“Terörist vatandaş”

Engin Erkinerengin1-242x300

Şubat ayı başında Fransa parlamentosu ve senatosu toplanacak ve terör olaylarına karışanların vatandaşlığının geri alınması için gerekli anayasa değişikliği görüşülecek. Fransa’da doğmuş olsalar bile, vatansız kalmamaları şartıyla, terör olaylarına karışanların vatandaşlıklarının iptal edilmesi için gerekli anayasa değişikliğinin yapılması planlanıyor.

Anayasa değişikliği için gerekli çoğunluğun sağlanacağına kesin gözüyle bakılıyor.

Birleşmiş Milletler tarafından kimsenin vatansız bırakılamayacağı karara bağlandığı için, Fransa’da doğmuş olsalar bile çifte vatandaş olanların vatandaşlıkları gerekli görüldüğünde iptal edilebilecek.

Fransa çifte vatandaşlığı kabul ettiği için başka ülkelerden gelen ve daha sonra vatandaş olanların tamamı çifte vatandaş durumundadır.

Benzeri bir değişiklik daha önce İngiltere’de yapılmıştı. Orada, garip biçimde, yasa değişikliğine gerek görülmemiş, İçişleri Bakanlığı’nın gerekli gördüğü durumlarda ve vatansız kalınmaması şartıyla vatandaşlığı iptal edebilmesi söz konusu olmuştu.

İçişleri Bakanlığı terörist olarak tanımlanan örgütlerle ilişkisi olanların vatandaşlığını iptal edebilecekti.

Garip bir durum çünkü bütün diğer vatandaşlıklar gibi İngiliz vatandaşı olmak da birtakım kurallara bağlıdır: kişinin belirli bir süre ülkede oturması (beş yıl), İngilizce bilmesi, geçimini temin etmesi, ağır suç işlememiş olması ve birkaç yıl önce konular vatandaşlık sınavından geçmiş olması gerekir. Bu sınav ülkenin tarih ve kültürüyle ilgilidir.

Değişik koşulları yerine getirerek vatandaş olanların vatandaşlığı, sanki bu İçişleri Bakanlığı tarafından verilmiş gibi iptal edilebilmektedir.

Fransa aynı işlem için anayasa değişikliği yapmaktadır.

Benzer bir uygulama Almanya’da da gündeme gelmiş ama büyük itiraz olacağı düşüncesiyle olsa gerek hemen unutulmuştu. Kişinin vatandaşlığının kendi isteği dışında elinden alınması, akla hemen Nazi dönemini getirmektedir.

Almanya olmasa bile İngiltere ve Fransa’yı başka ülkelerin de izleyeceği söylenebilir.

Hayret verici olan, yeni yasanın hemen olmasa bile olası mağdurlarının hiç sesinin çıkmıyor olmasıdır.

Şimdilik esas olarak islamcı silahlı mücadele örgütleri terörist olarak tanımlanıyor ve vatandaşlıkların iptali de esas olarak bu örgütlerle ilişki içinde olanlara yöneliktir.

Charlie Hebdo dergisini basanlar ve son olarak Paris’te yüzden fazla kişiyi öldürenler ağırlıkla Fransa ve Belçika doğumludur. Bunlar yabancı değildir, bu ülkelerin insanıdır. Ana dilleri Fransızcadır. Bu ülkede doğup büyümüşler ve ne kadar okumuşlarsa artık bu ülkede eğitim görmüşlerdir. Amaç, bu gibi kişilerin çifte vatandaş olmaları durumunda, vatandaşlıklarının ellerinden alınması, böylece kolayca sınırdışı edilmeleridir.

İngiltere ve Fransa’da yapılan ya da yapılması planlanan uygulama korkutma amaçlıdır. Ne sorunun nedenlerini dikkate almakta ve ne de çözücü yaklaşmaktadır.

Terör tanımı değişebilir. Geçmişte bunun örneklerini gördük. Türkiye ve Kürdistan’dan değişik Avrupa ülkelerine gelmiş ve bir bölümü de vatandaş olmuş kişiler de bu yasanın hedefindedir. Bugün terörist olarak görülmeyebilirler ama bu durum yakın gelecekte de görülmeyecekleri anlamına gelmez.

Türkiye, aradan yıllar geçmiş olsa bile, kimsenin peşini bırakmıyor ve teröristtir gerekçesiyle Avrupa ülkelerine başvurarak iade edilmesini istiyor. Bu iade talebi vatandaş olanlar için olabildiği gibi, sadece iltica etmiş olanlar için de söz konusu olabiliyor.

Geçtiğimiz yıllarda Almanya, ilticası kabul edilmiş birkaç kişiyi Türkiye’nin “teröristi iade edin” talebi üzerine gözaltına almış, gösterilen tepki konucu serbest bırakmıştı.

Benzeri bir durum uluslar arası yakalama emriyle (Kırmızı Bülten) aranan ama böyle arandıklarını bilmeyen kişilerin tatile gittikleri ülkelerde de yaşanıyor. Kişi Hırvatistan’da ya da başka bir ülkede Kırmızı Bülten ile arandığı gerekçesiyle gözaltına alınıyor ve Türkiye’den ilgili dosya isteniyor. Sonra mahkemeye çıkarılıyor. Zamanında haber alınıp tepki gösterilirse, kişinin iltica almış olduğu ülke de bu tepkiye katılırsa, kişi serbest bırakılıyor.

Önümüzdeki günlerde bu tür olayların artacağını düşünülmelidir.

Türkiye, Avrupa Birliği (AB) ile –özellikle Almanya ile- ilişkisini düzeltti. Gerçekte bütün AB ülkeleri hükümetleri AKP’nin ne olduğunu biliyor ama parayla mülteci deposu olması karşılığında iyi ilişki sürdürmeyi tercih ediyor. Türkiye AB’ye mülteci göçünü durdurabilecek veya iyice azaltabilecek tampon ülke olmayı kabul etti. Bu durumda AB ülkelerinin birtakım ödünler vermelerinin yanı sıra Türkiye’nin bazı taleplerini yerine getirmeleri de beklenmelidir.

Türkiye, Avrupa ülkelerindeki sürgünler için çok sayıda uluslar arası yakalama emri çıkarmış durumdadır. Bunların büyük bölümü şimdilik bekliyor.

Vatandaş olanlara yönelik olarak bile önlem alanların, vatandaş olmayan, sadece ilticası kabul edilmiş olanlara daha fazlasını yapabilecekleri düşünülmelidir.

Tepki yok ya da belki var ama duyulmayacak kadar zayıf…

Vatandaşlıkla ilgili yapılan ya da planlanan uygulama, verilmiş bir hakkın geri alınmasıdır. Bugün hedef İslamcılar olabilir ama bunun yarın değişmeyeceğini de kimse garanti edemez.

Bir hakkın geri alınmasına karşı çıkılmalıdır. Buna karşı çıkmak, islamcıları savunmak değildir. Vatandaşlık iptalinin islamcı eylemcilere karşı mücadelede etkili olacağı da hayli şüphelidir ama bundan daha önemlisi bu tür hak iptallerinin kapsamının giderek genişlemesi tehlikesidir.

En az 20 yıldır Avrupa ülkelerinde yaşayan politik mültecilerin büyük çoğunluğunun yaşadıkları ülkede ne olduğundan haberi bulunmuyor. İlgilenmiyorlar da…

Ta ki konu gelip kendilerini buluncaya kadar…

O zaman da geç kalınmış oluyor…

348 kez okundu.

Check Also

SÜRGÜNLÜK VE ETNOLOJİ – Engin Erkiner

            Sürgünlükle ilgili incelemeler, bu sürgünlük ülke içinde veya dışında …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir