“Sivas ellerinde sazım çalınır
Çamlı beller bölük bölük bölünür
Ben dosttan ayrıldım bağrım delinir
Katip ahvalimi şah’a böyle yaz.”
Pir Sultan Abdal
2 Temmuz 1993!
Kim derdi ki; 15. yüzyılda Pir Sultan Abdal’ın yazdığı bu dizeler, 20. yüzyılda yine Sivas topraklarına bir katliamla daha nakışlanacak.
Kim derdi ki; 15. yüzyılda Hızır Paşa tarafından idam edilen Pir Sultan Abdal’ın topraklarında, O’nun adına düzenlenen bir şenlikte, O’nun deyişlerini dillendirenler, isyanını taşıyanlar, anısını canlı tutanlar KÜL OLUP RÜZGARA SAVRULACAK!
Kim derdi ki; aradan neredeyse 500 yıl geçmesine rağmen süren kin, ayrımcılık, düşünceye tahammülsüzlük, insanların üzerine bir ateş topu olarak atılabilecek!
2 Temmuz 1993! 22 yıl geçti aradan! İnsanlarımızın öldürülmesinin her biçimi acıdır. Ancak 20. yüzyılın sonlarında, dünyanın onca “modernleştiği” bir çağda, diri diri yakılmak, dumanlar arasından yükselen ceset kokuları, çığlıklar, arkasından yakılan ağıtlar; belleğimizde silinmeyen-silinmesi imkansız olan izler canlı hala. 35 can diri diri yakılarak; Pir Sultan’dan taşınan çığlıklar boğulmaya çalışıldı, Aleviler üzerinde asırlardır gerçekleştirilen katliamlara bir yenisi daha eklendi.
Bu yaralar daha kapanmadan, kanatılmaya devam edildi. “Madımak’ın müze yapılması talebi-çığlıklarına kulaklar kapandı” Madımak Oteli “Bilim ve Kültür Merkezi” yapıldı. Bu da yetmiyormuş gibi, 2 otel görevlisiyle birlikte hayatını kaybeden 35 kişinin isimlerinin yanına; Katliam’ı gerçekleştirirken ölen 2 kişinin de adı eklendi. “Aralarında ayrım yapmıyoruz, hepsi yanarak öldü” biçiminde insanlık dışı açıklamalar yapıldı. ÖLEN DE, ÖLDÜRÜLEN DE onların adaletinde aynı listede yer aldı.
Katliam sanıklarından tutuklanıp, firar edenler; hala yakalanamadı!
2 Temmuz’u 7’sinden 70’ine hiçkimse unutmadı. Nasıl asılmasının ardından 500 yıl geçmesine rağmen Pir Sultanlar yaşatıldıysa, halklar yakılan CANLARININ türkülerini, dizelerini, yüzlerini…unutmamaya, unutturmamaya devam ettiler-edecekler!
Tam bu ANMAYI gerçekleştireceğimiz günlerde; Ortadoğu topraklarından yine katliam haberleri gelmeye devam ediyor. Kobane’de belki emzirilirken hayatlarını kaybeden bebeciklerin görüntüleri önümüze düşüyor. Avrupa bu topraklara, yıllardır savaşın gündelik bir yaşam haline dönüştüğü bu topraklara, gelirinin çok önemli bir bölümünü elde ettiği SİLAHLARI PAZARLAMAYA devam ederken; savaştan kaçıp Avrupa’ya sığınan “SAVAŞ MÜLTECİLERİNİN giderlerinin altından nasıl kalkacağız”ın bitmez-tükenmez politik döngüsünü tekrarlamaya devam ediyor!
2 Temmuz’un ardından, yaklaşık çeyrek asırlık bir süre geçmişken; ne diri diri yakmalar, ne bebeciklerin bile gözyaşına bakılmadan indirilen bombalar…bitmiyor-tükenmiyor Anadolu-Mezopotamya topraklarında. Yaralarımız daha kapanmadan, bir çizik daha çekilerek kanatılıyor sürekli. İnsanlık, YAŞAMIN, “hasbelkader” yüzünden başka yüzünü tanıyamadı o topraklarda.
Nasıl asırlar boyunca “bülbülün figan eylemesini” engelleyemedilerse, daha nice asırlar “kırmızı gül yeşil yaprakta kaldıkça”, “dilinden ötmenin zamanı” bitmeyecek; Pir Sultan’ın 500 yılı aşkın bir süre önce yazdığı bu satırlar, bugünkü gibi bizimle özdeşleşmeye devam edecek. İnsanın bir olan özünü, sermayeleriyle ne kadar bölmeye çalışırlarsa çalışsınlar; insan yine hep benzerleriyle ortak akmaya devam edecek!
“Gelin canlar bir olalım\ Özü öze bağlayalım\ Münkire kılıç çalalım\ Sular gibi çağlayalım.”-Pir Sultan Abdal-
SİVAS KATLİAMINI UNUTMADIK-UNUTTURMAYACAĞIZ!
DİRİ DİRİ YAKILAN CANLARIMIZIN ANILARI ÖNÜNDE BİR KEZ DAHA SAYGIYLA EĞİLİYORUZ!
AVRUPA SÜRGÜNLER MECLİSİ
412 kez okundu.