DAĞA GİDENDE, DAĞDAN İNENDE, VURULUP DÜŞENDE BİZİM ÇOCUKLARIMIZ

1(682)

ZEYNEP TOZDUMAN-Günlerdir medyada tartışılan bir konu olarak, küçük yaşta çocukların dağa zorla götürüldüğünü işleyen burjuva medyası ile dağa giden çocukların muhatabı olmadığını deklere eden BDP heyeti arasındaki polemik epey süreceğe benzer.

Çocukların; zorla ya da gönüllü dağa gitmesinden öte, sistemin çocuk hakları ve Kürt halkının demokratik taleplerinin çözümü konusunda ikiyüzlü tavırlarını, değiştirmediği ve yasal olarak korumadığı sürece dağa çıkma meselesi daha çok tartışılacak. Kamuoyu baskısı üzerine BDP’den bir heyet zorla dağa götürüldüğü idda edilen çocukların geri getirilmesi için Kandil’e gittiği de gelen haberler arasında.

Mesele, bu çocukların nasıl dağa götürüldüğü değil, dağa götürülme nedenlerine bakmak gerek. Özellikle son 30 yıldır ( TC.’nin 90 yıldır Kürt halkına yaklaşımına bakmak gerek.) Kürt halkına uygulanan, baskı, asimilasyon ve katliamlar sonucu Özgürlük hareketi, yaşadığı topraklarda insanca ve eşit koşullarda yaşamak için silahlı mücadeleyi başlatmıştır. Bunun sonucu kurulan ordu Suriye ve Kandil’de örgütün askeri kanadını oluşturmuştur. 30 yıldır da yüzlerce çocuk dağa/direniş yolculuğuna çıkmıştır.

Hiç merak ettiniz mi? Sizce çocuklar analarının kucağından, evinden, sokağından neden dağlara çıkar? Neden dağ koşullarında yaşamayı tercih ederler? Ya da neden dağa çıkan çocuklar hep yoksul Kürt emekçilerinin çocuklarıdır?

Bu çocukların neden dağa çıktıklarını anlatmadan evvel bu ülkede özellikle Kürt, Alevi, bilcümle öteki diye tabir edilen halkların çocuklarının yüzlerinde, neden çocuksu gülüşlerinin kaybolduğunu öncelikle anlamak gerek.
Yıllardır görmediğiniz Kürt çocuklarını ne oldu da şimdi görüyorsunuz? Ekonomik olarak iktidara göbekten bağlı olan medyada günlerdir,’’ Ülkesindeki çocukları çok seven, onları koruyup, kollayan bir devlet profili çiziliyor, yazılıyor’’, Bunun doğru olmadığını kundaktaki bebekler bile anlar. Hiç inandırıcı değilsiniz beyler!

12 Eylül Diyarbakır zindanlarında siyasi düşüncelerinden ötürü tutuklanan 18 yaşın altındaki çocuklar işkenceden geçirilirken, sakat bırakılırken, cezaevlerinde öldürülürken devlet bu çocukları niye hiç düşünmedi?
Basında, Manisa davası olarak da bilinen 26 Aralık 1995’de Manisalı gençler davasında çoğu lise öğrencisi olmak üzere 16 gence, yasa dışı örgüt üyesi olduğu için yapılan işkenceleri ve mahkeme süreçlerinde yaşatılanları devlet niye hiç görmedi? İşkenceye uğrayan bu çocukların çocuk olduğunu niçin hatırlamadı?

Mardin’in Kızıltepe ilçesinde, 2004 yılında ”dur ihtarına uymadıkları iddasıyla baba Ahmet Kaymaz’ı sırtından 8 kurşunla, 12 yaşındaki oğul Uğur Kaymaz’ı ise 13 kurşunla öldürürken, neden Uğur Kaymaz’ın bir çocuk olduğu aklınıza gelmedi?

28 Eylül 2009’da Lice’de havan mermisiyle bedeni parçalanan Ceylan 12 yaşında bir çocuktu. Ceylan’ın ölüsü annesinin eteklerinde paramparça halde taşınırken neden Ceylan’ın bir çocuk olduğu düşünülmedi?

11 Mayıs 2010 Tarihinde Gültekin Şahin adlı bir polisin öldürdüğü Kürt Üniversite öğrencisi Şerzan Kurt’u Muğla’da Sokak ortasında infaz ederken, dava sürecinde mahkeme delillerini karartıp, katillerini aklarken neden onun da bir Kürt genci ve düşleri olduğu düşünülmedi?

Yine aynı tarihlere yakın 6 Aralık 2010 günü Diyarbakır’da düzenlenmek istenen yasa dışı olduğu gerekçesiyle izin verilmeyen yürüyüş sırasında, çıkan olaylarda 23 yaşındaki üniversite öğrencisi Aydın Erdem öldürülmüştü o da bir Kürt genciydi niye onun genç bir çocuk olduğu düşünülmedi?

2013 Nisan ayında medyaya yansıyan Pozantı Cezaevi’nde çocuklara taciz ve tecavüz olayıyla ilgili adli tutukluların taciz ve tecavüzüne maruz kalan 7 siyasi Kürt çocuğunun ırzına sistematik olarak geçilirken neden onların birer çocuk oldukları düşünülmedi?

28 Aralık 2011’de Şırnak’ın Uludere ilçesindeki Gülyazı/ Bujeh köyünden 28’i aynı aileden olmak üzere toplam 34 kişi savaş uçaklarından atılan bombalarla öldürülürken neden onların da çocuk oldukları aklınıza gelmedi?

Hakkâri’de bir protesto eylemi sırasında 14 yaşında bir çocuğu kameralar önünde linç edip, kolunu kırdığınızda onun bir çocuk olduğu nasıl görülmedi?

Geçtiğimiz yıl Gezi direnişleri sırasında katledilen Alevi çocukları; Berkin Elvan, Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert, Mehmet Atakan, Mehmet Ayvalıtaş, Hasan Ferit Gedik, Ali İsmail Korkmaz, Medeni Yıldırım’da bir çocuktu. Özellikle Alevi çocukları öldürülürken neden onların çocuk olduklarına bakılmadı?

90’lı yıllarda Kürt illerinde köyler bombalanırken, zorla boşaltırken, büyük şehrin varoluşlarına aileleriyle beraber savrulan bu çocuklar, niçin o zaman düşünülmedi?

Yine Kürt illerinde çocukların gözleri önünde; anası, babası yerlerde sürüklenip, darp edilip, katledildiğinde niye bu çocukların çocuk oldukları düşünülmedi?

Yaralı ve kan kokan bu coğrafyada neden taş atan çocuklar türedi bilir misiniz siz hiç? Sizin çocuklarınız devletin kolluk kuvvetleri tarafından tanklarla, tüfeklerle, zulümle karşı karşıya kaldı mı hiç? Neden hep potansiyel suçluydu Kürt çocuğu olmak bu ülkede? Esmer yürekli bu çocukların kendilerini savunması için kullandığı tek silah taş’tı beyler sadece taş.

Neden, niçin, kimden bu çocuklar kendisini savunuyordu? Bir kez olsun vicdanınıza sormayı hiç düşündünüz mü? Neden hep yalnız bırakılmıştı bu çocuklar Roboski’de, Lice’de, Rojava’da, Şırnak’ta göçük altında…
Tüm bu vahşeti ve insanlık dışı uygulamayı çocuklarımıza yapan sizlersiniz ey yönetenler!

Acıları yaşartırken bu çocukların, ‘’çocuk’’ olduğunu düşünmüyorsunuz da, dağa çıkan çocuklara zorla götürülüyor diye şimdi timsah gözyaşlarıyla feveran ediyorsunuz.

Ülkemizde çocuklara yapılan; cinsel istismar, çocuk yaşta evlilikler, çocuk işçiler, taciz, işkence, çocuk katliamları o kadar çok ki. Bu örnekleri bir bir yazmaya kalksak kalem tükenir. Çocukları katletmek ve ırzına geçmek Osmanlıdan günümüze değin gelen bir mirastır. Tıpkı 1915 soykırımından sonra yetim bırakılan çocuklara yapılanlar gibi.

Bizler dünden bu güne hesap soramadığımız için bu çocuklar öldürülüyor. 1915’de Ermenileri, Süryanileri, Rumları, Ezidileri yok ettiniz şimdi sıra Kürtlere ve Alevilere geldi. Yüzyıldır katletmekle bitiremediklerinize… Kazım Karabekir paşanın diliyle Loo’ları yok ettiniz, şimdi sıra zoo’larda öyle mi?

Ezilmişliğin pedogojisi bir yandan, yoksulluk diğer yandan, Kürt ve Alevi olması bir yandan sürekli horlanması ve yasal eşitsizliğe maruz kalmasıyla gelecekleri karartılan, düşleri alınan bu çocukların yerinde siz olsaydınız ne yapardınız?

Bunca acı, cezaevi, katliam yaşayan bu çocukların yerine bir kez olsun kendinizi koyun. Dağa çıkmaz da ne yapardınız siz?

636 kez okundu.

Check Also

SÜRGÜNLÜK VE ETNOLOJİ – Engin Erkiner

            Sürgünlükle ilgili incelemeler, bu sürgünlük ülke içinde veya dışında …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir