GERİLLA İNADI

Beş sene kadar önce ROJ TV’ye bir program için çağrılmıştım. Gece televizyonun konuk evinde kaldım. Yanımdaki ranzada çok genç bir kürt arkadaş yatıyordu. Elinde bir kaset çalar vardı ve garip bir müzik dinliyordu. Kürtçe idi müzik. Ama herhangi bir enstrüman yoktu. Dinlediğinin ne olduğunu merakla sordum.

„ Gerilla da mola sırasında arkadaşlarla kendimizin söylediği türkülerin kaseti,“ dedi. Sürekli aynı kaseti dinlemesi ilgimi çekmişti. Sohbet etmeye başladık. Avrupa’da üniversitede okurken gerillaya katıldığını, bir süre sonra TV’de çalışmak için çağrıldığını anlattı. „Burada çok sıkılıyorum, hevalleri ve dağı çok özlüyorum,“ diyordu hep. Gece geç vakte kadar sohbet ettik. Ben de Türkiye’de ilk gerilla mücadelesine katılanlardan birisi olduğum halde, anlattıklarını sevgiyle, biraz da kıskançlıkla dinlemiştim.
Daha sonraki yıllarda ‘gerilla’nın mücadelesini daha yakından izlemeye çalıştım. Özgür Politikada çıkan gerilla anılarını okuyor, gerillayla ilgili bulduğum kitapları karıştırıyordum hep.
Bu sene Newroz’da Yüksekova’da, Hakkari’de, Mardin’de, Diyarbakır’daydım. Evlerinde kaldığım Kürt halkı ve gençlerinin her zaman sohbetlerinin en önemli kısmı gerillaya aitti. Özellikle gençler, ne zaman halaya dursa, ne zaman Türkü söylese içinde hep gerillaya ilişkin sözcükler geçiyordu. Barış süreci yaklaşmıştı. Gerillanın Kandil’e döneceğine kesin gözüyle bakıldığı günlerdi. Sohbet ettiğim çoğu üniversite öğrencisi olan kürt gençleri hep aynı şeyi söylüyordu. Bu kez de T.C(halk ve gençler Devlet, hükümet yerine hep TC harfini kullanıyordu) bizi aldatmaya kalkarsa, hepimiz dağlara çıkarız.
En son dikkatlice okuduğum kitabın ismi: ZAMANDAN İZLER. Gerilla anılarının dördüncü kitabı. Kitap F.Almanya’da basılmış. Barış süreciyle birlikte ‘demokratik’ hakların çerçevesi genişlerse umarım bu tür kitaplar Türkiye’de de basılır ve ‘ Gerillanın Sırrı’ geniş çevreler tarafından daha iyi anlaşılır.

Kürt gerillasının olağanüstü, inanılmaz, bu kadarı da gerçekten olmuş mudur, diye düşündüğüm direnci var bu anılarda.
Yaralı ayağıyla, haftalarca açlık ve doğayla korkunç bir kavga vererek yoldaşlarına buluşmak için ölmemeyi başaran gerillanın öyküsü var bu kitapta.
Her tarafın karlarla kaplı olduğu dağ başlarında, izlerini kaybettirmek için suya girip, ayakları yanan gerillaların öyküsü var bu kitapta.( Ayakların yanmasının ne anlama geldiğini de gerilla anılarında öğrendim.)
Günlerce, haftalarca, aç susuz doğayla ve askerle mücadele ettikten sonra, yarısı ölen ama sonunda yoldaşlarına kavuşan gerillaların öyküsü var bu kitapta.
Direnişin,
Sevginin,
Yoldaşlığın, davaya inancın öyküsü var bu kitapta.
Ve İhanetin, rezil en koyu ihanetlerin öyküsü var bu kitapta….Yarım saat önce askerle aç-bilaç savaşırken, bir dilim ekmek için teslim olan. Ve yarım saat önce birlikte savaştığı yoldaşlarına; „Sizde teslim olun. Bakın bize bir şey yapmadılar. Karnımızı doyurdular. Size de bir şey yapmayacaklar,“ „ diyenlerin öyküsü.
Kendilerini destekleyen yoksul Kürt köylülerine zarar gelmesin diye, günlerce kar içinde açlıkla savaşarak yatan gerillaların öyküsü var bu kitapta.
Salt halka bağlılık, direnç değil, çok insani öğeler de var bu anılarda. Bir subay, kan revan içinde yaralı bir kadın gerillayı görünce gözlerinin içine bakarak, arkadan gelen askerlere seslenir: „ Bu tarafta kimse yok, siz gidin aşağı yakayı araştırın…“ Ve aynı subay askerler çekilinceye kadar onları izler ve gerillanın hayatını kurtarır.
Ve en ilginci nedir bilir misiniz? Açken, soğuktan donuyorken, doğanın güzelliğini içine sindiren, bu vahşi doğaya ilişkin son derece güzel ve edebi tasfirler yapabilen gerillanın öyküsü var bu kitaplarda.
Her acı, zulüm ve felaket dönemlerinden, her rezil savaştan sonra dünya edebiyatı, gerçekçi, toplumsal çok güzel eserler kazanmıştır.
İhanetin, sevginin, paylaşmanın, dostluğun en yoğununu yaşamış bu gencecik insanlar rahat bir nefes alma olanağına kavuşunca, inanıyorum ki, çok güzel edebi şiirler, öyküler, romanlar yazacak ve bizler de direnmenin estetiğini bu sayede öğreneceğiz.
Gerillanın yaptığı inanılmaz bir sihirbazlık. Biliyorum, onların övgüye ihtiyacı yok. Ama şunu belirtmezsem haksızlık etmiş olurum.
Yıllardır ezilmiş, sinmiş, korku içinde , boynu hep eğik olarak yaşamış Kürt halkı ayağa kalkmış, boynunu yeniden dik tutmayı öğrenmiş, geri dönüşü yok, diye sokağa dökülmüşse bunun temel nedeni bu gencecik gerillalardır.
Onlar içinde yattıkları karların soğuğu , yaktıkları gerilla ateşinin ısısıyla çelikleştiler.
Onlar ihanetin en rezili, dostluğun, kardeşliğin, fedakarlığın tepe noktalarında ruhlarını çelikleştirdiler.
Bu kitapları, anıları okudukça, gençlerle konuştukça, gerillayı anlamadan, onun mücadelesini görmeden, ‘ kürt sorununu’ anlamanın olanaksız olduğunu çok net olarak görüyorum.
Barış süreci başladı. Eli silah tutan bu gencecik, bilinçli çelişkelmiş insanlar artık kalem tutacaklar. Gerilla da nasıl başarılı oldularsa, iyi birer mühendis, doktor, teknisyen, bilim adamı, siyasetçi olarak başarılı olacaklar.
Son söz olarak: Şimdi Barış Süreci başladı ya, köşelerinde pusuda bekleyenler, riyakarlar, iki yüzlüler ortaya çıkıp parsa toplamaya, rant elde etmeye çalışacaklar. Ama eminim gerilla bu tür sahtekarlara da olanak vermeyecektir.

Atilla Keskin

2250 kez okundu.

Check Also

SÜRGÜNLÜK VE ETNOLOJİ – Engin Erkiner

            Sürgünlükle ilgili incelemeler, bu sürgünlük ülke içinde veya dışında …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir