Başlığı belirlemeden önce düşünmem gerekti. Yıllardan beri Avrupa ülkelerinde yaşamak zorunda kalan değişik isimlerle söyleşiler yapılacak. Avrupa Sürgünler Meclisi kapsamında yazının başlığı “Sürgünlerle söyleşiler” de olabilirdi ama bir bölüm arkadaş kendisini ne sürgün ne de politik mülteci olarak görmüyordu. İnsanın objektif olarak bulunduğu konumun onun kültürünü belirlemesi gerekmez. Bu nedenle başlığın “kendimizle söyleşiler” olması daha uygundur.
12 Mart 1971 darbesinden sonra ama özellikle 12 Eylül 1980 sonrasında değişik Avrupa ülkelerinde yaşamak zorunda kalmış sayısı bilinmeyen ama büyük bir kitle oluşturduğu kabul edilen insanların başka politik sürgünlere, siyasi mültecilere benzemeyen genel bir hikayesi vardır.
Bu hikayenin temel özelliği, insanların bir Türkiye’den çıkıp bir başkasına gelmeleridir. Geldikleri ülkede yıllar önce buraya gelmiş, yerleşmiş tanıdıkları hatta örgüt arkadaşları vardı. Coğrafi ve kültürel olarak bakıldığında bambaşka bir yere gelmişlerdi ama yıllarca burada değil geride bırakılan ülkeyi değişerek de olsa yaşamayı sürdüren birinci ve ikinci işçi kuşağı içinde yaşadılar.
Bu genel özellik onların yapabildikleri ve yapamadıklarının temel belirleyicisi oldu.
Bir de özel hikayeler bulunuyor.
Her sürgünün, her politik göçmenin ya da kendisini ne olarak tanımlarsa tanımlasın yıllarca ülke dışında yaşamak zorunda kalmış her insanın kendi hikayesi vardır.
Tarih, özellerin ve genel hikayenin bileşmesinden oluşur.
Geneli her özel hikayede şu veya bu şekilde bulmak mümkündür ama sadece genel hikaye özelin çok renkliliğini yansıtmaz.
Burada en eski olan Doğan Özgüden ve İnci Tuğsavul ile başlayacak olan söyleşiler değişik isimlerle sürecek. Söyleşilerde buradaki hayat, Türkiye ile ilişkiler ve değişik konularda farklı belirlemeler doğaldır ki bulunacak.
Bu tür söyleşiler daha çok sayıda yapılabilir. Nasıl yapılabilir konusunda ilk yayınlananlar iyi bir fikir verecektir.
Sorular neler olabilir, hangi konulardan söz edilebilir gibi…
Bu söyleşiler buradaki hayatımız, buradaki geçmişimiz üzerinde yapılacak değerlendirmeleri de gündeme getirecektir.
12 Mart 1971’den beri 45, 12 Eylül 1980’den beri 36 yıl geçti…
Herkes bu uzun zamanı yaşamadı ama büyük çoğunluk 10 hatta 15 yılı geride bıraktı.
Başlayalım ve nasıl değerlendiriliyor, hep birlikte okuyalım…
Engin Erkiner
283 kez okundu.