri dönmüş. Böylece özgürlüğünü abideleştirmiş. Özgürlük tüm, variyetlerden daha değerlidir…. Herkese sevgiler.
HASAN AKSU. 26. 03. 2013
8855 kez okundu.