Türkiye-Yunanistan sınırında soğuktan donmuş 19 mültecinin cesedi bulundu. Yakın geçmişte olduğu gibi iki ülkenin içişleri bakanları birbirlerini suçladılar. Yunanistan Meriç’i geçen mültecileri geri göndermiş, Türkiye de yeniden geriye gitmeye zorlamıştı. Benzer bir olay beş mültecinin donarak ölmesiyle birkaç ay önce de yaşanmıştı.
Van’da Afganistan ya da İran’dan gelen mültecilerin donarak ölmesi normal haber durumuna geldi.
Yunanistan sınır polisi Avrupa Birliği’nin sınırlarını korumak amacıyla kurulan Frontex aracılığıyla eğitildi. Bu eğitimden sonra Yunanistan polisinin tutumu vahşileşti. Sınırı geçebilen mültecilere işkence yapılıyor, aldığımız duyumlara göre bazılarına copla tecavüz ediliyor ve zorla geri gönderiliyorlar. Türkiye de bu insanları geri almamak için elinden ne gelirse yapıyor.
Yaz ayları yaklaşıyor ve havanın ısınmasıyla birlikte Ege üzerinden Yunanistan’a geçişler de yoğunlaşacak, bu insanların bir bölümü bindikleri derme çatma aracın batmasıyla boğulacaktır.
Mülteciler birbirleriyle sürekli haberleşirler. Hangi yol açılmış gibidir, hangisi çok zordur, sürekli öğrenirler. Mültecilerin Yunanistan ile Türkiye arasında Ege’yi geçebilenlerin iadesi anlaşması olduğunu bilmemesi çok zordur. Büyük çoğunluk biliyordur ama bir ümit işte…
Yunan polisinin vahşi davranışı, Ege adalarında mülteci kamplarındaki kötü durum, adalardan ana karaya gitmenin mümkün olmaması da mutlaka biliniyordur. Bu çıkmaz yolun büyük tehlikeye girilerek yeniden denenmesi ancak mültecilerin içinde bulunduğu umutsuz durumla açıklanabilir.
Mülteci dernekleri ortak bir açıklama yaparak mültecilerin durumunun düzeltilmesini istediler. Bu açıklamadaki belirleyici talep, mültecilerin statüye kavuşmasıdır. Türkiye’de İran, Irak, Suriye, Afganistan ve benzeri ülkelerden gelenler için mülteci statüsü bulunmuyor. Bu insanlar mültecilik başvurusunda bile bulunamazlar. Aradan kaç yıl geçerse geçsin “konuk” durumundadırlar ve kolayca sınırdışı edilebilirler. Nitekim İran’daki rejimden kaçarak ülkeye gelen iki İranlı statüsüz mülteci hakkında İstanbul Sözleşmesi’den çekilmeyle ilgili protesto gösterisine katıldıkları için sınırdışı kararı verilmiştir.
Türkiye’deki ilgili mahkemeler elli yıl öncesinin anlayışıyla hareket ediyorlar çünkü konuyla ilgili tecrübeleri bulunmuyor, bilmiyorlar.
Mülteciler yaşadıkları ülkenin yasalarına uymakla yükümlüdürler ama iki İranlının ilgili gösteriye katılmasında yasalara aykırı bir durum yoktur.
Ek olarak mülteciler bulundukları ülkelerde politik faaliyet gösteremezler.
Aynı anlayış yaklaşık elli yıl önce Almanya’da da uygulanırdı ama çoktan yürürlükten kalkmıştır.
Kişi politik mülteci olduğuna göre politiktir ve yaşadığı ülkenin yasaları çerçevesinde politik olarak da kalacaktır.
Ülkedeki mültecilerin bir sorunu statüsüzlük ise, diğeri de toplumun büyük bölümü tarafından düşman olarak görülmeleri ve dışlanmalarıdır. Mülteciler partiler arasındaki mücadelede sürekli kullanılan araç durumundadırlar. Almanya gibi ülkelerde açıkça ırkçılık olarak değerlendirilen bu tutum, ülkede muhalefetten kimi sol güçlere kadar geniş oranda benimsenmektedir.
Bize düşen göçmen örgütlerinin mültecilerin haklarıyla ilgili yürüttüğü mücadeleyi desteklemenin yanı sıra, toplumdaki yaygın mülteci düşmanlığına sert şekilde karşı çıkmaktır.
Mülteci düşmanı insanların şu veya bu Avrupa ülkesine ama özellikle Almanya’ya gelmek için her yolu denedikleri günleri yaşıyoruz. Çok sayıda insan geldi ve geliyor.
Mülteci Türkiyelilerin mülteci bile olamayan başkalarına karşı dışlayıcı tutumunun içerdiği çelişkinin sürekli teşhiri gerekmektedir.
25 kez okundu.