Yeni başlayan mücadele ve misak

2013 Newroz un da Amed de okunan APO’ nun geleceğe yönelik manifestosu, Özgürlük Hareketinin tabir uygunsa lokomotifinin makasını ya da konseptini son derece radikal bir biçimde değiştirdi. “ Özerklik, ana dilde eğitim, Kürtlerin statüsü ” vb. gibi bu güne kadar genel olarak Kürtlerin ve Özgürlük Hareketinin kadro ve taraftarlarının tartıştığı konular geride bırakılarak yep yeni bir kulvara girildi. O güne kadar Kuzey de ki amaç, Kürtlerin kendi kaderini tayın planında ki özerklik, statü, ana dilde eğitim gibi sorunlar iken anında : her parçaya göre yeni mücadele yöntemi, Kürtlerin ve birleşik Kürdistan ın misakı milli sınırlarının Kürtler tarafından belirlenmesi perspektifi oldu.

 

Bu ani makas ve konsept değişimi nedeni ile , Karayılan ın Hasan Cemal e yapmış olduğu açıklamasından da anlaşıldığı kadarı ile : sadece PKK yönetici kadrolarının üst düzeyde olanları arasında bir anlayış ve görüş birliği var, orta düzey kadro ve daha alt kadrolarda bir tedirginlik oluşmuş durumda. Bundan da anlaşıldığı gibi yapılmış olan bu ani sıçrama üst yönetim hariç Özgürlük Hareketinin içinde ve dışında büyük şaşkınlık yaratmış. Özgürlük Hareketi, üst yönetimi, orta ve alt kadroları, militanları, taraftar ve yandaşları ile çok politik, bilinçli ve organize bir yapılanmadır. Bu yapısından dolayı, diyalektik literatürle belirtecek olursam : bu, özelden genele ya da basitten karmaşaya yapılmış olan ani konsept atlama nedeni ile üst düzey yönetimde herhangi bir çatlak oluşmamış. Tereddütlü kalan unsurlarında en kısa zamanda yeni sürece intibak edeceklerinden, tek ses, tek yürek olacaklarından hiç kuşku yoktur.

 

Zaten çok yoğun bir tartışma başlamış, özgürce ve bütün harareti ile devam ediyor. Özgürce yapılmakta olan bu tartışmanın olumlu sonuç doğuracağına emin olmak gerekir. Tereddüt duyanların ve bu nedenle tartışanların son derece haklı olduklarını düşünüyorum. Basitten karmaşaya ve ya özelden genele yapılmış olan bu ani ve nitel sıçrama son derece kapsamlı ve yep yeni bir değişimi ifade ediyor. İnsanlar : ana dilden eğitim, muhtariyet, demokratik özerklik, öz yönetim, diğer yasal ve anayasal değişiklikler vb tartışılırken, birden “mücadele bitmedi yeni başladı” denerek “Misak-ı Milli” ye atlandı. Benzetmek yerinde ise, kendini yönetme konusundaki kaderini tayın hakkından “ Kürdistan ın Misak-ı Milli sınırlarını biz yani Kürtler belirleyeceğiz” konseptine sıçrama yapıldı.

 

Kürtlerin Misak-ı Milli Sınırlarını kendilerinin belirlemesi olanağı : Batı Kürdistan ın PYD’ nin öncülüğünde, çok kısa bir süre içinde Birleşik Kürdistan ın sınırlarının belirlenebileceği bir kapasiteye ulaşması ile oluştu. Birleşik Kürdistan ın sınırlarının ani denebilecek bir zaman diliminde belirginleşmeye başlaması sonucu “şeytan ile sıkı pazarlık süreci” yazımda belirtmiş olduğum “sarımsağı soğanı hesap eden salatayı yiyemez” halk deyiminde olduğu gibi APO “ana dilde eğitim, özerklik, Kürtlere statü” vb gibi demokratik hakları demokrasi için, demokratik mücadele yöntemine terk ederek silahlı mücadeleyi Kürtlerin ve Kürdistan ın Misak-ı Millisinin belirleneceği alana taşıma kararı aldı.

 

Sonuç itibarı ile ortaya çıkan verilere bakılacak olursa : APO’ nun bu kararı ; İran, Irak, Suriye gibileri hariç bölgenin diğer aktörleri tarafında da kabul gördü. İran, Irak, Suriye gibi bölgenin üç aktörü memnun olmuş gibi gözükmedi. Ama Türkiye, ABD, AB gibi bölgenin diğer aktörleri, APO manifestosu denen belgenin okunması biter bitmez, hemen memnuniyetlerini beyan ettiler. Bundan da anlaşılıyor ki, Özgürlük Hareketinin dolaysıyla da Kürtlerin : bu sefer kendi Misak-ı Milli sınırlarımızı kendimiz belirleyeceğiz, başkasının belirlemesine müsaade etmeyeceğiz demesine ve bu konuda harekete geçmesine, eski sınırları koyan aktörlerin Türkiye hariç,(Türkiye hariç çünkü Türkiye de eski sınırların konmasında söz sahibi değildi, Mustafa Kemal in 1926’ ya kadar misak-ı Milli sınırını Kerkük e koymak için İngilizlerle pazarlık yaptığı biliniyor) tümünün de APO’ nun bu yeni konsepti üzerinde anlaştığı açıkça görülüyor.

 

Herkesin bildiği gibi, Birinci Cihan savaşı sonrası bölgenin sınırları, Kürdistan toprakları üzerine cetvelle belirlenerek, Kürdistan dört devlet arasında pay edildi. Her dört devlette ağız ve amaç birliği yaparak, zor, zorbalık, baskı zulüm, soykırım ve asimilasyon yöntemlerini kullanarak, Kürt soyunu yer yüzünden silmeye çalıştılar. Ama o çirkin amaçlarına varmalarına Kürt Halkı izin vermedi. Bitmez, tükenmez bir dinamikle mücadele içine girdiler, yılmadan usanmadan, yorulmadan kendi ulusal onurları ve gururları için onlarca yıl mücadele ettiler. Kürt Halkının Onlarca yıldır devam ettirdiği amansız mücadele gelip: Ortadoğu bölgesinin coğrafik sınırlarının yeniden belirleneceği bir noktaya dayandı. Bu nokta Kürtler için en hayatı bir noktadır.

 

Gelinmiş olunan bu noktada Kürtlerin Misak-ı Millisini tekrardan, Kürtlere, Kürt Halkına rağmen başkalarının belirlemeye kalkması hem bölge için hem de Kürtler için kelimenin tam anlamı ile bir felaket olurdu. APO bu gerçeği gördü ve derhal konsept değiştirerek, Kürt Misak-ı Millisinin üzerine atladı. Belki de yıllar önce yukarda sözünü etmiş olduğum bölgenin diğer aktörleri ile bu Misak-ı Millinin pazarlığı yapılıyordu. “Yandaş basın” APO ile devletin pazarlık görüşmesinin sekiz yıl önceden başladığını yazdı. Berkli diğer konularla birlikte Misak-ı Milli pazarlığı da o zamandan beri yapılıyordur da yeni mutabakata varıldı.

Bunu tam olarak bilmiyoruz. Ama artık kesin bir mutabakata varıldığını biliyoruz.

 

Bu mutabakatın arkasında bir Türk Kürt Federasyon ya da konfederasyon ve ya bölge federasyonu planı, projesi var mı varsa nasıl var henüz bilinmiyor. Belki de Globalizmin Mısır, Yemen, Libya, Tunus gibi Afrika ülkelerine kadar uzanan bir AB benzeri birlik planı da vardır. Yeni planın ne olduğu şimdiden kestirilemese bile, plan her ne ise : Kürtlerinde bu planlar konusunda bilgi ve yetki sahibi, planın aktörlerinden birisi olduğu, Özgürlük Hareketinin de etkin bir pozisyonda bulunduğu, dolaysıyla da sadece bir bölge aktörü değil evrensel boyutlu bir aktör konumuna yükseldiği kesin. Bu boyut ve konumu kesinleştiren veri, APO Manifestosu denen belgenin ABD ve AB tarafından anıdan ve kayıtsız şartsız okeylenmesidir.

 

Birileri: bu belgeyi zaten T. C. Devleti, AB ve ABD birlikte hazırladılar, hatta onlar yazıp APO’ ya onaylatıp, imzasını attılar dese bile; Kürt Halkının, o nedenle de Özgürlük Hareketinin bu gün için elde etmiş olduğu dünya çapındaki başarı ve kazanımı asla gölgeleyemez. Bu gün elde edilmiş olan başarı ve kazanımlar dünya çapında, kalıcı ve Kürtleri dünya uluslar toplulukları düzlemine çıkartacak ve de yüzyıllarca devam edecek kazanımlardır. Bazılarının sandığı gibi: Ana dilde eğitim, Özerklik, Kürtlere statü vb. gibi demokratik hakların hiç birisi bu yeni konsepte feda edilmemiştir. O demokratik haklar ve daha fazlasının kazanımı demokratik mücadele yöntemleri ile elden edilmeye bırakılmıştır.

 

Benzetmek yerinde ise : Özgürlük Hareketi, APO’ nun Manifestosu sonucu, Önceliklerini değil, önceliklerin yerini ve önceliklere göre mücadele yöntemlerini değiştirmiştir. Kuzey de “Demokratik Özerklik” de dahil bütün demokratik hak ve talepler zora dayalı devrim( silahlı mücadele) ve demokratik mücadeleler ile elde edilmeye çalışılıyordu. Bu demokratik hak ve taleplerin hiç birisinden vaz geçilmedi. Söz konusu bu demokratik hak ve taleplerin tümü ve de fazlası demokratik mücadele yöntemleri ile kazanılmaya çalışılacak. Silahlı mücadele Kürdistan ın daha çok Misak-ı Milli sınırlarının belirleneceği alanlara çekilecek ve oralarda kendi sınırlarını kendilerinin belirlemesi için değerlendirilecektir. Başka bir anlatımla, yeni konsept eski konsepti tümden ortadan kaldırmıyor.

 

Mücadelenin araçlarından hiç birisini de mücadelenin dışına atmıyor ya da iptal etmiyor. Eski konsepti yeni olgu, doku ve dengelere göre yeniden dizayn ediyor. Daha doğru bir anlatımla: amaçla aracı birbirinden kopartarak bir felçleşme yaratmıyor. Tam tersine her amaca denk düşen aracı, amaca uygun bir şekilde yeniden tanzim ediyor. Örneğin bazı demokratik hak ve kazanımlar için artık mücadelenin araçlarından birisi olan silahı kullanmak yerine demokratik mücadele arcını koyuyor. Bunu yaparken silahı bırakmıyor, bir tarafa atmıyor, silahı silahlı mücadeleye gereksinim duyan alana gönderiyor. Böylece zaman, zemin, amaç, araç gibi fenomenler nesnel ve öznel durumun mevcut doku ve dengelerine göre yeniden ve bir üst düzeyde yapılandırılıyor.

 

Bunların toplamı, Özgürlük Hareketinin kadro ve taraftarlarınca doğru bir şekilde algılanıp, bilince çıkartılınca, her canlı organizma gibi Özgürlük Hareketinin kendi ölümü olabilecek bir durgunluk, durağanlık içine girmeden kendini tekrardan üretmesini de sağlar. Bu yeniden yapılanma, Özgürlük hareketinin bazı taraftarlarından görülmekte olan ruh ve beden yorgunluklarının giderilmesi, dirilik ve canlılığın bütün bedeni yeniden sarıp sarmalamasını da sağlayacaktır. Mekanizmanın metabolizmasında oluşacak olan bu doku, denge, amaç araç düzenlemesi ve tarz değişimi, ruhen ve bedenen yorulmuş ve yıkılmak üzere olan bazı taraftarların yeniden toparlanmasını sağlayacağı gibi oluşan dirileşme bir irileşmeyi de beraberinden getirecektir.

 

Dolayısı ile yeni konsept değişimi ile olup, bitecekler sadece bir konsept değişimi düzleminde kalmayacaktır. Özgürlük Hareketinin bir bütün olarak tepeden tırnağa değişmesine de neden olacaktır. Tabi ki aynı zamanda Türkiye ve bölgenin de iyiye doğru gidiş ve değişiminin de eskisinden daha yetenekli bir muharrik gücü haline gelecektir. Dolayısıyla APO’ nun Manifestosu ile başlamış olan yeni konsept, konseptin gerekli kıldığı araç ve amaçların yeniden dizaynı, döneme özgü mücadele yöntemi ve Misak-ı Milli yönelimi sonucu elde edilecek kazanımlar, sadece Kürt Halkının kazanımları olmayacaktır. Türk ve diğer bölge halklarının da kazanımı haline gelecektir.

 

Teslim TÖRE 

 

325 kez okundu.

Check Also

SÜRGÜNLÜK VE ETNOLOJİ – Engin Erkiner

            Sürgünlükle ilgili incelemeler, bu sürgünlük ülke içinde veya dışında …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir