Darbe hukuklarına karşı tutum alınmadıkça,
bir iktidar aracı haline gelen yargı reformlarının geçerliliği olmayacaktır !
Türkiye`de iktidar 30 Mayıs`ta sözde yeni bir ‘Yargı Reformu Paketi’ni açıkladı.
Bu gün Türkiye`de 150 den fazla gazeteci, 70 binden fazla öğrenci, 9 vekil, 68 belediye başkanı tutuklu. Cezaevlerindeki insan sayısı 264 bini aşıyor. Hırsızlık, yolsuzluk, ayrımcılık, tecavüzler, kadın cinayetleri, insan ticareti günlük yaşamın bir parçası haline getirilmiş ve görünürdede olsa gerçek bir hukuk sisteminden söz edilemez durumda.
İktidarın kendinden olmayanlara karşı uyguladığı baskılar, tehditler ve çıkarılan kanun hükmünde
kararnameler ile ülkeden kaçışlara her geçen gün artarak yenileri eklenirken, işlerinden edilmiş pek çok
çalışan, sendikacı, akademisyen ve gazeteci yurtdışında sürgün durumuna düşürülmektedir. Parçalanmış
aileler, pasaport alamayan çocuklar bu gerçekle karşı karşıyadırlar.
Sözde cunta karşıtlığı ile bugün Türkiye`nin geldiği yer, cunta dönemlerinden de geridedir. 12 Eylül
darbesinin yargılanacağını ilan eden, maddeyi anaysa değişiklik paketine koyan ve darbe karştlığı
üzerinden meşruiyeti diline pelesenk eden siyasal iktidar, 12 Eylül`ü yargılamadı. Göstermelik mahkeme kararını da yok hükmünde ilan etti geçen mart ayında. Evrensel hukuka aykırı 12 Eylül militarist mahkeme kararları geçerliliğini halen sürdürürken, sürgünlerin bir kısmı aradan 40 yıl geçmesine rağmen halen daha ülkelerine dönemez durumdadır.
Erdoğan „bu reform belgesiyle, AB tam üyelik sürecine bağlılığımızı da ifade etmiş oluyoruz” ifadesini kullanıyor. Türkiye`nin 12 Eylül Askeri Mahkeme Kararlarının, OHAL Uygulamalarının ve Kanun Hükmünde Kararnamelerin ve daha sonrasında ve bugün de süren siyasi mahkemelerde verilen ceza kararlarının ve tutuklamaların, adil yargılama ilkelerine aykırılıkları nedeniyle, uluslararası hukuk normlarına uymadıkları ve taraflı görüldükleri için başta AİHM olmak üzere hiçbir hukusal düzlemde geçerli kabul edilmiyor ve tanınmıyor.
Her fırsatta mağduriyet edebiyatı yapan iktidar, özellikle 15 Temmuz „darbe girişimi“ üzerinden bunu bir fırsat olarak değerlendirerek, tüm mahalifete karşı bir terör dalgası başlatmıştır. Bu çifte standart politika ile Türkiye bir sivil darbe ile yönetilir olmuştur.
Bizler, 12 Eylül döneminde ve sonrasında ülkeyi terk etmek zorunda kalmış, yurtdışından yıllardır ülkelerine dönemeyen sürgünler olarak, 12 eylül cuntasının askeri mahkeme kararları, OHAL ve Özel Yetkili Mahkeme hükümleri geçersiz sayılmalı ve ülkeye dönüş hakkımızın önündeki engeller kaldırılmalıdır diyoruz.
Bu bizim sürgün kimliğimizin vazgeçilmez bir hakkı olduğu kadar ülkede Kürt halkı üzerinde yaşanmış olan iç ve dış sürgün ile savaşa karşı barışın örgütlenebilmesine de katkının bir parçasıdır.
Bunların sonucu olarak bütün darbe hukuklarına karşı tutum alınmadıkça, bir iktidar aracı haline gelen yargı reformlarının demokratik geçerliliği olmayacaktır.
19.06.2019
AVRUPA SÜRGÜNLER MECLİSİ
41 kez okundu.