1974 yılından beri başta Belçika’daki göçmen toplumların sendikal ve demokratik haklarını kazanmalar için örgütlenme çalışmaları, Türkiye’de ve Belçika’da demokratik hakların kazanılması, Belçika’da yabancı kökenlilerin seçme seçilme haklarının alınması gibi demokratik ve insan hakları mücadelesinin yanında Türkiye’nin kültür ve sanat zenginliğinin tanıtımı, dil ve uyum kursları ile yaratıcı atölye çalışmalarını gerçekleştiren Güneş Atölyeleri geçtiğimiz Cuma günü 40. Yılını kutladı. Güneş Atölyeleri’nin kurucuları ve şu andaki onursal yöneticileri olan Gazeteci Doğan Özgüden ve İnci Tuğsavul çiftinin de hazır bulunduğu kutlama dernek binasında multi-kültürel bir etkinlikle gerçekleşti.
Güneş Atölyeleri’nin şu anki Başkanı Iuccia Saponara’nın yaptığı açılış konuşması ile başlayan etkinlikler gün boyu Arap, İspanyol,Fransız, İtalyan, Pakistan,Tibet, müzik grupları ve Bulgar, Çin, Gine, Roman ve Türk dans gösteri ile devam etti.
Yine dünyanın pek çok ülkesine ait lezzetlerin sunulduğu 40. Yaş kutlamasında Başkan Iuccia Saponara 40 yıldır insan onuru ve sosyal adalet için, insanı anlamak, özgürleştirmek ve entegre olmak için, kökenine bakmadan insanın insan olduğu ve insanca yaşaması gerektiği için verilen mücadele ve yaratıcı, entegre olmuş, çok kültürlü bir toplum için çok yatırım yaptıklarını ve yapmaya devam edeceklerini söylerken, Doğan Özgüden ve İnci Tuğsavul olmadan bugünlere gelinemeyeceğinin de altını çizdi. Saponara ayrıca pek çok dernek ve kuruma da teşekkür etti.
Güneş Atölyeleri’nin kurucuları Doğan Özgüden ve İnci Tuğsavul ise Binfikir’e yaptıkları açıklamada şunları ifade ettiler: “Güneş Atölyeleri’ni 70’li yılların ilk yarısında Türkiye’deki askeri yönetime karşı Avrupa’da birlikte mücadele yürütmüş olan arkadaşlarla beraber İnfo-Türk adı altında kurmuştuk.
1974’teki petrol krizinden sonra Avrupa’ya işçi göçü yasaklanmış, yabancı kökenlilere karşı ırkçı saldırılar artmaya başlamıştı. Başlangıçta hem Türkiye’deki hem de göçmen işçi çalıştıran ülkelerdeki antidemokratik uygulamalar konusunda Avrupa kamuoyunu sürekli bilgilendirmeyi, Türkiyeli göçmenlerin sendikalarda ve demokratik kuruluşlarda örgütlenmesine yardımcı olmayı amaçlıyorduk. Ayrıca, Belçika’da diğer göçmen kuruluşlarıyla birlikte ırkçılıkla mücadele ve yabancı kökenli yurttaşlara seçme ve seçilme hakkının tanınması kampanyalarında başından itibaren aktif yer aldık.
Tabii Türkiye’nin kültür ve sanat zenginliğini Avrupa’ya tanıtmak da amaçlarımızdan biriydi… Örneğin Türkiye karikatürünü, Karagöz’ü, Nasreddin Hoca’yı 80’li yıllarda Belçika’ya ilk kez biz tanıttık. Gençlik tiyatromuzun Aşık Veysel’in ünlü dizelerinden esinlenen “Gidiyorum gündüz gece” oyunu da olay olmuştu. Yüzlerce kitap, broşür, plak, kaset yayınladık.
Bu arada Türkiyeli göçmenlerden gelen ısrarlı talepler üzerine çalışmalarımızı yetişkinler için dil ve uyum kursları, gençler ve çocuklar için öğrenime destek sınıfları ve yaratıcı atölyeler açarak genişlettik. Başlangıçta bu çalışmalar sadece çeşitli kökenden Türkiyelilere hitap ederken, kısa zamanda dünyanın dört bir köşesinden gelmiş 50’yi aşkın çeşitli milliyetlerden göçmenlerin de katılımıyla derneğimiz tam bir “dünya yurttaşları kavşağı”na dönüştü. Bu nedenle derneğimizi 1985’ten itibaren “Güneş Atölyeleri” olarak adlandırdık.
Bugün atölyelerin yönetimi de, eğitmen kadroları da Asuri, Belçikalı, Cezayirli, Ermeni, Faslı, İspanyol, İtalyan, Kürt, Latin Amerikalı, Ruandalı, Türk ve Yunanlı arkadaşlardan oluşuyor.
Böylesi çok kültürlü bir kuruluşun çeşitli engelleme çabalarına rağmen mücadelesini ve çalışmalarını 40 yıldır hiç ara vermeden sürdürmüş olması bizlere kıvanç ve gurur veriyor.”
30/06/2014, Serpil Aygün
472 kez okundu.