Teslim TÖRE
Tarihin başlangıcı olan Sümerlerin devamı, Mezopotamya’ nın kültür mimarlarından Süryaniler, uygarlığa atılan ilk adım olan toprakla suyun buluşmasında da tarihsel bir rol oynamışlardır. Esasında bir kültür topluluğu olan Süryaniler, göçebelik döneminde Ak Denizden, Yukarı Mezopotamya ve Basra Körfezi’ ne kadarki coğrafyada bir çok uygarlığa ışık tutacak kültürler üretmişlerdir. Ne ki, sınıflı topum tarihi boyu çeşitli katliamlara maruz kalmışlardır. En büyük soy kırım (Sayfo)katliamını da 1915’ te Türkiye de yaşamışlardır. Götheborg Süryani Kilisesi Pederi Abraham Garis Pederin yazdığı “13 Günün Cehennemi” isimli kitabı Süryanilere, İslam adına 1915 soy kırımında Peder Garis’ in kitabındaki tanımla nasıl bir “cehennemin” yaşatıldığını gözler önüne seriyor. Çocukların diri diri ateşe atılması, çevresinde sevinç çığlıklarının yükseltilmesi gibi vahşet sahnelerinin, insanlık dışı tezahüratların yapılması okuyan her kesin tüylerini diken, diken ediyor. Okuduklarımın tümünü yazamıyorum, zaten kitabın redaksiyonunu yapmam için göndermişti. Yapamadım. Özür dileyerek yüreğimin kaldıramadığını bildirdim.
Yazılanların hiç birisi yazarın kendi görüş ve düşüncesinin ürünü değildi. Tümü olayı yaşamış ve söz konusu “Cehennemden” sağ olarak çıkmış olan insanların anlattıklarından derlenmişti. Ortadoğu bölgesine serpilmiş, savaş çıkartmamış, savaş nedeni olmamış, fakat savaş çıkartan her barbarlığın kurbanı haline gelmiş olan bir halk Süryani Halkı. 1915’ te olduğu gibi sadece devletlerin değil İslam adına ortaya çıkıp, dehşet saçan çağ dışı, vahşi, gerçi sürü yaratıkların da kurbanı haline gelmişlerdir. Bu gün de İslam adına çıkmış, Halifelik ilan etmiş IŞİD denen yaratık sürüleri : Süryani Halkına saldırmış, katliam yapmış, taciz ve tecavüzde bulunmuş, kadınlarını götürüp, kurmuş olduğu İslam pazarında köle diye satmış, soy kırım uygulamıştır. Bunların tümü acı tabi. Ancak bu son acı “bin nasihatten evla” denen “musibet” yerine geçmiştir. Bu son acıdan dersler çıkartarak organize olmuş, örgütlenmiş, silah kullanmayı öğrenmiş, silahlanmış düşmanına “taşına taş değneğine değnek” diyen halk deyiminde olduğu gibi zalime anlayacağı dilden yanıt verme yolunu seçmiştir. Süryani Halkı “geç oldu ama temiz oldu” halk deyiminde olduğu gibi ; kendi iç birliğini, beraberliğini sağlama, örgütlü, organize bir güç haline gelme düşmanına karşı bir yumruk gibi sıkılması gereken en önemli noktadan başladı : Kadından!
HDP Eş Genel Başkanı Selahaddin Demirtaş’ ın İsviçre’ nin Basel kentine bir seminer için geldiği toplantıya ben de gittim. Orada “Aylık Bağımsız Siyasi Gazete” olarak çıkan gazetenin sahibi ve genel yayın yönetmeni Tuma Çelik’ le tanıştım. Bana Süryanilerle ilgili birkaç kitap verdi, adres aldık verdik ve bana çıkartmış olduğu aylık gazetenin her sayısını gönderdi. Dolu, dolu bir gazete. Hiçbir fikri de bana yabancı değil. Ancak bu güne kadar gazete ile ilgili bir şey yazmadım. Ne eleştirebileceğim, nede katkı yapacağım bir konu ile karşılaşmadım. “Sayı 42, Ağustos 2015” tarihli gazeteyi daha okumadan bile elime alır almaz “Zafere Ulaşana Kadar” manşetini, görünce konu ile ilgili olarak yazmayı akşamdan kafama koydum, sabahın erken saatinde yazmaya başladım. Çünkü söz konusu manşetin hemen altında Gerilla kıyafetli Süryani kadınları ellerini silahın üstüne koymuş “Zafere ulaşana kadar” andını içiyorlardı. Kuşkusuz 21. Y. yılda gerilla kıyafeti giymiş, eline silah almış, militarist bir görünüm kazanmış, “rahat, hazır ol, yat, kalk, silah omuza, nişan al, ateş” komutu ile bir yaşama başlamış kadınları “özgür kadın” olarak nitelemek, bu bağlamda kurtuluşun kadında olduğu felsefesini yapmak, söz konusu zeminde ideoloji, teori, üretmek sadece Süryani Halkı için değil insanlık için bile bir talihsizliktir.
Kadınların bir kısmının Ayda Merih te yer ararken bir kısmının İslam adına IŞİD tarafından kurulmuş kadın köle pazarlarında satıldığı, tecavüz edildiği çağımızda doğal olarak Merih’ e giden kadından duyduğumuz gurur kadar da IŞİD gibi köle pazarı sahibi çağ dışı, insanlık dışı yaratığa karşı silahlanan, kendini savunmak için savaş sanatını öğrenen kadından da gurur duyacağız. Belki de daha fazla..
Bu gerçekliği en çarpıcı biçimde Bethnahrin Kadınlar Birliği açıklıyor: “yok edici ve tahrip edici savaşın yarattığı barbar örgüt IŞİD, halkların yüreklerinde yeni bir yara açtı. En çok kadınlar IŞİD terör örgütünün hedefi olmaktadır. IŞİD vahşet örgütü, halklara ve özellikle Hıristiyan, Ezdi ve Alevilere, demokrasiyi savunanlara ve yenilikçilere karşı etnik, kültürel, dinsel ve mezhepsel bir savaş başlatmış durumda. Bu kirli zihniyetin temsili Musul’ da, Şengal’ de Ninova Ovası, Kobani, Khabur, Al Karyatayn ve daha bir çok yerde kendini göstermiştir. IŞİD, El Kaide, Boko Haram, El Şabab, El Nusra vb. insanlık dışı örgütler, Kadın cinsini sonsuza kadar köle yapmayı, demokrasi mücadelesini yok etmeyi, toplumların ruhunu çürütmeyi hedeflemektedirler” diyor. (Sabro Gazetesi sayı 42, yıl 2015, s. 2) Bazılarının “hem barışı hem de kadınların mili tarize olmalarını savunuyorlar” şeklindeki eleştirilerine en iyi yanıtı “Bethnahrin Kadınlar Birliği” vermiştir. Süryani kadınları : örgütlenerek, silah kullanmasını, savaşmasını, gerilla taktik ve stratejisini öğrenerek kendilerini ve aynı zamanda bölge halklarını yaratıklar sürüsünden koruyarak, demokratik ulus, demokratik yapılanmayı hayata uyarlayarak bölgenin kör düğüme dönmüş olan sorunlarına çözüm üretiyorlar.
Dünyayı dar görenler kendilerine Ay ve Merih te yer ararken Süryani kadını kendi yerini yurdunu, haysiyetini, onurunu İslam dini bezirganları yaratıklara karşı korumak için mücadele etmeyi öğreniyor ve uyguluyor. Kadınlar erkeklerin yaşanamaz hale getirmiş olduğu dünyamızı yeniden yaşanır hale getirmek için hayatın her alanında yönetime, savaşın olduğu bölgelerde de barışı getirebilmek, zorbalığı yok etmek için savaşmayı öğrenmek durumundadırlar. Dünyayı yaşanmaz hale getirmiş olan erkek egemen cinsinin dünyamızı tekrardan yaşanır hale getireceğini beklemek saflık olur. O nedenle yaşamın her alanında kadınların öne çıkması, önderlik konumuna gelmesi, sadece kadınlar ve ezilenler için değil bir bütün olarak insanlık ve dünyamız için de kaçınılmaz olmuştur. Bölgemizde bu konumu ilk olarak Kürt kadını yarattı, şimdi de Süryani kadını hem takviye oluyor, hem de kalan boşluğu dolduruyor. Süryani kadını aktif bir mücadele başlatarak, bölgenin en çok ezilmiş halklarından olan Süryani Halkının ezilmişlikten kurtulması, güçlü ve sağlam bir tüzel kişilik yaratmasına öncülük ediyor.
Tabi ki devrimci Süryani kadınını kutlamak, göstermiş olduğu dinamik, aktif tavrından dolayı tebrik etmek gerekir. Ama bence bu yetmez. Bütün devrimcilerin, demokratların, ilericilerin, ezilenlerin ve akıl izan sahibi tüm kadınların elinden gelen bütün gücü ile desteklemesi gerekiyor. Süryani halkı : kültür erbabı, kültür üreten, mütevazı bir halk olması nedeni ile savaş üreten, savaşla geçinen kan emici zalimlerden çok çekmiş çok ezilmiş zulümden kaçarak dünyanın dört bir yanına savrulmuş mazlum bir halktır. İnsanlığa ve insanlara kılıçla değil kültürle, sevgi ile yaklaşmış içinde yer aldığı uygarlıklara medeniyet üretmiş, mazlum Süryani halkın kurtuluşu nerede ise insanlığın kurtuluşuna bedel gibidir. Ne başkasının hakkını yediği için sökülecek bir dişi, ne de başkasının hukukunu tırmaladığı için kesilecek bir tırnağı var. Katliamcıların, soy kırımcıların yargılanıp, sorgulandığı bütün ulu divanlarda Süryaniler hesap verenler değil hesap soranlar saflarında yer alacaklardır. Bu dünya da ki divanlarda da öbür dünya da ki divanlarda da Süryanilerin durduğu yer değişmeyecektir.
O nedenle Süryanilerin kurtuluşunun insanlığın kurtuluşuna denk olduğuna vurgu yaptım. Çünkü mazlumların durduğu yer her zaman insanlığı, katillerin, katliamcıların, soy kırımcıların durduğu yer de insanlık düşmanlarını temsil etmiştir. Mazlum ve zalimin söz konusu bu yapılarından dolayı, mazlumla zalim arasındaki savaşta mazlum haklı zalim haksız konumundadır. Süryani kadın gerillaları son derece haklı bir savaşın öncülüğünü yapan mazlum savaşçılardır. Vermekte oldukları haklı ve haktan yana savaşla umarım dünyanın dört bir yanına dağılmış olan 16 milyon Süryani’ yi madden olmasa bile manen bir ruh halinde birleştirebilirler. Kuşkusuz her kes gittiği ve yaşadığı yerlere kök salmıştır, toplumsal bir tüzel kişilik kazanmıştır. İnsanların bu köklerinden kopartılarak bir araya taşınması olanaksızdır. Süryani halkının buna gereksinim duyacağını da sanmıyorum. Çünkü Süryani ulusu bir kültür ulusudur. Evet şu durumda revaçta olan paradır, sermaye dir. Ama insanlık kültüre doğru bir evrim süreci yaşıyor. Doğanın korunması, savaşa karşı barışın savunulması, insanlık değerlerinin ayak altına alınmasına karşı insani değerlerin korunması, insan hakları ihlallerine karşı insan haklarının savunulması gibi bir kültürü etkin kılma mücadelesi devasa boyut kazanmış durumda. Zaman ve zemin itibarı ile Süryani kültürünün tamda kadınların öncülüğünde insanlığa lanse etme zamanı. O nedenle SABRO gazetesinin bu haberi heyecan verici.
354 kez okundu.