Bilirsin, gitmek zordur,
uzak olmak sevdiklerinden.
Her şey bir yana,
kırağı düşmüş gibi olur bir çiçeğe,
uzun yolculuklar;
çorbanın tuzunu,
çayın şekerini unutmak gibi.
Daha sen doğmadan,
tahta sandıklara saklanan,
ucu dantelli yazmaların
buruk tadını düşün şimdi!
Düşün ki,
yalnızlık kokar bir yanı!
Öldüresiye bir özlemin
elle tutulur yüzünü bulursun;
tam da öyle bir şey sensizlik.
Aynı kentte soluk almak,
aynı kaldırım taşlarına basmak bile
neler anlatır insana değil mi?
Karlı bir Şavşat akşamının
anason kokulu bir anında
nedensiz düşüyorsan aklımın orta yerine,
seni nerelere saklayabilirim,
kime, nasıl anlatabilirim ki hüznümü?
Mamanelis dedim,
eski bir dostu anımsadım,
Gerkulop’tan bir yoldaşımın
moraran tırnakları takıldı aklıma;
soğuktan değil, işkenceden.
Laşet’te,
Sahara’ya tırmanan yokuşun dibinde,
utanmakla direnmek arası günler yaşarken,
Şavşat Meydanı’ndaki
kurşun seslerini öptüm, ciğerime saplanan.
İnanmayacaksın belki ama,
Enver Karagöz
bir bağımsızlık şiiri okuyordu, duydum, dinledim
ve sen gibiydi sözcükler sanki;
duru
pervasız
yürekli;
sen gibi işte, daha ne deyim…
Ruhan ODABAŞ
23 Şubat 2010
632 kez okundu.