Darbe teşebbüsünün ardından temel hak ve özgürlüklerin askıya alınması, çok sayıda kişinin tutuklanması, işten çıkarılması, bazı kurumların kapatılmasının sonucu olarak Avrupa ülkelerine yeni bir mülteci akını bekleniyor.
Gidişatı önceden gören ÇEKYA (Çek Cumhuriyeti’nin yeni adıdır) üniversiteleri, Türkiye üniversitelerinden gelecek akademisyenlere yer verebileceklerini açıkladılar.
AKP yönetimi ve cumhurbaşkanı darbe teşebbüsünü fırsat bilip devleti yeniden örgütlüyor ve kendisinden olmayan herkesi tasfiyeye yöneliyor.
Bu süreçte insan haklarına yönelik saldırılar da pervasızca sürüyor.
Bunlardan bir tanesi, anayasa değişikliği yapılarak idam cezasının yeniden uygulanmasıydı ama çabuk vazgeçildi. Başbakan, “darbecilerin küçük hücrelerde ömür boyu tutulacaklarını, bunun idamdan daha ağır ceza olduğunu” açıkladı.
İdamdan vazgeçilmesinin bir nedeni içerden ve Avrupa Birliği’nden (AB) gelen tepkiler ise, diğer nedeni de Yunanistan’a kaçan sekiz subayla ilgilidir. Sayının bununla mı sınırlı olduğu halen kesin değil ve idam uygulamasının iadeyi kesin olarak engelleyeceği bilindiğinden ısrar edilmedi.
AKP Hükümeti idam cezasından vazgeçerken hapishanelerdeki keyfi uygulamaları da itiraf etti. Kişi, ne yapmış olursa olsun ve hangi cezayı alırsa alsın hapishanede insanca koşullar altında tutulmalıdır. Uzun bir süre sonra olsa bile dışarıya çıkabilmelidir. Bu anlayış siyasi tutsaklar için yıllardan beri uygulanmıyor ve uygulamanın ağırlaştırılarak süreceği görülüyor.
Olağanüstü Hal ilan edilmesinin ardından polis ve AKP’nin silahlı milisleri İstanbul’da Gazi Mahallesi’ne ve değişik illerde Alevilerin yoğun oturduğu semtlere saldırdılar.
Bu saldırıların AKP yandaşı olmayan herkese, Kürtleri de kapsayarak süreceği anlaşılıyor.
Ülke bir darbe süreci yaşıyor. Darbe teşebbüsünün yerini devleti yeniden örgütlemeyi ve muhalif herkesi tasfiye etmeyi hedefleyen Erdoğan darbesi aldı.
Askeri darbeye karşı olmanın demokrat olmayı gerektirmediği sürekli olarak yeniden görülüyor.
Avrupa sürgünleri olarak yaşadığımız yerlerde ülkemizdeki gerçek gelişmenin ne olduğunu anlatmamız gerekmiyor. Türkiye basınının aksine Avrupa ülkelerinde Erdoğan’ı destekleyen basın-yayın kuruluşu bulunmuyor. Televizyonlarda Türkiye’deki büyük tasfiyeler ve yoğunlaşan gericilik ilk haber, gazetelerin ilk sayfası
bu konuya ayrılmış durumda. Bugün yayımlanan Der Spiegel’in kapak konusu da böyle…
AKP uzantıları aracılığıyla Avrupa ülkelerinde kendi lehine gösteriler örgütlemeye ve bu ülkelerdeki muhaliflerini de sindirmeye çalışıyor. Avusturya’da olduğu gibi gösteriden sonra bir Kürt işyerine saldırılması bunun ilk örneğidir ve sürecektir.
Avrupa Sürgünler Meclisi olarak yeni bir politik göçün gelmekte olduğunu açıklamalıyız.
AB ülkeleri bu göçü engelleyen uygulamalara yönelmemelidir.
Türkiye güvenli bir ülke değildir. İnsanlar mecbur kaldıkları için ilticaya başvuracaktır.
AVRUPA SÜRGÜNLER MECLİSİ
298 kez okundu.