MÜLTECİLİK VE SÜRGÜNLÜK
Zaman içinde kavramların içeriğiyle birlikte aralarındaki ilişki de değişebiliyor. Kavram kelime olarak aynı kalabilir ama içerik değişiktir. Otuz yıl önceki mültecilikle bugünkü mültecilik birbirinden farklıdır. Geldiği ülkede yıllardan beri yaşayan mültecilerin bulunması yeni mülteci için büyük şanstır. Onların geçmek zorunda kaldığı zorluklardan aynı oranda geçmesi gerekmez.
Mültecilikle sürgünlük arasındaki ilişki de değişmiş durumdadır.
Eskiden –her zaman olmasa bile- mültecilikle sürgünlük arasında dolaysız bağ vardı. Tersine örnekler de yok değildi, mesela 1970’li yılların ikinci yarısında Fakir Baykurt öldürülme tehlikesi nedeniyle ülkeyi terk etmek zorunda kalmış, Almanya’ya gelmiş ama bildiğim kadarıyla iltica başvurusu yapmamıştı. Ülke dışına çıkmak zorunda kalanların büyük çoğunluğu ise mülteciydi.
Bu durum son birkaç yılda değişim gösterdi ya da bu iki kavram arasındaki ilişki değişti. Artık sürgün olanın mutlaka mülteci olması gerekmiyor.
Bir örnek barış akademisyenleridir. İşlerinden atılmış, haklarında ceza davası açılmış bu insanlar ülkeyi terk etmek zorunda kaldılar ama hepsi iltica başvurusunda bulunmadı. Bir bölümü üniversitelerin sağladığı burslarla –şimdilik- iltica etmeden yaşayabiliyorlar. Bu durumun ne kadar süreceği ise belli değildir.
Frankfurt kent yönetiminin sürgün yazarlar için ödeneğiyle iltica etmeden kalabilenlerden birisi Aslı Erdoğan’dır. Erdoğan geçenlerde yaptığı bir açıklamada, dönmesi durumunda büyük ihtimalle yeniden hapse gireceğini ve şartlar böyle devam ederse önümüzdeki on yılda dönmesinin zor göründüğünü belirtmişti.
Ardından şimdiye kadar görülmemiş başka bir göçe tanık oluyoruz: ülkede politik ve ekonomik sorunu bulunmayan insanlar geliyor. Önemli bir bölümü doktor; evleri ve arabaları var; bunları satarak aileleriyle birlikte ülke dışına çıkıyorlar. Gerekçeleri, ülkede artık nefes alamadıklarıdır.
Eskiden beri ülkeyi terk etmek zorunda kalmak doğrudan politik bir nedene bağlı olurdu. Bu kesimin nedeni de politik sayılır ama ağırlıkla kültürel yön ön plana çıkmaktadır. Çocuklarının iyi bir eğitim almasını istiyorlar ve Türkiye’de paranız olsa bile bunun artık mümkün olmadığını düşünüyorlar.
Bu insanlar ülkeyi terk etmek zorunda kaldıkları için sürgün ama mülteci değiller. Meslekleri ve mali imkanlarıyla bir Avrupa ülkesinde kalmaları sorun olmuyor.
Sürgünlük ve mültecilik arasındaki ilişkide eskilerin bir bölümü için de değişim var.
Sayılarını bilemiyorum ama az değiller… Eskiden politik mülteci olan çok sayıda kişi bulunduğu ülkenin vatandaşı oldu, ama Türkiye’ye yasal olarak gidemiyorlar. Bu insanlar artık mülteci statüsünde değiller ama sürgünlükleri sürüyor.
12 Eylül sürgünlerinin eskimelerinin yanı sıra Türkiye’den gelen yeni ve öncekilere benzemeyen yoğun göç, sürgünlükle mültecilik arasındaki ilişkiyi değiştirmiştir.
Engin Erkiner
03.06.2019
67 kez okundu.