SÜRGÜNLER MECLİSİNİN KONGRESİ YAPILDI

                                 Teslim TÖREDSC_0355

 

Sürgünler Meclisinin bir hesaba göre dördüncü diğer bir hesaba göre de üçüncü kongresi  19 Mart 2016’ da Köln’ de yapıldı. Önceki kongrelere göre nicel olarak bir azalma, fakat nitel olarak da bir boyutlanma yaşandı. Başka bir söylemle hacim küçülmüştü fakat özgül ağırlık büyümüştü. Toplantının süresi de bir öncekilerden kısa sürdü, fakat nitelik olarak daha verimli geçti. Alınmış olan karalar da önceki toplantılarda almış olduğumuz kararlardan farkıydı. Söz konusu kongrede her şeyin bir önceki kongrelerden farklı olmasının nedeni :  Kongrenin değişik bir konjonktürde yapılmış olması, mevcut konjonktürle Sürgünler Meclisimizin özgün yapısı ile uyumlu olmamış olmasıydı. Sürgünler Meclisimiz başka bir konjonktürde oluşturulmuş, oluştuğu konjonktürdeki  sürgünler konusunu ilgilendiren konularla bu günün sürgünler konusu  çok ama çok farklı idi. Sürgünler Meclisi oluşturulurken, konu sorunları, nerede ise kurucular kongresinin insanlarının sürgünlükle ilgili sorunları ile sınırlı idi. Ülkeye dönüş, yeni gelenlere destek konusu, yardımlaşma, dayanışma vb. gibi mütevazı konulardı. Kongrede yapılan tartışmalar, alınan kararlar da buna denk tartışma ve kararlardı.

 

19-Mart- 2016 tarihine yapılan kongrede ise nerede ise kendimizle ilgili sorunlar üzerinde duramadık bile. Sürgünler Meclisinin konusu olan sürgünler sorunu artık mütevazı bir sorun olmaktan çıkmış AB’ nin birinci sorunu, BM’ in önemli sorunlarından birisi haline gelmiş global bir sorun olarak karışımıza çıkmıştı. Sürgünler sorunu mevcut konjonktürün devasa global bir sorunu haline gelmişti. Çözmek için gündemimize almak bile ürkütücü geliyordu. AB ile irtibat kurmak, çözüm önermek, sivil toplum örgütleri ile ilişki geliştirmek, çeşitli etkinlilerde yer almak vb. gibi meclisimizin nicel ve nitel boyunu çok ama çok aşan global bir sorunla karşı karşıya gelmiştik. Sorun bizim meclisimiz kurulurken gerçekten de bir “sürgünler” sorunu iken artık sürgünler sorunu devasa bir insanlık dramı düzlemine büyümüştü. Meclisimiz oluşturulduğunda biz sürgünler bize :“kara kafa” ya da aşağılamak için buna benzer laflar edilirken bile zorumuza gidiyor, canımızı sıkıyordu. Bu nedenle kavga çıkartanlarımız bile oluyordu belki. Söz konusu kongrede karşımıza dikilmiş olan sürgünlük bizlerin yaşadıklarının lafının bile edilemeyeceği bir boyut kazanmıştı.

 

Zaten edemedik te.. Ben kendi payıma söylüyorum belli bir tıkanma da yaşadım. Nitel ve nicel gücümüz böylesi insanlık dramı ile ağırlaşmış bir yükün altına girmek bir yana, konuyu gündeme alıp konuşmak bile çok ağır geliyordu. Yürütmesini bile seçmekten zorlandığımız bir yapının gündemine günümüz sürgünler sorununu almak beyhudelik gibi geldi bana. Ne olursa olsun bir ikilem kendini gelip dayatmış durumda: Ya Sürgünler Meclisi “adının eri” olacak, kendi sorunlarını bir tarafa atmadan global dünya sürgünler sorununu da gündemine alacak ya da adını değiştirecek. Çünkü artık mevcut sürgünlerin yanında bizler kendimizi sürgün olarak görüp, sorunlarımızı onların sorunlarının yanına koyarak tartışmak abesle iştigal konusu olur. Ama mevcut sürgünler sorunu çok büyük bir insanlık sorunudur. Sadece sorun değil aynı zamanda korkunçta bir dramdır. Devrimci, demokrat olup bu konudan uzak durmak asla mümkün değil. Bırakın devrimci demokratlığı mevcut sürgünler sorunundan uzak durmak insan olan insana bile yakışmaz.  O nedenle Sürgünler Meclisine denk düşecek kadar sorumluluğu mutlaka almamız kaçınılmazdır.

 

Bu bağlamda “karınca kaderince” halk deyiminde olduğu gibi Meclisimizin gereken sorumluluğunu yerine getirmek durumundadır. Gereken düzeyde sorumluluk üslenebilmesi için : bir nicel ve nitel büyümeyi gerçekleştirmek gerekiyor. Bu amaçla sürgünlere hukuki, maddi, manevi destek sağlamak için çeşitli kampanyalar başlatmak gerekiyor. Gerekiyor çünkü sürgünlük sorunu kısa vadede çözülecek, çözülmese bile toplumsal yaşam içinde eriyecek, entegre olacak bir sorun olmaktan çıkmıştır. Bu bağlamda Suriye, Irak, Afganistan vb. gibi ülkelerin sorunlarını çözülmesi bile bir uluslar arası global sorun konumuna gelmiş durumda. Mevcut sürgünler sorunu : Fransa’ nın Cezayir’ i işgal etmiş olduğu zamanki gibi Cezayirli Arapların Fransa’ ya göçüp, Paris varoşlarına yerleşerek, süreç içerisinde belli sorunlar yaratmış olsalar bile eninde sonunda  genel itibarı ile entegre olarak inançsal bazda olamasa bile kültürel bazda fransızlaşarak, entegre olmayanlar süreç içerisinde   IŞİD’ leşerek  bile çözülecek bir sorun değil. Başta Türkiye’ nin bazı şehirlerinin bile daha şimdiden demografik yapısını bozmuş durumda. AB panik halinde ne yapacağını bilmez konuma gelmiş durumda. Sürgünler sorunu AB’ nin iç ve dış siyasetini etkiler hale geldi. Merkel’ in izlemiş olduğu sürgünler politikası, partisine oy kaybettirdi. O nedenle Merkel  sürgünler konusundaki politikasını gözden geçirmek zorunda kaldı.

 

Erdoğan Türkiye’ si bile AB ile sürgünler  yüzünden farklı süreçler yaşayacak gibi. AB Erdoğan’ ın AB’ ye meydan okumak için en büyük sığınağı haline getirmiş olduğu Putin Rusya’ sını kaybettiğinin bilincinde olarak Erdoğan devletine taş çıkarttırıyorlar. Bürüksel de Türkiye Başbakanının da katıldığı bir toplantı yapılan binanın yanı başına Erdoğan’ ı küplere bindiren “PKK’ nin taziye çadırının” kurulmasına izin verdiler. Türkiye Dış İşleri Bakanlığı Bürüksel  Ankara büyük elçisini bakanlığa çağırıp, konuyu anlatınca : “düşünce özgürlüğü” yanıtını almış. Dış İşleri Bakanlığı aynı yanıtı Erdoğan’ a götürünce Erdoğan kudurdu. “Bu nasıl düşünce özgürlüğü” diyerek boğazının dolusu bağırdıktan sonra AB’ nin başkentine  “düşünce özgürlüğü”  konusunda ders bile verdi. Erdoğan’ ın iki de bir Putin dostunu yanına gidip, “bizi şu Schenken’ e alın da şu AB’ den kurtulalım” dediği dönemlerde AB değil Türkiye Başbakanının toplantı yaptığı binanın yanında  PKK’ nin gidip, “taziye çadırı” kurmasına izin vermesini, aynı gün Erdoğan Türkiye’ sine yaranmak için Nuçe tv’ ye falan operasyon düzenlerlerdi.

 

Ben bir keresinde ROJ tv. ye programa giderken Bir Türkiye bakanı Bürükselde diye beni 30 saat Bürüksel Hava alanında “hotel fluk hafın” dedikleri nezarethanede tuttular devrisi gün de geldiğim uçakla geri İsviçre’ ye gönderdiler. Aynı gün ya da devrisi gün Türkiye devlerinin gönlünü hoş tutmak için Roj tv. ye  operasyon düzenlediler. Erdoğan dostu Putin’ i kaybettikten sonra Erdoğan’  ın gönlünü hoş tutmak yerine boğazının dolusu  “başbakanımız orada iken astıkları paçavraları topladılar sonra tekrar astılar” diyerek kuduracağı şeyler yapıyorlar. Kuşkusuz altında başka şeyler de vardır ama Sürgünler sorunu ve bu sorunun doğmasına neden olan gelişmeler  ön plana çıkıyor. Tabi ki üzerinde durmak istediğim konu bu değil. Üzerinde durmak istediğim konu mevcut sürgünler sorununun sadece bir sürgünlerden ve sürgünlükten ibaret olmadığına vurgu yapmaktı. Bundan böyle önümüzde böylesine global düzlemde bile bazı taşları yerinden oynatan çok yönlü devasa bir sorunun olduğu gerçekliğini unutmadan mücadele etmek gerektiği konusuna işaret etmekti.  Tabi ki sürgünler konusunu bu boyutu ile gündemimize almak mümkün değil.

 

Ama gereken düzlemde destek vermek, çözüm üretmek için  belli bir genleşmeyi yaratmamız gerekecek. Bunu nasıl yapacağımızın şu durumda yanıtı yoktur. Ancak mutlak manada üzerinde düşünmek ve tartışmak gerek diye düşünüyorum. Sorun ağırlaştı diye geri adım atmamak lazım. Daha da ileri gitmenin yol ve yöntemlerini geliştirmemiz gerekir. Gerekir çünkü  Sürgünler Meclisi Türkiyeli Sürgünlerce AB’ de kurulmuş olan bir yapılanmadır. Sorunun mevcut hali ile her iki tarafla da ilgilenmek, yapılması gerekeni yapmak gibi bir zorunluluğu da var.

 

94 kez okundu.

Check Also

„Exil und Frauen“ – Engin Erkiner

Die Broschüre „Exil und Frauen“ wurde von Engin Erkiner  veröffentlicht. Wir danken Engin Erkiner für …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir