Nuray Bayındır
09/Ağustos/2013
Üzüleyim mi, yoksa sevineyim mi bilemiyorum…Hani derler ya ‘’karanlığın en koyu olduğu nokta aydınlığa en yakın olan yerdir’’diye. Gelişmelerin böyle bir noktaya gelmesi gerekir normal şartlarda. Ama normallik, neye göre diye bir soru sormadan da edemiyor insan.
Aslında öyle bir Akıl tutulması yaşıyoruz ki; duygularımız da aklımızı takip edemez noktaya geldi.
Herşey , insana dair tüm kirlilikler, tüm çirkinlikler birer birer üşüşüp üstümüze yıkılıyor.
Şu son bir iki yıldır sanki heryeni gün bir öncekini aratır gibi.
İnsanlar arasındaki ilişkiler doğa kanunlarından uzaklaşayım derken kendi yarattığı zincirlere takıldı kaldı ve işler iyice sarpa sarmaya başladı.
Öyle olması da bu eşyanın tabiatına çok uygun, çok normal.
Koyu karanlık bastı her yanı, göz gözü görmüyor. Bu durumda insan doğal olarak ne yapar önce en yakınındakilere tutunur, onlarla birlikte ilerlemeye çalışır değil mi?
İşte tam da bu nedenle;
Herkes gözünü, kulağını yandaşı olduğu tv ekranlarına kitlemiş gelişmeleri izlemeye çalışıyor. Kürt kanallarını Kürtler, Recep kanallarını AKP’liler ve şürekaları, Alevi kanallarını Recebe bulaşmak istemeyen Aleviler, Ulusal kanalları da chp’liler, mhp’liler ve İp’liler izliyor. Özgürlükçü Gezi yoldaşları da herbirinde hafif tertip dolaşarak kendi yoluna devam ediyor. Bu arada sistemden ve iktidarlardan umudunu kesen gençlik ve biraz daha yaşça ileri gençlik, kendi haber kanallarını facebook ve web siteleri kanallarıyla oluşturmuş durumda. Kürt , Türk, Çerkez ve diğer etnisitelerden yurtsever Halk kesimleri kendi medya kanallarını takip ediyor.Sosyal medyada bu anlamda patlama var ve Recebin tv kanalları bile bazı haberleri buralardan almaya başladı.
Rojavada katliam adım adım hazırlandı. ‘’İktidar seçkinleri’’ Çözüm süreci başladı, birinci tur, ikinci tur derken asıl gündemlerini gizleme derdindeydi. Gerillaların şu kadarı gitti, şu kadarı yerinde, adımlar için daha fazla diye günü oyalarken diğer taraftan Rojevada katliam planları kuruyorlardı. Başbakanlık baş danışmanı Yalçın Akdoğan Suriyedeki PYD’nin eylemleri karşısında ‘’PYD ateşle oynuyor’’ diyerek Kürtlere ateş püskürüyordu. Bu arada Rojavada Bir yıldır oluşturulan ve Ortadoğunun en demokratik yönetimi olarak bölgede güvenlikçi bir politika izleyen Kürt yönetimine saldırılar başlatıldı. Bu yönetim Süriye halkları için de bir örnek oluşturuyordu. Suriyede yaşanan yıkım yanında burasının güvenlikte oluşu işlerine gelmedi.
Katliamla Kürtleri terbiye edeceklerini düşündüler…
Ergenekon davaları sonuçlandı. Orduda en üst dezeydeki emekli askerlere en yüksek cezalar kesildi. Cezalandırma yöntemi devletin yeniden yapılandırılması esasına göre yapıldı.
Devletle sorunu olmayan , hangi yönetimin başta olduğuna bakmadan devlet adamlığı yapanlar dışındakiler tasfiye edildi.
Bu tabii ki sadece askerlere yönelik bir cezalandırma girişimi de değildi. Kendilerine muhalefet edecek olan tüm kesimlerin devre dışında tutulması gerekiyordu. Bu anlamda Sivil darbeydi .
Başta Kürt siyasiler, Kürt halkını öngütleyen kadro yapısı cezaevlerine dolduruldu.
Bu darbe Toplumun zihniyetinde oluşan asker toplum imajına indirilen bir darbeydi aynı zamanda . Bu nedenle ordunun örgütlü olduğu tüm sivil örgütlenmelerde bulunan kadrolarına da büyük darbeler indirildi. Sanatçılar, gazeteciler, bilim adamları da nasibini aldı.
Ama burada duralım. AKP iktidarı daha önce de defalarca belirtildiği gibi askeri vesayete son verirken yerine büyük ve güçlü bir polis örgütlenmesi yaratma çabalarını yıllardır yürütüyordu. Bu yolda orduda kan değişimi için kollar sıvanmış çok sayıda subay, astsubay ve general rütbeli askerler tasfiye edilmişlerdi. Alevi subayların intehara zorlanmaları bu süreçte gerçekleşmişti. Nihayetinde on yılda iğne oyar gibi, ardarda yaratılan büyük alt üst oluş sonucunda İmamın polis ordusu ikinci ordu olarak işbaşına geçti.
Ordu gibi örgütlenen polis gücü de Gezi olayları sırasında (sonradan madalyalı ve hizmet ödüllü) katliamlar gerçekleştirdi.
Ergenekonda kesilen cezalarla pirim yapmayı düşünen ya da Rojavada yaşananları unutturacağını düşünen küflü zihniyetlerin hesabetmediği bir nokta vardı.
Ne Kürt halkı eskisi gibi bir halktır , ne de Türkiyede yaşayan Türkler ve diğer etnisitelerin diri kesimi eskisi gibi olayların görünen yüzüyle yetinir durumdadır.
Bir kere Ergenekon davası asıl suçun menbağından çok uzaklarda sonuçlanmıştır. Faili meçhul olarak bilinen katliamların asıl sorumluları cezasız bırakılmıştır. Katliamların Alevi ve Kürt katliamlarının gerçek sorumluları herkes tarafından bilindiği halde faillerin bir kısmı devlet kademelerinde kendilerine yer verilerek ödüllendirilmiştir.
Bazı tanınmış köşe yazarları AKP iktidarını eleştirirlerken olumluluk payı olarak Ergenekon davasının yeni faili meçhullerin oluşmasını önlediğinden dem vuruyorlar. Kürtlerin binlerce siyasi elemanını içeri tıkarsanız kimleri öldürecekti dışarıda elleri silahlı hafiyeler. Buna rağmen Kürt halkına yönelik katliamlar hız kesse de bütünüyle durmamamıştır.
Rojavada kendilerine İslamcı diyen cinayet şebekeleri, askeri olarak PYD ile baş edemeyeceklerini anladıkları için, kendilerini başarılı göstermenin yolu olarak sivil Kürtlere yönelik katliamlara başlamıştır. Bu güçlerin arkasındaki güç ise AKP iktidarıdır. Savunmasız çocuk ve kadınları acımasızca katleden sözümona İslam savunucusu bu katil şebekeleri geri cephe olarak Türkiye’yi kullanmakta ve AKP iktidarına yaslanmaktadır. Bir yanda Ergenekon davası ile askerlerden hesap sorduğunu söyleyen AKP, öte yandan bölgede egemenlik kurmanın yolu olarak askeri çeteleri kullanmaktan geri durmamaktadır. Yukarda belirttiğimiz gibi AKP bu dava ile birilerini cezalandırırken, aynı güçlerin devrimcilere ve Kürt Özgürlük Hareketine karşı işlediği binlerce faili meçhulden dolayı bir ceza vermemiştir. “Devlet adına bin operasyon” yaptığını itiraf edenler bile aklanmıştır AKP tarafından.
Sivasta insanları diri diri yakanlar “ hastalıktan dolayı” salıverilirken, KCK davası ve Devrimci Örgüt davalarında ölümcül kanser hastaları hücrelerde tutulmaya devam edilmektedir. AKP sivil görünümlü bir diktatörlük oluşturmaya çalışmaktadır. Kendi ordusu olarak Polisi örgütlemiş, kendi medyasını yaratmış ve muhalif olan tüm kesimleri susturmaya çalışmaktadır. Bölgede de en gerici şebekelerin işbirlikçisi olarak alçakça bir rol üstlenmiş bulunmaktadır. Ne Ergenekonu Rojava kan ağlıyor!
595 kez okundu.