BÜTÜN SÜRGÜNLER BİRLEŞELİM

DSC_0355

Sürgünler meclisi 28 haziran 2014 de Frankfurt ta toplandı. Coşkumuzdan, nitel düzlemimizden bir kayıp ya da eksilme yoktu. Ancak nicel sayımızdan epey bir düşüş yaşanmıştı. Coşkulu konuşmalar, tartışmalar yapıldı. Bazı yoldaşlar yapmış oldukları esprilerle, toplantının gri rengine daha canlı renkler katmış olsalar da toplantının sanat yönü yine de yetersiz kaldı. İçimizde şair var mıydı bilmiyorum, Filistin de bu türden toplantılarda gördüğüm gibi birisi çıkıp, bizleri hop oturtup hop kaldırtan bir şiir okumadı. Yoldaşlardan, aralarda ya da toplantı içinde bizleri, tartışılan konuları karikatürize ederek unutulmaz katılım sağlayan karikatürist var mıydı vardı da yapmadı mı bilmiyorum. Birkaç resmi ile gelen hem resimlerini sergileyen, hem de evinde resim olmasını isteyen yoldaşlara emeğinin karşılığını alarak evlerimizin resim gereksinimini gideren ressam yoldaşlar da yoktu.
Bilmemiz gerekiyor ki, Türkiyeli sürgünlük artık Nazım ın sırtında, Türkiye den kalan “son gömlek” ortamı gibi değil. Sürgünlük toplumsallaşarak sosyolojik bir olguya büyüdü. Artık, ressamı, karikatüristi, edebiyatçısı, yazarı, teorisyeni, örgütçüsü, politikacısı, bir çok dil bilen dil bilimcisi ile sosyal bir topluluk haline geldi. Evrensel boyut kazandı. Farklı uluslardan oluşan çok dilli, farklı deri renklerinden oluşan çok renkleri, değerleri ile gerçek enternasyonal bir dünya gücü haline geldi. Enternasyonal niteliği, sosyolojik yapısı ile dünya toplumsal ilerleme sürecinin manivelalarından birisi oldu. Sürgünler ulus devletlerin tek düze hale getirmiş olduğu kapitalist modernizeyi, çok renkliliğe devindiren bir işlevi yerine getiriyor. Irkçıların deri renginden yaratmış olduğu ırkçılığı melezleştiren, melez kadınlardan dünya güzelliğine seçilen yeni ve güzel bir ırk yarattılar.

Deri renginden oluşan insan ırkına yep yeni fakat ırkçı olmayan melez bir ırk kattılar. Deri renginden yaratılmış olan katı ve acımasız faşist Irkçılığın kalıplarını kırarak, yerine farklı, tatlı, ırkçılığı reddeden, ırkları düşman gören değil dost yapan deri renklerini koydular. Bu yeni ırk rengi, deri rengi üzerinde yapılan ırkçılığın ideolojik zeminini sarsan ırkçı olmayan, melez deri rengin mimarı sürgünlerdir. Sürgünler, ırkçı olmayan bir ırk yarattılar denebilir. Bir çocuğu siyah, birisi melez, diğeri beyaz çok anne görürüsünüz Avrupa da. Kuşkusuz yasalar, ırkçılığa karşı mücadele ırkçılığı engelleme konusunda önem taşır. Ama Irkçılığı önleyecek en önemli faktörlerden birisi melez insan türüdür.
Irkçılar sadece insanların derisinin renginden faşist ırkçı ideoloji üretmiyorlar. Ulus ve ulusal kültür üzerinde de şovenizm, faşizm üretiyorlar. Kültürler arası önemli bir düşmanlık yaratıyorlar. Dolayısı ile sadece insanın renk türü değil, farklı kültürlerin kaynaşması, insanlığın kültür dünyasının harmanlanarak zenginleşmesi de bu gün önemli bir sorun haline gelmiştir. Sürgünler, sadece insan renginde ırkçı olmayan bir ırk (melez) yaratmakla kalmıyor, farklı uluslardan insanların yapmış oldukları evliliklerden doğan ulusal bakımdan melez olan insan tipi de yaratıyorlar. Genetik olarak, baba ve annenin ; birlikte yaşamından kaynaklı milliyetçi olmayan ulusal bakımdan da melez olan insan topluluğu da yaratıyorlar.

Yaratılmakta olan ortaklaşa karma kültür, bir çok ülkenin ekonomisine, politikasına, kültür ve edebiyatına katkı sağlıyor, ırkçı faşizmi engelleyen bir işlev görüyor. Bunun en somut örneği Almanya ve Türkiye dir. T.C. Devleti, bilinçli bir politika ile Kürtleri Türkiye ye göçertti, asimilasyona tabi tuttu. Devletin bu politikası Özgürlük hareketinin doğmasına neden oldu. Devlet Özgürlük hareketini imha etmek için iç savaş çıkartmak istedi. Yapmış olduğu bütün kışkırtıcılığa rağmen, Yugoslavya da görüldüğü gibi komşuların bir birini öldürerek bir iç savaşın çıkmasını sağlayamadı. “Bağımsız Kürdistan” tezini savunduğu sırada, zaman zaman Özgürlük Hareketi de devletin iç savaş çıkartma politikasına fazlaca itiraz etmedi, ama böyle bir savaş asla çıkmadı, çıkartamadılar. Başka nedenleri de vardır.
Ama bence en önemli nedeni her iki halk arasında oluşmuş olan melezleşme olgusudur. Almanya da buna benzer. Alman ırkçıları bir çok katliam yaptılar. Türk faşistlerde çeşitli propagandalarla karşılık verdiler, ama Almanlarla Türkler melez bir kültür ve melez bir kuşak yaratmaya devam ediyorlar.
Her birikimli sürgün yaşadığı ülkeye entegre olurken birikim ve değerlerini de o ülkenin değerlerine katıyor. Dolayısı ile ülkesel ve bazı ulusal değerler de melezleşen insanla birlikte çok renkliliğe doğru bir evrimleşme yaşıyor. Örneğin Türkler ve Kürtler Almanların birasını içmeyi ve diğer kültürlerini öğrenirken Almalara da döner yemesini öğretiyorlar. Sürgünlerin yaşadığı ülkenin dilini, kültürünü öğrenmesi önemli. Ancak hiç dil öğrenmeyenlerin bile ezici çoğunluğu yaşadığı ülkenin kültürünü öğreniyor. Kendisi de değişiyor. Aslında sürgünler dünyası, giderek dünyamızın bir parçası, bir rengi olma sürecine doğru ilerliyor. Sürgünler ve sürgünlük denen sosyolojik olgu insanlığın derinliklerine kadar inerek her alanda toplumsal gelişim ve ilerlemeye katkı sağlıyor.

Sürgünlüğün evrensel boyutu özetlemeye çalıştığım minval üzere devam ediyor. Ancak Türkiyeli sürgünlerin kendine özgü yanları var. Kendine özgü yanında, siyasal sürgünlük ve hayatın dayatmış olduğu sürgünlük var. Hayatın dayatmış olduğu sürgünler: Savaş, doğal afet, yoksulluk, olanaksızlık vb. gibi hayatın dayatmaları sonucu gönüllü olarak sürgün hayatına girmiş olanlardır. Siyasi sürgünler ise ; siyasi hayatını Türkiye ve Kürdistan da idame ettirmesine devletin izin vermediği, siyasi yaşamını yurt dışında sürdürmek zorunda kalanlardır. Bu bağlamda Avrupa Sürgünler Meclisinin bir Türkiye ve Kürdistan ile ilgili yanı, bir de dünya boyutu var. Bil vesile, hem Türkiye ve Kürdistan hem de dünya çapında enternasyonal düzlemde işleve sahip. Dolaysı ile : “mütevazı olalım gücümüze göre yük omuzlayalım, kendi işimize bakalım, şimdilik de olsa enternasyonal boyutu aşalım” diyenler de olur, kendinden enternasyonal katkı sunacak gücü görüp enternasyonal ilişki kuran ve katkı sunanlarda olur.
O nedenle ne bir koşul ne de bir yasaklı durum var. Ama enternasyonal boyutta da Türkiye ve Kürdistan boyutunda da : sanat, teorik, ideolojik, politik vb. gibi bütün birikim değer üretenlerin birikimlerini sergileyecekleri, etkin hale getirecekleri, insanlığa sunacakları bir kolektivitedir Sürgünler Meclisi. Siyasi sürgünlerin tümüne yakını entelektüel emek üreten emekçi durumundadır. Her bir sözü, her bir yazdığı kelime, her bir çizgisi, her bir şiiri çok önemlidir. Her entelektüel emek sahibinin kendi partisi ya da örgütü olsa bile üretmiş ve üretmekte olduğu değer ve birikimlerin tümünün en iyi karşılık bulacağı yer Sürgünler Meclisidir. Tabi adına laik konuma getirilince : Sürgünlüğün gelip geçici bir şey olmadığı, Türkiye ve dünya genelinde kalıcı ve insanlığın geleceğinde rol oynayacak bir fenomen olduğunun bilincinde olarak, Türkiye Kürdistan ve dünya boyutunda olması gereken yere oturtulunca.

Olması gereken yere oturtulması durumunda, sürgün her entelektüel emek sahibinin katılım ve katkıları ile çok önemli bir değerler bütünü yaratılacaktır. Şairin şiirinin en iyi dinleyici bulacağı, ressamın resminin en iyi alıcı ve yorumcu bulacağı, konuşmacının en iyi dinleyici bulacağı, teorinin en çok işe yarayacağı yer olacaktır Sürgünler Meclisi. Tabi ki, “oradan bir şey çıkar mı ?” diye “bir şey çıkacak yer” arayan anlayışı ile değil, “ bir şeyler yaratıp üretecek” olan bir anlayışla yaklaşılınca bu yazdıklarım olur. Değilse olmaz. Olmaz çünkü amaçla araç bir birine denk düşemez. Araç ile amacın çakışmadığı ortam ve durumda, bir olumlu sentez asla yaratılamaz. Kısa özetlerle belirtmeye çalıştığım : Aynştayn ın “buluşların anası gereksinmedir” dediği bağlamda; Sürgünler Meclisini gerekli kılan ve üreten nesnel nedenler son derece kapsamlı ve kalıcıdır. Sürgünler Meclisinin amacı ise bu sorunların çözüm aracı olmaktır. Peki “buradan bir şey çıkar mı?” Çıkartamazsan hayır!

Sürgünler Meclisinin son toplantısında yapıldığı gibi tartışmalar içten ve samimice yapılırsa, herkes dağarcığında var olan bilgi birikimini bütün netliği ve içtenliği ile sergiler ve yoldaşlarının birikiminin üstüne değil yanına koyarsa, toplantı aralarında dostça kulisler yapılırsa, toplantının bitiminden sonra birlikte çay kahve içerek, şarkılar, türküler söylenerek dostluklar derinleştirilip, pekiştirilirse hele bir de güzel bir şiir okuyan olursa (ki onu yapamadık) Sürgünler Meclisinden çok şey çıkar. Bu yazdıklarım yapılırsa Sürgünler Meclisinden çok şeyin çıkacağını ; görerek yaşadığım hayat, okuyarak, dinleyerek öğrendiklerimle çok iyi biliyorum. O nedenle bütün sürgünleri Sürgünler Meclisinde birleşmeye çağırıyorum.
Teslim TÖRE

750 kez okundu.

Check Also

Freedom protests for Ecevit Piroğlu in Europe

Freedom protests for Ecevit Piroğlu in Europe One of the demonstrations held in front of …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir