Kayıplar ve Zamanaşımı

Kardeşim Hüseyin Toramanın kaybedişiyle ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca başlatılan hazırlık soruşturması, olayın zaman aşımına uğradığı gerekçesiyle bir yıl önce düştü.
Savcısı Büyükkılıç, soruşturmayla ilgili sonucu 14 Şubat 2012’de şu şekilde açıklamiştı:

”Tüm aramalara rağmen şüpheli bulunamadı. Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 102/6. maddesinde belirtilen 20 yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan soruşturmaya yer olmadığına karar verildi.”

BİZİM ACILARIMIZ, BEKLEMEMİZ zamanaşımına uğramıyor!

Gün 27 Ekim 1991. Kardeşim Hüseyin Toraman ekmek almak için Kocamustafapaşa‘daki evinden çıkar ve evinin önünde eli silahli, telsizli sivil giyimli kişilerce zorla arabaya bindirilerek kaçırılır.
Mahallelinin gözü önünde, gündüz gözüyle, hem de mahalle karakolunun 100 metre ilerisinde kardeşimi kaçırdılar. Mahalleli tanıklık etti. Kaçırma olayında kullandıkları arabanın plakası sahte çıktı. Mahalle karakolunun bildirimi üzerine araba sahil yolunda durduruldu, ancak kardeşimi kaçıranlar kendilerininde polis olduklarini söylemeleri üzerine mahalle karakolu komseri duruma müdahale edemediklerini bizzat babama ve dayıma söyledi. Aralarında geçen konuşma gizlice kasete kaydedildi. Kayıttaki konuşma Aktüel dergisinde yayınlandı.

Annemin babamın çalmadıkları kapı kalmadı. Dönemin Eminiyet müdürü Mehmet Ağar’la bile konuştular. Ağar „oğlunuz eminiyettedir, merak etmeyin, evinize gidin“ diyerek eve gönderdi. Kardeşimin arkadaşları ve yoldaşları destek verdi, açlık grevi yaptılar. Gazetelerde her gün boy boy haberler yer aldı.

Çalınan kapıları burada sıralamak istemiyorum. Aylarca süren mücadele hiçbir şey sonuç vermedi. Devletin yaptığı tek şey, Maraş katili diye tanınan Ökkeş Şendiller’in de içinde bulunduğu bir araştırma komusyonu olusturmak oldu. Komusyon kardeşimden önce evde oturan kişinin Ermeni olması nedeniyle, olayda Ermeni parmağı olabileceğini, hatta kardeşimin yurt dışına kaçırılmış olabileceği sonucuyla sorusturmayı bu şekilde sonlandırdı.

İdamlar, sokak infazları, işkencelerde katledip kaybetmeler yetmiyormuş gibi, bir de sokak ortasında gündüz gözüyle adam kaçırma, TC’nin gelişmekte olan devrimci mualefeti sindirmek için başvurduğu yeni saldırı biçimiydi. Bu bir piskolojık savaştı da aynı zamanda.

Geçen yıl İstanbul Cumhuriyet Savcısı’nın açtığı soruşturma zamanaşımına uğradığı için kapatıldı.

Biz Kardeşim Hüseyin Toraman’ın kaçırılmasından devletin sorumlu oldugunu biliyoruz, bunu söyledik ve hep söyleyecegiz. Devlet, bütün kurumlarınla suçlusun. Bugünkü hükümet, sen de bir o kadar kardeşimin kaybedilmesinden suçlusun. Mehmet Ağar’ı kolluyorusun. Kayıpların sorumlusu o ve çetesidir. Bunu bilmeyen yok. Ağar, devlet içinde gizli çeteleri örgütleyip yöneten kişidir. O bunca insanin katiliyken tutup Susurluk davasndan 5 yıl ceza verdin. 2 yıl dinlenme tesislerinde kalıp çıkacak. Halbu ki Ağar’ın bugünkü devlet yasaları çerçevesindeki cezası ağırlaştırılmış müebbettir . Elin kimlere ulaşmadı ki Sayın Erdoğan, en üsteki genaralleri bile hapse tıkmaya gücün yetti de Agar’a neden dokunamıyorsun. Kirli çamaşırları saçıp dökeceğinden mi korkuyorsun. Hangi sırları (suçları) saklıyor!

21 yıl oldu. Evet kardeşimin davasını zaman aşımına uğrattı bu devlet. Kendi suçunu kendisi kapattı. 21 yıldır dünyamızı karartılar. Ne bayramda, ne doğan çocuğumuza, ne düğünümüze içten sevinebildik, ne de ölümüze ağlaya bildik. Bizi yarım bıraktılar, hep bir yanımız yarım kaldı, bunca yıldır yarım yaşıyoruz. Bunca yıldır bekliyoruz, hem de gelmeyecegini bile bile bekliyoruz. Aklımız idrak ediyor ama yüregimiz elvermiyor yaşamadığına inanmaya. Gündüz hayatın koşturmacasına kapılıp unutsak, gece çıkıp geliyor. Bak ben döndüm diyor. Uyanıyorsun, ne geldigine inanabiliyorsun ne de gene gittigine. Sonu arkası gelmeyen özlem.

Öldür, kaybet zaman aşımı de. Özlemimiz, beklememiz zaman aşımına uğruyor mu?! Bir ananın, annemin acılarının zaman aşımı olur mu hiç? Elikanlı katiller, öfkemiz zaman aşımına ugrar mı sanıyorsunuz?

Sakine Toraman