Bu ne yaman paronaya !

images

 

Erdoğan Hem devletin MİT Müsteşarı ile APO’ nun aynı masaya oturup, pazarlık yapmasını sağlıyor, kendisi de gittiği her yerde, yaptığı her konuşmada “sürecin hassasiyetine” dikkat çekiyor, herkesin sürece zarar vermeyecek şekilde davranmasını istiyor, hem de iki tv. kanalının önüne oturup ağzına geleni söylüyor. Bu da yetmiyor, hiçbir sıradan gerillanın bile hele de dünyada eşine az rastlanmış, gerillanın şahını yapmış PKK gerillalarına: silahınızı ister yere gömün, ister mağaraya bırakın, silahsız olarak çekin gidin diyor. Hanı ya insafa gelip (!) : biz size dokunmayız ! dese bile; o dağların ayısı var, domuzu var, kurdu var, alıcı kuşu var, yılanı var, çıyanı var dahi demeden “nereye bırakırsanız bırakın silahsız gidin” diyor.

 

Silahlı bir güce (gerilla ve ya asker) bu sözü anacak ve ancak onu esir almış bir komutan söyleyebilir. Bir savaşta taraflardan birisi diğerini yenip, kuşatıp, çaresiz konumuna getirebilirse canını bağışlamak, kendi adaletini göstermek için böyle bir “teslim ol” çağrısı yapabilir. Karşı taraf kabul ederse canını kurtarmış olur, etmezse de savaşarak ölür. Böyle bir durum yoksa böylesi bir sözü ancak ve yalnız bir paranoyak budala söyleyebilir. Hem senin esirin olan ve esirin olmasına rağmen, gerillanın baş komutanı APO ile kendi MİT Müsteşar ını pazarlık masasına oturtacaksın hem de gerillalara böylesine “teslim ol” komutu vereceksin! ?

Bunu ancak ve sadece ruh sağlığı bozuk birisi yapabilir. Hele de bunu söyleyen Erdoğan gibi ülkeyi yöneten tek adam konumunda ki birisi ise herkesin şapkasını önüne koyup, derin, derin düşünmesi gerekir ? Otuz senedir TSK’ nin dişe diş savaştığı, yenemediği bir gerilla kuvvetine esir alınmış, çaresiz bırakılmış, gariban bir gerillaya yapılacak olan muameleyi yapıyor.

Üstelik, Genel Kurmay Başkanı nın, ölümsüzleşmiş olan gerilla sayısını rakamlarla vererek ; gerillayı birkaç kez bitirip yendiklerini, katılımı önleyemedikleri için gerillanın gücünü devam ettirdiğini defalarca açıklamış olmasına rağmen, Erdoğan gerillaya bu teklifte bulunuyorsa: bu toplumun oturup, derin, derin düşünmesi gerekir. Gerekir çünkü, bu otuz yıllık çarpışmada Genel Kurmay “düşük yoğunluklu” dese de ordu gerillaya karşı elindeki her türlü silahı bütün gücü ile kullandı. Gerilla yılmadı, yenilmedi, çaresiz duruma asla düşmedi. Yenilmediği gibi T.C. devletinin ve bölgenin bütün kırmızı çizgilerini bozup, sağa sola savurdu. Bölgedeki devletlerin sınırları ile birlikte politik metabolizmalarının yapısını da bozdu. Bölgenin aktörlerini değiştirdi, yeni aktörlerin devreye girmesini sağladı, Kendisi güçlü ve dinamik bir aktör olarak devreye girdi.

 

Bölge devletlerinin onlarca yıldır Kürtlere karşı oluşturmuş olduğu baskı ve zulmün şifrelerini, doku ve dengelerini bozdu. Kürtleri köleleştirmenin yeni şifre, doku ve denge oluşturmalarına izin vermedi. Kürt Halkının düşmanı eski devletlerin Kürt düşmanlığında yeni şifreler oluşturup, o şifreden hareketle tekrardan buluşmalarını engelledi, engelliyor. Suriye emperyalizme ve bölgedeki işbirlikçilerine karşı direniyor. Hem de emperyalizm ve işbirlikçilerinin beklemediği kadar büyük bir direnç gösteriyor. Suriye yönetiminin bu güçlü direnci karşısında, başta Erdoğan Hükümeti olmak üzere Suriye yönetimine karşı bütün güçler zor durumda kalmışlarken, Erdoğan ın “teslim ol” çağrısı yaptığı gerilla, Suriye sınırı içinde kalmış olan bütün Kürt topraklarını kurtardı ve o topraklar üzerinde Kürtlerin kendini yönetme, başka bir anlatımla kendi kaderini tayın etme hakkını elde etti.

 

Böylece büyük ve birleşik Kürdistan ın oluşmasının kapısını aralamış oldu. Kürdistan ı dört parçaya bölmüş olan dört sınırdan üçünü ortadan kaldırdı. Başka bir anlatımla, Kürtleri parsellemiş bölge devletlerinden üçünün kırmızı çizgisi köklü bir şekilde silinmiş oldu. Bölgede yep, yeni bir dünya oluştu Kürtler de bu dünya içindeki yerlerini aldılar. Bölgede doğmuş olan bu yep yeni dünyayı kim yarattı ve Kürtlerinde bu dünya içindeki yerini bir daha kalkmamak kaydı ile almasını kim hangi güç sağladı? Dolayısı ile de Özgürlük Hareketinin bölgenin önemli, dinamik bir aktörü olduğunu dosta düşmana gösterdi? Bunu

Erdoğan ın : silahını nereye nasıl bırakırsan bırak, git nereye gidersen git dediği gerilla gücü sağladı. Bu ne bir övgü ne de bir yergidir. Dosdoğru, nesnel ve somut bir gerçekliktir. Erdoğan ve Hükümeti ya bu nesnel gerçekliği görerek Özgürlük Hareketi ile ittifak yapar, Kürt dinamizmi ile birlikte bölgede ve dünya da saygın bir güç olup, saygın bir yere sahip olur ya da tarihin geriye doğru giden çarklarının arasında çırpınmaya devam eder. Erdoğan gerillaya yapmış olduğu çağırı ile ; bu somut gerçekliği göremeyecek kadar bakar kör ve görüp de görmezlikten gelen bir kurnazlık simsarı görünümü veriyor.

 

Gerillaya karşı göstermiş olduğu tavrının nedeni ne olursa olsun, birilerinin Erdoğan a bu nesnel gerçekliği anlatması ve kendine gelmesini sağlaması gerekiyor. Aksi halde Erdoğan yakalanmış olduğu bu ruh hastalığı ile Türkiye yi uçuruma sürükler. Çünkü bu durum paranoyanın da ötesinde daha derin bir ruh hastalığına işaret eder. Bu yaklaşım Erdoğan ın ya derin bir ruh bunalımı yaşadığını ya da toplumu insan yerine koymayacak kadar kendini kurnazlık politikasına kaptırdığını gösterir. Kuşkusuz toplumu insan yerine koymamak da korkunç bir ruh hastalığıdır. O nedenle sonuçları da korkunç olur.

 

Acaba :

Acaba Erdoğan, büyük bir iştahla içine girmiş olduğu barış sürecinin Kürtlere daha büyük yarar sağladığını görüp geri mi çark etmek istiyor ? Çark etmenin bedelinin ağır olacağını görüp, kurnazlık yaparak : bu çark işini provoke edip, kışkırtarak Özgürlük Hareketine mi yaptırmak istiyor ? Barış ya da çözüm, adına ne denirse densin geri dönülmez bir noktaya geldi. Sadece oluşmuş olan toplumun ruh hali açısından değil : çatışmanın her iki taraf için doyuma ulaşmış olması ve her iki gücünde bu güne kadarki kazanım ve kayıpları sonucu varmış oldukları öz güven itibarı ile de geri dönülemez bir noktaya gelinmiştir. Buradan geriye dönen çok önemli kayıplara uğrar. Geriye dönüşün bedelinin çok ağır olacağını bütün taraflar biliyorlar. Geriye dönüşü gerçekleştiren her kes büyük zarar görür. Bu besbelli.

 

Buna rağmen bir geriye dönüş olursa bunun bedelini en çok da AKP öder. Gerilla zaten zincirlerini koymuş, ondan başka kaybedeceği bir şeyi yoktur. Ama Erdoğan ın kaybedeceği çok şeyi var. Oy, iktidar, egemenlik, tek adamlık… sonunda vatana ihanetten yargılanma ihtimali de yok değil. Bu nedenle Erdoğan kurnazlık yöntemini uygulayıp, çeşitli manevralar yaparak barış sürecini katletme işini Özgürlük Hareketine yaptırmak istiyor. Ama Özgürlük Hareketi bu basit numaraları yutacak süreci çok gerilerde bıraktı. Eğer Erdoğan böylesi basit manevralarla süreci askıya almak istiyorsa buyursun alsın. Erdoğan ın bu manevrası sonucu gerilla olduğu yerde kalsın bakalım kim kaybedecek. “Mağaraya mı bırakıyorlar, toprağa mı gömüyorlar ne yaparlarsa yapsınlar, silahlarını bırakıp girsinler” mantığını anlayan çıkar mı acaba?

Gerillanın topraktan gömülü olan çokça sayıda savaş araç ve gereci var zaten. Başbakan: bunları da sökün götürün demek yetine onların yanına biraz daha cephane gömün diyor: Belki tekrardan dönmeniz gerekir o zaman size lazım olur düşüncesi ile bu öneride bulunuyor. Bu : gömün, bırakın mantığının devletten yana hiçbir karşılığı yoktur. Silahları bırakarak, gitmeleri halinde silahsız kalacaklarını düşünmek saflık olur. Çünkü PKK’ nin çok silahı var. Silahlarını oraya gömmeleri PKK için bir kayıp olmayacaktır. Gerilla silahı bırakıp gittikten sonra devletin gelip, toplayıp götürmesi halin de de devletin bir silah kazanımı olmaz.

 

Bırakılan silahlar ne PKK için bir kayıp ne de devlet için bir kazanım olur. O nedenle de Erdoğan ın bu çıkışının tek amacı, “aman ha” dediği barış sürecini bozmaktır. Bozma işini de PKK’ ye yıkmaktır. Ama herkesin bilmesi gerekir ki, Erdoğan bu amaçlarının hiç birisine ulaşamaz. Veysel in : “olan oldu Veysel boşuna yanma/ sana kim dedi uyu uykudan uyanma” dediği gibi. T. C. devleti, Kürtler ve azınlıkları yok sayıp gerçeklere gözlerini kapadı. Ta ki özgürlük Hareketi onun burnuna dürtene kadar, uyudu uykudan uyanmadı. Özgürlük hareketi burnuna dürtüp uyardıktan sonra da iş işten geçmişti. Gelinmiş olunan noktada tarihin diyalektiği çarkın bütün dişlilerini Kürtlerden yana çevirmiş durumda. Kim o çarkı nereye doğru çevirmeye kalkarsa kalksın çark mutlaka Kürtlerden yana dönüyor. Erdoğan “Eset git” dediğinde, Suriye de bir Kürdistan ın doğacağını, bu doğuşun dörde bölünmüş olan Kürdistan ın sınırlarından üçünü birden ortadan kalkacağını düşünmemişti herhalde.

 

Belki hesap etse bile Suriye de doğacak Kürt gücünün Barzani ye ait bir güç olacağını hesap etmiştir. İlk dönemlerde Suriye de ortaya çıkan Kürt gücünün Barzani kuvvetlerine bağlanması için de çok uğraşıldı. Ama hiçbir sonuç alınamadı. Sonrada olan oldu. Artık bu olan oldu sorunu Türkiye için de geçerli. Büyük ve birleşik Kürdistan a kapı aralandı. PKK’ nin manevra alanı çok, çok genişledi. Yılların vermiş olduğu mücadele deneyimi ile Özgürlük Hareketinin manevra kabiliyeti de alabildiğine arttı. Politika yapma, politikanın manevra alanını genişletme, ön görüsünü geliştirme, ileriye bakan görüş lambalarının kısa ve uzun devrelerini doğru ve dengeli bir şekilde ayarlama kabiliyetleri yetkinleşti. Öyle yetkinleşti ki, devletin “bin yıllık akıl” dediği aklına özgürlük Hareketi otuz, otuz beş yıllık aklı ile yanıt verebiliyor.

Çünkü, Özgürlük Hareketi, Devletin bin yıllık akıl dediği aklına karşı, en az o kadar yıl mücadele vermiş olan : Hallacı Mansur, Nesimi, kızıl Deli, Hacı Bektaşi veli, Mevlana, Pir Sultan Abdal, Bedrettin, Şey Sait, Seyit Rıza, Mustafa Suphi, Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, İbrahim Kaypakkaya ve daha ismini sayamadığım zalime, zulme, zorbalığa, egemen haydutlara, onların iktidarlarına karşı mücadele etmiş yüzlerce, binlerce devrimcinin üretmiş olduğu Anadolu ve Mezopotamya tarihinin bütün birikim ve değerlerine sahip çıktı, benimsedi ve içselleştirdi. Bu birikim ve değerlere sahip çıkıp, çağımıza ve nesnel olgulara uyarlayarak geliştirdiği için Özgürlük Hareketi :“ bin yıllık devlet aklına” karşı bin yıllık egemenliklere karşı mücadele edenlerin aklına sahip oldu.

 

Tarihin diyalektiğinin çarkı : Özgürlük Hareketinin derleyerek, kalıcı bir değerler manzumesine dönüştürdüğü Anadolu ve Mezopotamya nın muhalif kadim birikim ve değerleri ile çakışınca, Erdoğan ın politik metabolizmasını bozup, yaman bir paranoya içine girmesine neden oldu. Ama belli duraksamalar yaşansa da aşılacaktır. Kısaca özetleyerek belirtmiş olduğum bu değer ve birikimlerle oluşmuş olan bu süreci kimse durduramaz, geriye itemez.

 

Teslim TÖRE

402 kez okundu.

Check Also

„Exil und Frauen“ – Engin Erkiner

Die Broschüre „Exil und Frauen“ wurde von Engin Erkiner  veröffentlicht. Wir danken Engin Erkiner für …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir