AVRUPA SÜRGÜNLER MECLİSİ 4.KONGRE SONUÇ BİLDİRGESİ

 

 

 

asm-logo1-423x300

Sürgünlük, insan hakları mücadelesinin önemli bir alanını oluştururken, sürgünlerin emeği de bu mücadelenin en yaygın bileşenidir. İnsanlığın, onurlu bir yaşam için mücadelesinin ödemek zorunda kaldığı bedellerden biri olan sürgünlük, çoğu zaman, sistem efendileri tarafından özgürlük ideallerini bastırmak amaçlı bir yıldırma, ceza ve tecrit uygulaması olarak bir devlet şiddeti olarak sergilenmiştir.

Ama biliyoruz ki sürgünlük salt iktidarların politik amaçlı bir uygulaması olarak değil, egemenlik-bağımlılık ilişkisi üzerine oturtulmuş toplumsal sistemlerin her alanında egemenin ezilen üzerinde sürdürdüğü milliyetçilik, ırkçılık, mezhepçilik, cinsiyetçilik gibi ayrımcı düşüncelerin de kaçınılmaz sonuçlarından biridir.

Sürgünlük salt bir dışlama ya da tecrit uygulaması olarak kalmamaktadır. Ve sürgün sadece, yaşadığı ağır travmalar ve karşılaştığı zor koşullarda ayakta kalmaya çalışan bir birey değildir. Bir sürgün, aynı zamanda, her an ülkesine özgür dönüşleri düşleyen bir kişiliktir. En azından bir süre sürgününe neden olan sorunlardan kopamamış, bu sorunlara karşı mücadele arayışı içerisinde olan bir mücadele insanıdır.

Ne var ki örgütsüzlük ortamında bu duyguyu diri tutan değerler törpülenerek bastırılmaya, dönüştürülmeye hatta kopuş boyutunda pekiştirilmeye yönelir. Yaşadığı topraklarda da kimliğini oluşturan değerleri besleyip büyüten sürgünler, emeğin ürününü ve üretkenliğini bu göç topraklarına da akıtır. Sürgünün göç topraklarına akıttığı bu emek ve üretilen değerler, kazanılan deneyim, sadece sürgünün değil yeni vatanların yerleşik halklarını ve topluluklarını da etkiler.

Sivil toplum kuruluşları ile toplumun dokusunu iyileştirme geleneği kıt bir ülkeden geliyoruz. Oysa böylesi yapıların varlığı ve mücadelesi bu olumsuz geleneğin bertaraf edilmesinin ve yaşanılacak bir dünyanın oluşumunun zorunluluğu, kalıcılığının güvencesi  olmalıdır.

Günümüzde Türkiye’de siyasal iktidarın diktatoryal baskılarının bedensel ve düşünsel olarak önümüze dikildiği yaşamsal riskler nedeniyle terk etmek zorunda kaldığımız ülke topraklarımızda, sürgünlüğe neden olan zorluklar her geçen gün biraz daha artmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti uyruklu özgürlük sevdalısı binlerce politik aktivist; “barış” diye haykıran akademisyen, “”gerçek” diye koşturan gazeteci, “halkların kardeşliğini” isteyen büyük insanlık, o topraklarda yaşamsal tehlikelerle karşı karşıyadır. Ve belli ki ülkemizden Avrupa topraklarına doğru akmakta olan bu süreç, giderek artarak, bir süre daha devam edecektir. Ve bu durum üzerimize düşen görevleri kat kat artırmaktadır.

Olağanüstü hâl (OHAL) uygulaması kapsamında çıkarılan kanun hükmünde kararnameler (KHK) ile ihraç edilen başta barış yanlısı, özgürlükçü, demokrat akademisyenler olmak üzere değişik mesleklerden çoğu insan ülke dışına çıkmak zorunda kaldılar. Bu uygulamaları protesto eden Nuriye Gülmen ve Semih Özakça, Kongre’mizin gerçekleştirildiği anlarda 70 güne yakın bir zamandır sürdürdükleri açlık grevi ile bütün mağdurların sesinin duyulmasına çalışmaktadırlar. Avrupa Sürgünler Meclisi olarak onların şahsında sürdürülen bu onurlu mücadeleyi ve duruşu selamlarken, insan haklarına, demokratik kazanımlara yönelik devlet eliyle gerçekleştirilen saldırıları şiddetle kınıyoruz.

Avrupa Sürgünler Meclisi olarak bizler biliyoruz ki, insanlığın binlerce yıllık özgürlük ve demokrasi mücadelesinin kazanımıyla elde edilmiş olan evrensel hukukun kazandığı hak ve özgürlükler, ayrımsız olarak bütün insanlık için ve bütün insanlık tarafından birlikte savunulmalı, korunmalıdır. Çünkü tarih yüz yıl önceki sürgünlüğe itiraz etmemenin yarattığı trajik sonuçları yüz yıl sonrasında da olsa toplumların önüne koymaktadır.

O halde bugün yaşamak zorunda bırakıldığımız topraklarda da geç kalmadan sürgünlüğü oluşturan nedenlere yönelik demokratik içerik ve biçimlerde ortak bir mücadeleyi yükseltmek gerekir. Bu başta biz sürgünlerin zorunluluğu ve sorumluluğudur.

Avrupa Sürgünler Meclisi’ni bu koşullarda 13 Mayıs 2017 günü Köln’de gerçekleştirdiği 4. Kongre’sinde kurumsal işlevini geliştirmek ve ileri taşımak için kendini yeniden değerlendirdi ve ileriye yönelik çalışma ve projelerin gerçekleştirilmesine yönelik adımlar atılması kararını yeniledi. Eksiklerimizi saptayarak, ileriye yönelik bir atılımı gerçekleştirmek zorundayız ve bunu yapacak güç ve deneyime sahibiz. Bunun için umutluyuz çünkü en dar koşullarımızda bile bu kurumu korumak için dik durduk, emek verdik. Bu emeği sizlerin katkılarıyla büyütmek istiyoruz.

 

AVURUPA SÜRGÜNLER MECLİSİ

 

207 kez okundu.

Check Also

SÜRGÜNLÜK VE ETNOLOJİ – Engin Erkiner

            Sürgünlükle ilgili incelemeler, bu sürgünlük ülke içinde veya dışında …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir