Suruçta geleceğimize saldırdılar

suruc 1 suruç

Nuray Bayındır/İrfan Dayıoğlu

Kanla iktidar olunamayacağını Bu dünya öğretecek size!!!

Öldürdüğünüz Masumların ahı tutacak yakanızı …

yaktığınız Karacanın, börtü böceğin, yeşilin, çiçeğin, dağların mis kokulu yaşamı kabusunuz olacak …

Insan olamadığınız için binbir türlü pişman olacaksınız …

kapkara kömür olup yanamayacaksınız …

sevgisizliğiniz boğacak sizi …

Ölüm bile nefret edecek sizden!!!

Dar gelsin bu dünya size dileğimizdir!

Gencecik fidanlarımız, Kobane’de küçücük kardeşlerine oyuncak götürmek isterken, Kobaneyi yeniden birlikte inşa etmeye giderken, alçakça bir saldırının kurbanı oldular. Şu ana kadar 31 canımızı kaybetmiş bulunuyoruz. 100’ün  üzerinde yaralı var. Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu yöneticleri başta olmak üzere ESP’ye, HDP’ye ve tüm sosyalist güçlere baş sağlığı diliyor ve acınız acımızdır diyoruz.

20 Temmuz günü Suruç’ta bir kez daha  insanlıktan çıkan, tek işi barbarlık, tecavüz ve vahşet olanların neler yapabileceğine tanık olduk. Rojava devrimi 3. yıl kutlamalarının hemen ertesinde Kobane ile dayanışmak, oradaki çocuklara oyuncak götürmek, yeniden inşaya katılmak isteyen Türkiyeli devrimcilerin hedef alınması bilinçli bir tercihtir.  Kürt Özgürlük hareketi ile omuz omuza mücadele eden  enternasyonal dayanışmayı kırmayı hedeflemiştir.

Bugün barbarlık çetesi IŞİD saldırıları karşısında sus pus olan, seslerini yükseltmeyenler sanki saldırıya uğrayanlar onlar değilmiş gibi hala HDP’yi hedef alıyorlar. Karanlık dehlizlerde IŞİD çetelerinin başını okşayanlar ve onlara her türlü lojistik desteği sağladıkları belgelerle ortaya çıkanlar, bu barbarlığın suç ortaklarıdır.

Yine katliam ve tecavüz ordularına destek veren bölgenin ve dünyanın gerici rejimleri de bu vahşetin suç ortaklarıdır.

Ancak bütün insanlık bilmektedir ki ; demokrasi, barış, adalet ilkelerini hayata geçirmede kararlı duranlar, bu ilkeleri her koşul altında savunmaya devam ederler. Er geç bu barbarlar ve tecavüzcüler ordusunun  hevesleri kursaklarında bırakılacaktır.

Bugün bize düşen; bu saldırılar karşısında daha fazla yan yana, omuz omuza durmak, Kürt halkıyla, bölgenin mazlum halklarıyla daha fazla dayanışma içinde olmaktır. Bilinmelidir ki, bu karanlığın cellatlarını durduracak olan yegane güç bölge halklarının, mazlumların dayanışmasıdır.

AKP hükümetinin emniyet gücü 300 gencin nereden geldiğini, nereye gittiğini bilmekteydi, onları istihbaratıyla, polisiyle, askeriyle adım adım izlemekteydi. Peki nasıl oldu da bir intihar bombacısı bu kitlenin içine rahatlıkla sızdı ve bu eylemi gerçekleştirdi ?

Bu zaafiyet kime aittir ?

Elbette kendi vatandaşının can ve mal güvenliğini sağlamakla yükümlü olduğunu her defasında söylemekle övünen devlete ve hükümete aittir. AKP Hükümeti zaafının hesabını vermelidir. Suçluyu başka yerde değil, kendi içinde aramalıdır. Ancak görünen odur ki,  böylesi bir çaba içinde olmayan hükümet, Adıyaman’da olmuş bir olayı getirip bu vahşetle ilişkilendirmekte ve Suruç vahşetini unutturmaya çabalamaktadır.

PYD’nin ilerlemesini durdurmak amacıyla gözdağı vermek için onbinlerce askerini sınıra yığarak güvenlik tedbiri aldığını söyleyen hükümet  elini kolunu sallayarak gençlerin arasına dalıp bomba patlatanların hesabını vermek durumundadır.

Her şeyden önce bilmek gerekir ki ; bu saldırıyla birlikte IŞİD tecavüzcüleri  insanlık dışı vahşetlerini Türkiye coğrafyasına yayacaklarını ilan etmiştir. Türkiye hükümeti bu vahşet çetelerinin Türkiye’de elini kolunu sallayarak eylem yapabilmelerinin hesabını tüm dünyaya vermek zorundadır.

Suudi Kralı’nın ölmesi sonrası ülkede yas ilan eden AKP hükümeti, onlarca gencin ölümü karşısında bir günlük yas ilan ederek bir insanlık jesti bile gösterememiştir. Oysa eğer gerçekten teröre karşı olunsaydı, ülkenin tüm siyasileri bu olay karşısında yek vücüt olur ve ulusal yas ilan ederlerdi. Her yerde ortak eylemlerle olay lanetlenir bu vahşilere karşı sessiz kalınmayacağı ve onlardan mutlaka hesap sorulacağının mesajı verilebilirdi.

Eğer bu vahşet karşısında siyasi partiler, sivil toplum örgütleri ve geniş halk kitleleri kararlı bir duruş sergileyemezse dün Rojava’da Suriye’de, bugün Kürdistan’da patlayan IŞİD bombalarının yarın İstanbul’da, İzmir’de patlayacağından kimsenin şüphesi olmasın.

AKP mevcut politikasını derhal değiştirmelidir. Bugünkü bölge politikasıyla ve iktidarda kalma hırsıyla hareket ettiği sürece Türkiye’yi iç savaş ortamına sürükleyecektir.

Gelişen olaylar Kürt Özgürlük Hareketi ve Sosyalist hareket’in 80 öncesinin çatışmalı ortamına çekilmek istendiğini gösteriyor. Bugün silah sıkan, bomba patlatan islamcı faşistlere, yarın Hizbul-kontra, Alperenler, İBDA-C ve hatta Bahçeli’nin kontrol altında tutarım havalarına rağmen ülkücüler de eklenecektir. AKP’nin ve Kaç-Ak sarayında oturan itidar hastasının illa da iktidar sevdası ülkeyi hızla bir uçurumun kenarına itecek ve bölgedeki savaş batağına çekecektir.

Halklarımız ve sosyalistler bu gelişmelere göre kendilerini organize etmeli, yetenek ve hazırlıklarını geliştirmeli, her türlü saldırıyı boşa çıkaracak öz örgütlülüğünü geliştirmelidir. Tüm halk kesimleri, siyasi ve sivil kurumlar kendi öz savunmalarını kendileri sağlamalıdır.

Bundan sonraki sürecin normalleşeceğini beklemek, yeni döneme örgütlerimizi ve halklarımızı hazırlamamak, hesabı verilemez tarihsel bir hata olacaktır. Bugünkü saldırıya karşı toplumun ne kadar büyük bir kısmı sokağa çıkar ve bu yönelime karşı koyarsa vahşetin uygulayıcıları o ölçüde tereddüte düşerler.

O nedenle sadece sosyalistler değil, tüm halklarımızı, insanlıktan yana tüm güçleri, enternasyonalist güçleri, SGDF’ye, ESP’ye sahip çıkmaya ve HDP’nin etrafında toplanmaya çağırıyoruz.

 

286 kez okundu.

Check Also

Köln’de insan hakları haftası etkinlikleri: 7 Aralık`ta Panel ile başlayacak!

10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü kapsamında, Dayanışma’nın Sesi Derneği, Kulturforum, Bürgerhaus Mülheim, TÜDAY, Avrupa …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir