Siyasal sürgünlerden Bekir Bozdağ’a yanıt
Yurtdışı Türklerden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, “12 Eylül darbesinin ardından vatandaşlıktan çıkartılanların anavatanlarına ve T.C vatandaşlığına dönmeleri konusunda engel bulunmamaktadır” diyerek geri dönüş çağnsı yaptı. O dönem çok sayıda insanın sırf gayrimüslim olduğu için ‘normal’den çok daha fazla işkence gördüğü, Ermeni ve Süryanilerin de darbeciler yüzünden Türkiye’den gitmek zorunda olduğu biliniyor. Darbenin ardından yurtlarından ayrılmak zorunda kalanlarla konuştuk.
Gazeteci-yazar Doğan Özgüden*
Biz ne Erdoğan’dan, ne de Bozdağ’dan lütuf bekliyoruz. Bu çağrının yapıldığı gün, Türkiye’de sansürün sözüm ona kaldırıldığı 24 Temmuz’du. 105 yıl sonra, Türkiye’de hâlâ 64 gazeteci tutuklu, en az 27 yazar, şair, çevirmen, yayıncı hapiste. Gezi direnişleri sonrası da 60 gazeteci işsizliğe mahkum edildi. Bizleri ve bizim gibi binlerce yurttaşı sürgüne zorlayan, onlara hâlâ tehditler uygulayan devletin af dilemesini ve tüm sürgün arkadaşlarımızın, Türk, Kürt, Ermeni, Asuri, Ezidi ayrımı olmaksızın, onurlu bir biçimde dönmelerini sağlayacak gerçekten demokratik bir düzenin Türkiye’de egemen olmasını başlıca koşul olarak görüyoruz. Böyle bir düzenin gerçekleşmesi ise, ‘barış süreci’nin başarıyla sonuçlanmasıyla mümkündür.
*Darbeden sonra Doğan Özgüden ve eşi inci Tuğsavul, Avrupa’da kurulan Demokrasi İçin Birlik çatısı altında mücadele yürüttüler. Özgüden ve Tuğsavul bu yüzden 1982’de vatandaşlıktan çıkartıldılar.
Belçika Demokrat Ermeniler Derneği’nden Hovsep Hayreni
Başbakan 76 milyon vatandaşını ‘kucaklama’ mesajlarını verirken bile ayrım yapıyor. Bütün Müslüman etnisiteleri sayarak hepsinin bu ülkede eşit vatandaş o1duklarını bağıra çağıra söylerken, dikkat edin, asla Ermeni, Rum, Süryani, Yahudi kimliklerini zikretmiyor. Yalnız bir defasında, ismini en sonda andığı Romanların ardından “Aklınıza daha ne gelirse” deyivermişti. Yani onlar akıldan geçirilebilir, ama isimleri dile alınmayacak türdendir gibi bir mesaj. Dolayısıyla dışarıdaki ‘gayrimüslim’lere Başbakan’ın doğrudan çağrı yapmasını düşünemiyorum. 12 Eylül mağduru siyasi sürgünlere de güvence vermeden “Dönün” demenin bir anlamı yoktur. Sanki bunlar babasına küstüğü için evi terketmiş çocuklar, devlet de şimdi ‘baba’lığını gösteriyor! Sonra da dönüp “Eh ne yapalım, biz çağrımızı yaptık, demek ki evi sevmiyorlar” diyecek. Bu çağrıların ciddiyeti, 12 Eylül generallerini yargılamanın ciddiyetiyle doğru orantılıdır.
Belçika Asuri Enstitüsü’nden Nahro Beth-Kinne
Benim hükümetten hiçbir beklentim yok. Şayet bizleri düşünüyorsa o zaman ortaöğretim tarih kitabının 10. sınıf kitabındaki yanlışları düzeltmesini dilerim, Mor Gabriel Manastırı’nın işgalinden vazgeçmesini isterim. AKP hükümetinin ne niyetle yaklaştığını da biliyorum ve samimi bulmuyorum. AKP hükümeti demokratikleşme sürecini benimsemeli ve acilen hayata geçirmeli. Örneğin koruculuk sisteminin bir an önce lağvedilmesi lazım.
471 kez okundu.