“Göğüs ucum koptu. Çıktıktan sonra tek dikiş attırdık. Göğsümün bu tarafından süt gelmiyor. Bende sadece iki gözenek var. O da kenarda kaldı. Üzerimde sigara yaktılar. Hala izi var. Ben bir erkeğin bu kadar çirkinleşebileceğini orada gördüm. Bunlar devletin milliyetçileri, devlete sahip çıkanlar, koruyanlardı… Bakire olduğumuz için önden bir şey yapamıyorlar. Habire arkadan. Arkamdan habire kan akıyordu.”
Adil Okay
ÖLÜ BEDENİMİZİ ÇIRILÇIPLAK SOKAĞA ATANLAR
Varto’da Polisi, özel harekâtçısı, korucusu, askeri, MİT’i, iti yani AKP devleti, Ekin Van adlı kadını işkence ederek öldürdü,
Sonra çırılçıplak cesedini sokağa bıraktı.
14 yaşındaki kız çocuğuna tecavüzden yargılanan subay Musa Çitil’i genelkurmayda terfi ettiren Erdoğan, bunu yapanlara da madalya verir.
İşte size 90’lı yıllar.
İşte size kulak koleksiyonu yapan tecavüzcü çetenin mirasçıları.
İşte size “olağanüstü hal”,
işte size “güvenlikçi politika”…
Çocuk katili Kenan Evren ve tetikçilerinden, Tansu Çiller, Doğan Güreş, Mehmet Ağar çetesinden brifing almış Tayyip Erdoğan “en büyük başkan benim” diyor.
“Yaparım – yaptırırım” diyor.
Bellek tazelemesi yapalım mı? 90’lı yıllarda devlet politikası haline gelen uygulamaların canlı tanıklarından dinleyelim. Yüreğimiz dayanırsa:
“Daha önce bizi doktora götürdükleri için bakire raporumuz var. Bakire olduğumuz için önden bir şey yapamıyorlar. Habire arkadan. Şişe vardı, bilmem ne vardı. Şişeyi içinde patlatalım mı, yok getir kıralım falan. Bilmem hangi ülkede öyle yapıyorlarmış. Kırıyorlarmış. Şişe oyunu oynayalım vesaire ama samimi olarak söylüyorum. Arkam parçalandı desem yeridir. Göğüs ucum koptu. Çıktıktan sonra tek dikiş attırdık. Göğsümün bu tarafından süt gelmiyor. Bende sadece iki gözenek var. O da kenarda kaldı. Üzerimde sigara yaktılar. Hala izi var. Ben bir erkeğin bu kadar çirkinleşebileceğini orada gördüm. Daha hiçbir erkekle tanışmadan erkeklerin ne kadar çirkin olabileceğini orada gördüm… Bunlar devletin milliyetçileri, devlete sahip çıkanlar, koruyanlardı. Arkamdan habire kan akıyordu.
Karşıdan bir çığlık kopuyor ki dehşet. Küçük bir kız. Çığlığı korkunç. Anlamıyoruz. Dokuz veya on yaşlarındaydı. Bize göre çok çocuktu. Göğüsleri daha gelişmemişti. Hazal nasıl zevk alıyor musun, falan diyorlar. Ama kız ölüyor. Bir adam sürekli bağırıyor. Gözlerimiz kapalı. Anlamıyoruz. Arkamdan kan akıyor. Göğüs uçlarım ağrıyor, dayanacak güçte değilim. Vücudum alev alev yanıyor. Artık dayak yemek istemiyordum. Arkamın acısı beni zorluyor. Yanımdaki beni dürttü. Gözlerini aç, dedi. Açamam, dedim. Dayanacak gücüm yok, dedim. Kürtçe, aç gözlerini, dedi. Kararlı sesi beni korkuttu. Göğüsleri daha belirgin olmayan bir kız çocuğu, saçları dağılmış. Kızın bacaklarının arasından kan akıyor. Ne oldu anlamadık. Tokat atıyorum yok. Kızın gözleri fal taşı gibi açılmış. Kız defalarca tecavüze uğramış. Kızdan habire kan boşalıyordu. Ne yapsam kendine gelmiyor. Sanki gözleri yırtılıyor. Kürtçe konuşuyorum yok. Türkçe konuşuyorum yok. Hiç tepki yok. Kaskatı olmuş. Ped koyalım bi şey yapalım diyorum ama taş gibi kaskatı. Ped tutacak gibi değil. Ben ses etmiyorum ama yanımdaki bastı küfürü. Artık ağzına geleni sayıyor. Biri gelip diyor ki, dokuz kişi ona… Biraz daha konuşursanız yirmi kişi gelip sizi… Biri diyor ki babası daha konuşmadı mı? Babasını konuşturmak için küçücük kıza gözünün önünde tecavüz etmişler…”[i]
Korkunç sözcüğü anlatabilir mi bu yaşanmışlığı betimlemeye.
Peki bu “güvenlikçi politikalar” daha açık ifadeyle “katliam, tecavüz, zindan, işkence, kaybetme politikası” sonuç verdi mi?
Bir avuç denilen “bölücüler, teröristler, devrimciler, yurtseverler” bitti mi?
Kökleri kazındı mı?
Tabi ki hayır. Her sloganın karşılığı yoktur. Bazı sloganlar doğru bile olsa “erken” doğar ve etki yapmaz. Devrimcilerin “bir ölür bin doğarız” sloganını ise hayat doğruladı. Dün bir avuçtuk belki zulme başkaldıran ve kırılan. Bu gün ise sayılmakla – kırılmakla bitmeyecek kadar çoğuz.
Ekin Van’ın çırılçıplak cesedinin fotoğrafı sosyal paylaşım ağlarında dolaşıyor. o fotoğrafı paylaşarak yazdıklarımızın etkisi belki artabilir daha çabuk empati yapar insanlar ama… Ama Ekin Van’a saygıdan, kadına, insana saygıdan paylaşamadım. Zaten zulmün karesi, işkencenin, barbarlığın karesi olan bu fotoğraf yeteri kadar paylaşıldı. Ve ne yazık ki Ekin Van ilk değil. Basına yansıyan yansımayan ne tecavüzler – işkencede ölümler – gözaltlarında kaybetmeler yaşandı bu ülkede, “vatan savunması” adı altında…
Şimdi de AKP devleti devam ediyor aynı argümanlarla barbarlığa. Sarayları savunmaya.
Gün olur devran döner.
Saraylar saltanatlar yıkılır…
16/08/2015
Not: Desenler Politik Tutsak Aynur Epli tarafından çizilmiştir. www.gorulmustur.org arşivinden.
[i] Bildiğin Gibi Değil/ 90’larda Güneydoğu’da Çocuk Olmak
Rojin Canan Akın – Funda Danışman, Röportaj
Metis/Siyahbeyaz, Haziran 2011
886 kez okundu.