T.C. TARİHİ SÜRGÜN VE KATLİAMLAR TARİHİDİR !
Türk Devletinin kuruluşundan günümüze kadarki 100 yıllık tarihi esasta Türk olmayan farklı milliyetlere, farklı inançlara, ilerici, sol, komünist muhalefete karşı katliamlarla ve sürgünlükle dolu acılı ve kanlı bir tarihtir.
Osmanlı devletinin geleneğini devralan Türk egemenleri, ulus devlet yaratmak için tekçi kemalist ideolojik formatla tüm farklılıklara karşı baskıcı, kıyıcı, zorla tehcir edici, mallarına mülklerine el koyucu, katliamcı bir geleneğe ve sicile sahiptir.
Kuruluşunun 100. Yılında TC devletinin esasen tüm tarihi, baskı, katliam, işkence, idam, sürgün, tehcir tarihidir.
Ermeni, Süryani Soykırımı, Pontus, Rum sürgünleri, Ağrı, Zilan, Koçgiri, Dersim, Maraş, Sivas, Roboski, Suruç, Ankara katliamları, azınlıkların mallarının yağmalanması ve tehcir- sürgün kanunları, istiklal mahkemeleri, Karadenizin karanlık sularında 15 komünistin katledilmeleri, işkence, idam, katliam ve sürgünlükle sicili kabarık bir tarih…!
Kürt ulusuna yönelik hep süren milli baskı ve tekçilikle kodlanmış şovenizm, Alevi inancına yönelik baskı ve dışlama, yüzyılda sıkça yaşanan ve bugünde devletin dümeninindeki diktatör – faşist Erdoğan – AKP ve Cumhur İttifakının iktidarıyla fiilen artan dozda sürmektedir.
Filistin ulusal direnişine yönelik sömürgeci İsrail siyonizminin kanlı saldırganlığı hamasetle kınanırken, iki yüzlülük örneğiyle bir benzerini TC Devleti de, Rojava`ya yönelik bombardımanlarla, sivil yaşam alanlarını tahrip ederek, katlederek, yerleşik halk sürgünlüğe zorlanarak sicilini kabartmaya devam etmektedir.
Siyasi iktidarını çeşitli seçim hileleri ile koruyan ve devam ettiren 21 yıllık Erdoğan iktidarının Türkiyeyi getirdiği durum ortadır.
Yokluk, yoksulluk, yolsuzlukların hat safhada olduğu, Depremin, zamların, geçim sıkıntısının girdabında yaşamı çekilmez hale gelen halkın, baskı ve zorla sindirilmeye çalışıldığı, Kürt ulusuna ve azınlık milliyetlere yönelik şovenist baskı ikliminin sürdüğü ve giderek bölgesinde militarist savaş kışkırtıcısı bir ülke olma politikası yükselen grafikte devam etmektedir.
Cumhuriyetin 100. Yılında göç ve ülkeyi terkediş katlanarak artmış, övünülen Cumhuriyet düzeni çeşitli milliyetlerden halka mutluluk ve özgürlük getirmemiş, aksine toplumsal sorunlar katlanarak büyümüştür.
29 Ekim TC.`nin kuruluşunun 100. yılında; devam eden baskılara, zulme ve karanlığa karşı; tüm halkların eşit ve özgür yaşadığı, baskının, işkencenin, katliamın olmadığı, sömürünün ve yoksulluğun son bulduğu yeni demokratik bir ülke yaratma ve özgür geleceği birlikte kurma bilinciyle; tüm toplumsal dinamiklerin mücadele sürdürmesi bir zorunluluktur.
TC tarihinde Sürgünlük tarihine bir göz atacak olursak;
100 yıllık tarihte hem iç hem de dış sürgünlük vardır.
Kürtlerin her isyanının ardından belirli Kürtler ülkenin batısında belirlenmiş yerlerde yaşamaya mecbur edilmiştir.
Politik nedenlerle ceza alanlar, hapishanede geçirdikleri sürenin ardından belirli illerde ikamete mecbur bırakılmışlardır. Mesela Abidin Dino Adana sürgünüdür.
Cumhuriyet’in ilanının ardından çok sayıda Rum –az sayıda Hıristiyan Türk dahil- Yunanistan’daki Müslümanlarla mübadele edilmiştir.
Sürgünlük ülkeyi Müslüman olmayanlardan temizleme aracı olarak da kullanılmıştır.
6-7 Eylül 1955’te Rumlar ülkeyi terk etmeye mecbur bırakılmıştır.
Dış sürgünlük de vardır ama ilk yıllarda sayıca azdır.
İstiklal Marşı’nın yazarı Mehmet Akif Ersoy, keza İngiltere işgali altındaki İstanbul’da Sultanahmet mitinginde konuşan ve halkı direnmeye çağıran Halide Edip Adıvar, Mustafa Kemal’le anlaşamadıkları için Mısır ve Fransa’ya gitmek zorunda kalırlar.
12 Mart 1971 darbesinden sonra ülkeyi terk etmek zorunda kalanlarla dış sürgünlerin sayısı artar. 1971-1980 arasında çok sayıda sanatçı ve aydın can güvenliği nedeniyle Avrupa ülkelerine giderler.
Server Tanilli, Fakir Baykurt, Doğan Özgüden örneklerden sadece bazılarıdır.
Bunları Yılmaz Güney, Ahmet Kaya ve diğer tanınmış isimler izler.
1991’de 141. ve 142. maddelerin kalkmasıyla bu maddelerden yargılananların önemli bölümü geri dönerken, köyleri zorla boşaltılan Kürtler büyük sayılar halinde gelmeye başladılar.
Sürgün süreklidir. Davaları düşenlerin ya da zaman aşımına uğrayanların bir bölümü dönerken, yerlerine başkaları gelmekte ve sürgünde yaşayanların sayısı sürekli artmaktadır.
Birkaç yıldan beri önceden görülmeyen bir sürgünlük çeşidi, „gönüllü“ sürgünlük başlamıştır. Genellikle doktorlardan oluşan bu kesimin ülkede ekonomik ve politik sorunu bulunmamakta ama bu koşullarda yaşamak istememektedirler.
Ülke sürekli sürgünlük üreten bir rejime sahiptir. İlk yılların iç sürgünlüğünün yerini çok daha fazla dış sürgünlük almıştır.
Sürgüne gidenlerin bir bölümü zamanla dönecektir ama yerlerini fazlasıyla başkaları alacaktır.
Ülkedeki yoğun baskı rejimi „ gönüllü“ sürgünlük dahil- sürekli yeni sürgünler üretmektedir.
Ülkede radikal ekonomik ve sosyal değişiklikler yaşanmadığı ve demokratik bir toplumsal yapı inşa edilmediği sürece Türkiye’den sürgünlük artarak devam edecektir.
Avrupa Sürgünler Meclisi ( ASM )
Ekim 2023
145 kez okundu.