Selma Metin
16 Ocak 2015 ’de Almanya’nın tanınmış gazetelerinden Süddeutsche Zeitung Magazin ekinde İnterpol üzerine araştırmacı yazar Lena Kampf ‘ın yazdığı, genişçe bir yazı yayınlandı. “Hukukun Uzun Kolu” başlığıyla yayınlanan yazının spotu “İNTERPOL sadece katilleri ve haydutları izleyip tutuklamıyor, tersine bir çok suçsuz insanı da izleyip tutukluyor. Çünkü despot ülkelerce İnterpol kötüye kullanılıyor” diyor.
Birçok örnekle İnterpol’ün despot devlet ve kurumları tarafından nasıl kötüye kullanıldığına dikkat çeken Lena Kampf, ayrıca bu durumda olan kişilere de kendisini bilgilendirmeleri çağrısı yapıyor.
1923’de kurulan ve bugün 190 ülkenin üye olduğu dünyanın en büyük polis kuruluşunun, gerçekte halkların talepleri, parlamentolar ya da sivil hukukla hiçbir ilgisi yoktur. İnterpol’e üye olan devletlerin bağışlarıyla kendini finanse ediyor. İnterpol’ün merkezi Lyon’da: Genel Sekreterlik. Bu merkezde takriben 700 kişi çalışıyor. Üye olan her ülkede de ulusal kapsamlı Merkezî Büro’ları –ulusal sekreterlikleri- var. Örneğin Almanya’da Bundes Kriminalamt (Federal Ceza Dairesi). İnterpol, her ülkede ulusal polis kurumlarıyla çalışıyor. Bu kurumlar Lyon Genel Merkez ile bağlantı ağı içinde.
İnterpol’ün Yeşil, Mavi, Sarı, Siyah, Lila ve Kırmızı olarak sınıflandırılan Bültenler var. Kırmızı Bülten, hakkında bir devlet tarafından tutuklama emri çıkartılan kişilerin, görüldüğü yerde tutuklanıp, iade edilmesi istenenlerin yer aldığı Bülten’dir. Bir ülke tarafından tutuklama emri çıkartılmış kişi, yakalandığı ülkenin kanunlarına göre suçlu sayılması halinde, onu isteyen ülkeye iadesi mümkündür, aksi halde sadece takibe alınır.
Kırmızı Bülten’de yer alan isimlerin sayısı son yıllarda tırmanışa geçmiş durumdadır. Örneğin 2001 yılında 2012 isim listede yer alırken, 2014 yılında bu sayının 10718 ’e yükseldiği belirtiliyor.
Bunu nasıl anlamalı? “Uluslar arası suçluların İnterpol tarafından takibinin, kontrolünün genel güvenliğe katkısı mı artıyor?” diyen Lena Kampf tekrar soruyor: “Kimin güvenliği?” Mesela Putin’in istekleri doğrusunda aranan suçlular veya Türkiye’nin isteği doğrusunda Pınar Selek veya Kürt-Türk birçok siyasi sürgün bu kırmızı listede. İran-Mısır’ talepleri ile liste uzuyor. Yakalanıp teslim edilen İranlı aktivist Rasoul Mazrae yoğun işkencelerden sonra ölüm cezasına çarptırılmış ve akıbeti bilinmiyor.
Merkezi Londra’da olan, birçok hukukçunun birlikte kurduğu Adil Yargılanma (Fair Trials) kuruluşu bir sivil toplum kuruluşudur. Bu kuruluşun yönetiminden Alex Tinsley’in söylemiyle, “İnterpol dolaylı olarak, despot ülkelerin muhaliflerine uyguladığı şiddetin devamını üslenen bir yardımcı kurum olarak kullanılıyor. İnterpol polisi de yardımcı memuru durumunda.” Süddeutsche Zeitung, WDR, NDR gazetelerinde verilen örneklerde “işkence altında alınan ifadeler veya hayali suçlarla yaratılan baskının uluslararası boyutta devam ettirildiğine” dikkat çekiyor. Gerekçe olarak da İnterpol’ ün kontrol mekanizmasının yetersizliği gösteriliyor.
İnterpol, 2014 Kasım ayında seçilen Alman kökenli Başkanı Jürgen Stock soykırım (bu konuda Lahey’deki mahkeme sorumludur), politik, casusluk, vatan hainliği ve yüksek düzey politikacıları kapsayan olayları takip etmediğini söylüyor. Üye devletler tarafından bildirilen suç iddiasının doğruluğu yanlışlığını incelenmiyor. İngilizce, Almanca, Fransızca ve Arapça (İnterpol bu dört dilde çalışmaktadır) olarak doldurulmuş bir dilekçe İnterpol’ün harekete geçmesi için yeterli koşul. 20 çalışanı, kırmızı bülten için gelen dilekçeleri değerlendirip işleme koyuyor. Genel Sekreterlik’te ortalama olarak ayda 800-900 dosyaya baktıklarını belirten Stock, “bir dosyanın incelenmesinin bir saatten az bir sürede gerçekleştiğini” belirtiyor. Bir insanın kendisinin ve ailesinin hayatını zindana çevirecek, yaşam hakkını daraltacak veya iadesi halinde hayatına mal olacak bir işlemden söz ediyoruz. Ola ki iade edilmeyip iltica ettiği ülkeye gönderildiğinde bile, psikolojik, manevi yıpratılmışlık, tutukluluk ve fiziki yıpranmışlığın yanı sıra, bu süre zarfında işten atılma gibi sonuçlara muktedir bir işlem.
Yılda en az 20 kadar İnterpol davasından müvekkili olan Fransız Avukat William Bourdon, “İnterpol dilekçelerinin politik gerekçeler değil devletler tarafından profesyonelce uydurulmuş senaryolarla, muhaliflere yönelik bir takip olduğunu söylüyor.
İnterpol, Kırmızı Bülten’le takriben 37000 kişinin arandığı belirtiliyor. Bu listede Türkiye kökenli sürgünler büyük yer kaplıyor. Bunlardan bazıları iltica hakkını almış, hatta iltica ettiği ülke vatandaşı olmasına rağmen faşist Türk devletinin “Kırmızı Bülten ile aranıyor” gerekçesiyle İnterpol tarafından tutuklanıyor ve iade edilmeye çalışılıyor. Ayrıca, özellikle 12 Eylül’ün işkence ve hapishane tezgahlarından geçmiş; 1990 sonrası hapishanelerdeki açlık grevlerinden sakatlanmış, ya da eski hasta tutukluların iltica müracaatları Kırmızı Bülten gerekçesiyle kabul edilmiyor ve geniş hapishane hayatı sürdürüyorlar. Veya yurtdışında sürdürdüğü politik faaliyetten dolayı kriminal ilan edilip Kırmızı Bülten’e taşınanlar var.
Avrupa Sürgünler Meclisi’nin haberdar olduğu, daha yakın zamanlarda tutuklanıp iade edilmeye çalışılan siyasi sürgünlerden birkaçını hatırlayacak olursak
• Hasan Kaymaz. 28. 02. 2012. İsviçre’de tutuklandı. Ciddi sağlık sorunları var. İlticası kabul edilmiş.
• Kemal Kara. 31. 08. 2013. Hırvatistan’da tutuklandı.
• Emmanuelle Verhoeven. Şili kökenli gazeteci. 25.01.2014. Hamburg’da tutuklandı.
• Hasan Dinler. 13.05.2013. İsviçre’de gözaltına alındı.
• Seda Aktepe. 05.05.2013. İtalya’da tutuklandı.
• Yılmaz Orkan. Belçika.
• Başak Şahin. Hırvatistan.
• Zeki Gürbüz. Yunanistan.
• Muzaffer Acunbay. 20.07.2014. Halen Yunanistan’da tutuklu.
İnterpol dijital sistemle arama ve bilgi aktarımını çok hızlandırdı ve şimdilerde üye ülkelerin direk sisteme bilgi girmesi de mümkün. Böylece yerel bilgilerin arama iletilerinin hızla tüm İnterpol’e dağıtımı saniyelerle ölçülür durumda. Üzerine çalışılan yeni bir projede otel kayıtları ve hava alanları sisteminin doğrudan İnterpol sistemine bağlanması da planlanmaktadır. Bunu, insan hakları savunucusu demokrasi savunucusu olup da, kendi ülkesinin despotizmiyle başı hoş olmayan muhalif politik kişilikler üzerindeki resmi uluslar arası terörün artırılması olarak anlamak mümkün.
Sorunun taraflarından biri olan sürgünlerin de sorunu hukuki ve siyasi boyutlarıyla araştırıp çözüm önerileri sunmalıdır. Bu alan kurumsallaştırılmalıdır.
Bu konuda akla ilk gelen talepler şunlar olabilir:
• AB üyesi bir ülke tarafından iltica hakkı kabul edilmiş bir bireyin tüm AB ülkelerinde aynı hakka sahip olması;
• İnterpol nedeniyle bir tutuklama olduğunda, tutuklanan kişinin, 24 saat içerisinde sığınma aldığı ülkeye iade edilmesi;
• Fair Trials International tarafından önerilen AB İnsan Hakları Komisyonu bünyesinde özellikle İnterpol araması nedeniyle yaşanan ihlalleri incelemek için bir alt komisyon oluşturulması ve bu komisyonun bu konuda çalışma yürüten sivil toplum örgütleriyle koordineli çalışması;
• Türkiyeli hukukçulardan oluşan bir komisyonun, uluslararası hukuk kurumları ile iletişim içinde bir çalışma yapması ve kamuoyunun genişçe ve düzenli olarak bilgilendirilmesi; böylece hakların kullanımının olanaklı hale getirilmesine destek olunması;
• Sorunla karşı karşıya kalan sürgünlerin istekleri doğrultusunda bilgi akımının sağlanması.
1067 kez okundu.