Mayıs ayı faşizmin zulmüne karşı başkaldıran, teslim olmayan yiğit devrimcilerin şehit edildikleri aydır.
6 Mayıs, Deniz, Yusuf ve Hüseyin İnan’ın, üç fidanımızın, şafak vakti asılarak idam edildikleri gündür.
18 Mayıs, Diyarbakır işkence hanelerinde yiğitçe direnen, işkencecileri dize getirip cellatlarının yüzüne tüküren İbrahim Kaypakkaya’nın öldürüldüğü gündür.
31 Mayıs, Nurhak’larda Kürecik üssünü vurmaya giderken “biz dönmeye değil, ölmeye geldik” diyerek sonuna kadar savaşan Sinan Cemgil, Kadir Manga ve Alparslan Özdoğan’ın öldürüldükleri gündür.
Yine 12 Eylül faşizminden sonra Diyarbakır zindanında işkenceleri zulmü ve ihaneti protesto etmek için canlarını ateşe vererek kendilerini yakan dörtlerin Ferhat Kutay, Necmi Öner, Eşref Anyık ve Mahmut Zengin’in meşale oldukları gündür.
Hani derler ya bilinçli ölüm ölümsüzlüktür. Kimilerine göre de bazı ölümler ölümü güzelleştirir, yani ölüm canlanan bir yaşam olur. Mayıs şehitlerimiz de ölümü böyle kucakladılar. Onların direnişleri, yatağına sığmayan birer ırmağa dönüştü. Yüz binlerin isyan ateşi, başkaldırının sembolü oldular…
Tüm devrim şehitlerimiz bizim moral değerlerimizdir. Onlar bunun bedelini canlarıyla ödediler, destan yazdılar, nasıl ölünmesi gerekiyorsa öyle öldüler.
12 Mart paşaları faşist askeri mahkemede Deniz ve arkadaşlarını göstermelik olarak çok kısa zamanda yargıladılar. 2 ay içinde 18 kişiye idam cezası verdiler, daha sonra bu sayıyı üçe indirdiler. Ama Deniz’ler faşist mahkemede de yargılanan değil, yargılayan oldular. Bütün oyunlarını açığa çıkardılar. Adeta devrimin kürsüsü haline getirdiler.
İdamları mecliste oylanırken faşist generaller ve Demirel çok çalıştılar. “Üçe üç” diyorlardı, “Menderes’lerin idamına karşılık vereceğiz” diye ağızlarındaki salyaları akıtıyorlardı. Bugün Deniz’lerin fotoğraflarını taşıyarak sözde sahip çıkan CHP o gün Deniz’leri ölüme gönderen faşist generallerin ve Demirel’in suç ortağı oldu: 42 ret çıktı 30 milletvekili daha olması gerekiyordu idamın engellenmesi için, çıkmadı. Ama CHP milletvekili sayısı 145 idi. Üstelik Başbakan Nihat Erim de CHP milletvekiliydi. Yani istemediler, her zaman olduğu gibi faşizmin koltuk değneği oldular.
İdamlara karşı mücadele ölümlerin durdurulması için yoldaşları harekete geçti. Mahir Çayan, Cihan Alptekin ve diğer yoldaşları Ünye üssünden İngilizleri kaçırıp idamlara karşılık rehin aldılar. Kızıldere’de etrafları sarılan Mahir’ler “teslim ol” çağrılarına ateşle karşılık verdi ve son kurşunlarına kadar çatışıp yiğitçe öldüler.. Bu bizim mücadele tarihimize altın harflerle yazıldı. Devrimcilerin birbiri için severek ölüme gitmesi, siper yoldaşlığı ve dayanışmanın en güzel örneği idi. Bir başka örgütten olup da, devrimcileri faşizmin pençesinden almak, idamdan kurtarmak için canını feda etmek.. İşte, Deniz’in de hücresinde en üzgün olduğu gün, ölüme seve seve giden yoldaşlarının Kızıldere’de öldürüldüğü gündür.
12 Mart faşist generalleri yoldaşlarımızı 6 Mayısta, bir şafak vakti astılar.
Halka, gençliğe gözdağı vermek için yapılan idamlar korku yerine isyan ateşini geliştirdi. Milyonlarca genç Deniz, Mahir, İbo olmak için yarıştılar. Onların haykırışları isyanları baş eğmez direnişleri, devrime bağlılıkları, bize karanlıkta ışık oldu.
Nurhak’larda Sinan’ların emperyalizme karşı başkaldırısı, faşizme direnmesi, ölüme seve seve gitmeleri, devrime ve yoldaşlara bağlılığı, bizim en büyük değerimiz oldu.
Yiğit devrimci İbrahim Kaypakkaya’nın, Sinan’ların ölümüne neden olanları cezalandırması ayrı bir dayanışma, bağlılık örneğiydi.
71 devrimcilerinin her biri, çok ağır bedeller ödeyerek, canlarını vererek büyük değerler yarattılar. Bizler bunlara sahip çıkarak evrensel bir boyuta çıkaramadık. Yani gerçek anlamda sahip çıkamadık. Onlar ölümü kucaklarken hepimizin uğruna mücadele ettiği değerleri oluşturdular. Kısa yaşamlarıyla devrime adanmış birer bayrak oldular.
Deniz’leri anma, sahip çıkma yarışı sürüyor. Onlara sahip çıkmak, fotoğraf taşımakla olmaz. Doğu Perinçek’in İşçi Partisi, CHP, Türk Solu Dergisi ve sahte TKP gibilerinin sahip çıkması iki yüzlülüktür.
Deniz’in idam sehpasındaki sözlerinin her biri, bir devrim manifestosudur.
Deniz sehpada son sözünü söyledi: “Yaşasın Kürt ve Türk halkının bağımsızlık mücadelesi!” Onlar, Kürt halkının kendi kaderini belirleme hakkını savundular; halkların eşitlik ve özgürlüğünü haykırdılar.
Doğu Perinçek’in partisi, solculuk adına anti komünizme sarıldı. Irkçı, ulusalcı oldular. 12 Eylül öncesi de devrimcilere saldırıp ihbar ediyorlardı. O zaman da cuntacıları destekleyip ordunun milli olduğunu söylüyorlar, böylece cuntacıları destekliyordu. Şimdi ise Deniz’lerin fotoğrafını taşıyorlar.. Deniz’ler devrimi savundular, 12 Mart faşist generallerini savunmadılar. Ordunun Amerikancı faşist olduğunu belirtip savaştılar. Şimdi Levent Ersöz binlerce Kürt gencini diri diri petrol kuyularına atan, binlerce faili meçhul cinayetin sorumlusu Veli Küçük; yine kontrgerillanın özel adamı birçok devrimcinin katili faşist kişi, yani İşçi Partisi Veli Küçük’leşti veya Veli Küçük İşçi Partili oldu. Bunların Denizlerle anılması sahtekarlıktır. Bu Ergenekoncu generallerin çoğu Amerika’da eğitildi. MGK Genel Sekreterliği dahil, 15 – 20 yıl görev yaptılar. Tayip Erdoğan bile sahip çıkıyor Kızıl Elmacıların hepsi Silivri’nin önünde postal yalarken, Denizler generallere Amerika’ya karşı savaştılar. Devrimi savundular.. Bunlar devrimci değiller. CHP’liler Kılıçdaroğlu’na Deniz’in parkasını giydirip, Deniz’in fotoğraflarıyla yürüyorlar. Oysa CHP tarihi katliam ve soykırımlarla dolu bir tarihtir. İdamlarda da suç ortağıdır. Kürt düşmanıdır. Daha dün Genelbaşkan yardımcısı “bu ülkede Kürtlerle Türkler eşittir” diyemezsiniz dedi. Bu ırkçılarla devrimi savunan Deniz nasıl yan yana olur? Türk Solu Dergisi’nin kaşarlanmış Kemalistleri Deniz’lerin resmini koyup altına da Kürt işyerlerinden alışveriş yapmayın diyecek kadar alçaklaşanlarla Deniz yan yana olamaz. Bunlar, nasyonal sosyalist, faşist zihniyetlidirler.
Deniz’lerin fotoğrafları Kürt halkına karşı saldırı aracı olarak kullanılamaz. Bütün devrimciler devrimci değerlere sahip çıkmalı, bu sahtekarların mücadelede yarattığı hasarlara “dur!” demelidir. Deniz’leri kimse düzen içine çekemeyecektir. Onlar her daim devrimin savaşçıları olarak kalacaktırlar.
Onlar savaştılar yenildiler, ama bizlere, başkaldıran, devrim için savaşan canlarını seve seve feda ettikleri yoldan yürümeyi miras bıraktılar. Bugün onların yiğitliği, isyancılığı Kürdistan gençliğinde mayalandı. Onların özlemlerini, hedeflerini Kürdistan gerillaları sürdürmektedir. Dünyanın en uzun, en zor savaşında, gerilla savaşında onlardan aldıkları güven, inanç ve kararlılığı mücadelelerinde yaşatmaktadırlar özgürlük savaşçıları.
Selam olsun devrim için savaşan dağ çocuklarına!
Kahramanlarımız egemenleri hep korkutuyor, onların uykularını kaçırıyor. İbo adını duyduklarında yenilgi akıllarına geliyor. Onun ölüm yıldönümünde ağıt söyleyenlere bile yıllarca ceza istiyorlar. Onun direnişi zindanlarda bir çok devrimcinin direnişinde ilham kaynağı oluyor, yol gösteriyor. Her 18 Mayıs onlara korku salıyor ve bu korku onları mezara kadar götürecektir.
Kahrolsun faşist diktatörlük.
Enver Toksoy
2150 kez okundu.
Bu yazidan dolayi yuregine saglik Enver hocam. Harrika sekilde islemissin Denizleri, miraslarini ve devrimcilere dusen gorevleri..! Tesekkurler! Saglik icinde uzun yasayasin hocam..!