Gezi parkı toplumsal eylemi başladıktan bu yana, Hasan Cemal, Taner Akçam, Şahin Alpay, Nilüfer Göle vb. gibi yazar, Tarihçi, sosyolog, araştırmacılar : Türkiye nin kötüye gittiğini, bölünme yolunda olduğunu, analiz edip, bir çaresizlik ortamı yaratmaya çalışıyorlar. Hasan Cemal “AKP’ nin kurucu babalarına” yalvarıp, yakararak, Erdoğan ı durdurmalarını istiyor. Üstelik : Gezi eylemcilerinin ; Gezi Parkının Gezi Parkı olarak kalmasını, Cumhur Başkanının kışla projesinin askıya alındığını, üçüncü köprünün “Yavuz Sulatan Selim” köprüsü olarak belirtilmiş olmasına karşın başka bir önemli devlet yapısına da “Hacı Bektaşi Veli, Pir Sultan Abdal” isimlerinin verilmesi, AP’ nin Eylemcilerden yana tutum koyması, ABD’ nin bile Erdoğan yönetimini eleştirmesi gibi kazanımlarla Eylemcilerin demokrasi hedefine doğru ilerlediği bir sürede bu gidişe moral destek vermek daha da teşvik etmeleri gerekirken moral bozucu yazılar yazıyorlar.
Söz konusu yazar, tarihçi ve araştırmacılar, dünyanın her yerindeki demokrasinin, toplumun birlik ve beraberliğinin, bölünmez bütünlüğünün, liderler, hükümetler tarafından değil halk tarafından sağlanmış olduğunu herkesten daha iyi biliyorlar. Somut bir veri olarak kendilerinin de gözü önünde: Erdoğan, Alevi, Sünni, Kürt, Türk, Müslüman Hıristiyan vb. diye toplumu bölerken, Gezi de bütün bu renkler bir arada, dostluk ve kardeşlik içerisinde ülkenin birlik, bütünlük, halkların kardeşliği ve gönüllülüğü temelinde Türkiye yi yeniden inşa ediyorlardı. Bakar körlerin dışında herkesin kolayca görebileceği şekilde bölücü, despot Erdoğan a karşı, demokrat, ilerici, devrimci, bütünleştirici, kardeşleştirici, eşitlik temelinde birlikte yaşamayı kalıcılaştırıcı çoğulculuğu kaçınılmazlaştırıcı bir alternatif yaratıldı Gezi eylemcileri tarafından. Bu usta yazar, sosyolog, araştırmacılar kitlelerin yaratmış olduğu söz konusu alternatifi destekleyip, daha da güçlenmesine güç kazandıracaklarına,” bölündü bölünecek” korkusunu yayıyorlar.
Evet Erdoğan bölücülük, despotluk, demokrasi düşmanlığı yapıyor, ama Gezi topluluğu, genel anlamda bunun alternatifini yarattı. Bir sosyolog, tarihçi, araştırmacı, yazar için bu net bir olgu değil mi? Neden buna destek verip, topluma çıkış yolunun bu olduğunu salık vermiyorlar. Hasan Cemal in sergilediği anlayışa göre: halk bütünleştirmez, böler, birlik ve bütünlüğü ancak ve ancak Erdoğan sağlar o nedenle de bu halk hareketini desteklemek yerine :“AKP’ nin kurucu babalarının Erdoğan ı ikna etmeleri” çaresini öneriyor çaresizliğine. Kaldı ki, Erdoğan toplumu inanç, kimlik, Irk temeline bölmeye çalışırken, Gezi eylemcileri, Erdoğan ın bu bölücülüğüne karşın toplumu anti- demokratik ve demokratik, birlik beraberlik ve bölücülük, “tek dil, tek din” vb. gibi tekleştirmeye karşın, gönüllülük temelinde, kendi kaderini tayın etme prensibi doğrultusunda kalıcı bir birlik ve bir arada yaşama kültürü oluşturma alternatifini yarattı. Gezi Parkı eylemcileri : bölücülüğü ve bölünmesi gerekeni net bir şekilde ortaya koydu.
Bölünmeyi Erdoğan ın yapmak istediği yerde ve biçimde değil Can Babanın dediği gibi “namussuzlarla namuslular” arasında yaptılar. Geleceğin Türkiye sinin bu zeminde oluşması gerekiyor. Erdoğan ın Türkiye ye dayattığı ve sonuna kadar zorladığı bölünme bir felakete doğru gidiyordu. Reyhanlı da bir alçakça terör eylemi sonucu 53 insan öldü. Erdoğan bu felaketi bile bir bölme aracı haline getirme çabasına girdi. Meydana çıkıp : Reyhanlı da 53 sünni vatandaşımızı şehit ettiler diyecek kadar alçaldı. Öyle bir bölünme çabası ki, eğer hayata geçirebilirse Türkiye nin bir daha huzur yüzü göremeyecek kadar çirkin bir çaba. Bu öyle bir gidiş ki, “AKP’ nin kurucu babalarının” dur diyeceği, durduracağı bir gidiş değil. Tam tersine bu gidiş : AKP’ nin kurucu babalarının üretmiş olduğu bir gidiştir.
Hasan Cemal koyunu kurda emanet etmek istiyor. Türkiye deki kötü gidişe dur deyip, Türkiye nin önünde doğru bir yol açmış olan Gezi Parkı eylemcilerine daha etkin eylem biçimleri önereceğine, daha çık insanın katılım sağlamasını teşvik edeceğine, Özgürlük Hareketi ile de bütünleşmesini önereceğine AKP’ nin akil adamlarına çağırıda bulunarak, açılmış olan demokratikleşme yolunu tıkamaya çalışıyor. Peki Gezi Parkı eylemleri ( ya da artık Hareketi demek lazım) neyin ürünü, nasıl ve neden ortaya çıktı? Erdoğan ın mayasının meydana çıkmasından sonra değil mi? Erdoğan “ milli gömleği çıkarttım” dedi kurnazlık politikası uyguladı. “Yetmez evetçiler de” Erdoğan ın bu göz boyamacı, kurnazlık politikasını halka inandırmak için ellerinden gelen her şeyi yaptı. Erdoğan ın gerçek yüzü açığa çıktıkça “ yetmez ama evetçilerin” hiç olmazsa bir kısmı: ne oluyor falan derken Gezi Parkı Harekatı meydana çıkıp, Erdoğan ın frenine bastı. Direksiyonu doğru tarafa çevirdi. Erdoğan ın gidişinden rahatsız olan bazı “ yetmez ama evetçiler” Gezi Hareketine destek somut destek vereceklerine, halka katılım sağlamak için çaba sarf edeceklerine, Kürt ve Türk Halkının birlik ve bütünlüğü için yol ve yöntem arayacaklarına Gezi Hareketinin frenine basmanın yollarını aramaya başladılar.
Türkiye Cumhuriyet tarihinde Gezi Parkı Hareketi, yakalanmış çok önemli bir şanstır. Cumhuriyet tarihinde ilk kez Türkiye halkları devreye girdi. Orduya gel demeden, “Cumhuriyet Mitinglerinde” olduğu gibi “ordu göreve demeden, ülkesinin güven ve sorumluluğunu başkasına devretmeden kendisi sahiplendi. Namuslu aydınlar, yazarlar, sosyologlar, tarihçiler ben insanım diyen her kes, mutlak bir şekilde katılım sağlamalı. Bu hareketin kalıcılaşması, Türkiye nin geleceğini şekillendirmesi, Türkiye yi gerçek doku ve dengelerinin üzerine oturtması için düşünce ve eylem tarzları üretmelidir. Ülkesini seven, halkını seven, demokrasiden yana olan, huzur, güven ve dinginlikten yana olan, Türkiye nin birlik beraberlik ve ortak vatan, ortak sorumluluk içinde yaşamasını isteyen herkesin bu, bir daha zor yakalanacak olan gelişmeyi desteklemesi, güçlendirmesi ve geleceğe taşıması gerekir. Özellikle de Özgürlük Hareketinin kendi halkı için de Türk ve bölge halkları için de bu tarihi fırsatı iyi görüp değerlendirmesi gerekir. Gezi olayını tarihte eşine az rastlanır bir olgu olarak görüp, gereken değeri vererek, sağlıklı bir toplumsal gelenek haline getirmek yerine ürkütücü ve korkutucu bir öcü gibi göstermek, yanlış ve yapılmaması gereken bir davranıştır.
Gezi eylemi sadece Türkiyelilerin değil, Brezilya, İtalya gibi daha bir çok ülkenin halkının da örnek aldığı bir toplumsal eylem biçimi oldu. 20. Y. Yılda toplumsal ilerleme sürecinin lokomotifi sınıf mücadeleleri idi. İşçi sınıfı bütün dünyada ilerleme sürecine öncülük etti. Öncülük eden gücün önemli bir çoğunluğu işçilerden oluşmamış olsa bile hareketler genel olarak işçi sınıfı hareketi olarak niteleniyorlardı. Nesnelleşmiş emeğin üretim sürecine güçlü bir şekilde girmesi, canlı emeğin üretim sürecini denetleyen değil bir seyircisi haline gelmesi, entelektüel emeğin sermaye ekseninden kopması fakat işçi sınıfı ile bileşen zemininin zayıf kalması sonucu; işçi sınıfının toplumsal ilerleme sürecinde ki yerini ve/ ya gücünü zayıflattı. Dolayısı ile ilerleme süreci bir tıkanma yaşadı. Reel sosyalizm yıkıldı, Kapitalizm küreselleşti, global bir dünya imparatorluğu sistemine dönüştü.
İşçi sınıfının nicel gücünün zayıflaması, dünya devrim sürecine öncülük etme gücünün azalması sonucu ilerleme süreci donuklaştı. Her konu da olduğu gibi bu konuda da doğa boşluk tanımadı. “Dünya Sosyal Formu” gibi hareketler doğmaya başladı. Burjuvazi çok deneyimli… hemen onu destekliyormuş gibi yaprak, bankalar tarafından finanse edildi, bir takım burjuva teorisyenler çıkıp, Formun yapısı, geleceği ile ilgili olarak teoriler üretti. Onun toplumsal ilerlemede rol oynamasını engelledi. Bir süre sonra da sönümlendirdiler. Daha sonra başka hareketler çıktı ve de çıkmaya devam ediyor. Süreç Eşyanın tabiatına uygun olarak oluşuyor. Ama henüz süreci tümden kucaklayan, ileriye doğru sürükleyen bir hareket oluşmadı. Fakat oluşacağına hiç kuşku yok. Bu bir doğa kanunudur, hiçbir güç bu doğa kanununu geriye itemez, yok edemez ve işlevsiz kılamaz.
Her hal ve şartta, dünya ve insanlığın toplumsal ilerleme süreci gelişmeye devam edecektir. Dün işçi sınıfı idi, bu gün bileşenlerden müteşekkil heterojen bir toplumsal hareket olacak gibi. 20. Y. Yılda öncü güç sınıfsal bakımdan bir homojenlik taşıdığı, burjuvazi de henüz bu kadar deneyimli olmadığı için ilerleme süreci daha sağlıklı gidiyordu. Toplumsal ilerlemede varılan sonucu reel sosyalizm doğru değerlendiremedi, tarihi hatalar yaptı, o nedenle de süreç başlarına yıkıldı. Tabi ki sadece onların başlarına değil, insanlığın da başına da yıkıldı. O nedenle de toplumsal ilerleme süreci kendini yeni baştan dizayn ediyor. Globalizm çok kesin ve etkili müdahalelerde bulunuyor. Bir vesile ile ortaya çıkan bir çoğunu kısa sürede etkisi altına alıyor. Sosyal Forum da görüldüğü gibi bazısını bitiriyor. Mısır, Tunus, Libya gibi ülkelerde görüldüğü gibi bazılarını da denetimi altında tutuyor. Dolayısı ile de süreç inişli, çıkışlı, çetrefilli olarak ilerliyor. Henüz toplumsal ilerleme süreci rayına oturabilmiş değil.
Gezi Parkı eylemi de bu toplumsal ilerleme sürecinin yeni model eylemlerinden birisi. Bu hareketin Türkiye yi ve dünyayı kapitalizm sonrası bir toplumsal sisteme götürecektir demek çok havai bir iddia ya da laf olur. Ama dünya toplumlarının ilerleme sürecini ifade eden toplumsal hareketlerden birinin de Türkiye de başlamış olduğunu söylemek abartılı olmaz. Başka bir anlatımla: sistemin çıkışsızlık yaşadığı her ülke de ( Yunanistan, İspanya, Almanya vb. ) ortaya çıkan halk hareketleri gibi bir harekettir Gezi. Aynı zaman da, Gezi Hareketinin Türkiye nin de dünya toplumsal ilerleme sürecinin içinde olduğunu gösteren bir faktör olduğunu söyleyebiliriz. Gezi ile Türkiye kesin bir yol ayrımına geldi.
Erdoğan ve Hükümeti Türkiye yi geriye doğru çekerken gezi Parkı Hareketi Türkiye yi demokrasiye ve ileriye doğru sürüklemeye çalışıyor. Gezi Parkı eylemi ile :Türkiye hem bir gerçek muhalefete, hem de Erdoğan despotunun karşıtı olan demokratikleşme, demokrasiyi kazanma, kollama ve koruma kavşağına geldi. Sözüm ona ana muhalefet partisi olan CHP’ nin muhalefet etme barutu tümüyle bitmişti. CHP’ nin bütün muhalefeti Kılıçdaroğlu nun Erdoğan ın laf ebeliğine karşı laf ebeliği yaparak laf yetiştirmekti. Gezi Parkı eyleminden beri hiç olmazsa taklit de yapıyor olsalar, sokakta, parlamento da muhalefet ediyorlar. Erdoğan ın : bunlar millet vekili mi yoksa sokak kabadayısı mı diyeceği kadar yeni muhalefet yöntemi geliştiriyorlar.
Gezi Hareketinden öce muhalefet, genel olarak Erdoğan a: Türkiye yi bölüyorsun gibi eleştiriler yapıyorlardı. Ama doğrusunun ne ya da hangisi olduğunu belirtmiyorlardı. Gezi Hareketi doğrusunun ne olduğunu pratikte, bizzat eylemin içinde gösterdi. Doğrunun ne olduğunu sadece Erdoğan ve Hükümetine göstermedi : Marksizm, komünizm, sosyalizm adına sosyal şovenlik yapanların şovenliklerini, bir asır önceki ideolojilere esir düşmüş olan ideoloji fukaralarının, teorik üretim kabızlarının yetmezliklerini de yüzlerine çarptı. Her rengin nasıl yan yana ve birlikte olabileceğini, durabileceğini ve Türkiye nin renklerinin ne olduğunu da gösterdi. Tamam bütün bunlar Erdoğan ve Hükümetinin işine gelmez diyelim. Çünkü ona karşı her konuda alternatif üretti, üretiyor. Ama Emperyalizmin işine gelen yanı da yok. Peki öyle ise AB ve ABD Gezi Hareketini neden destekliyor? Birisi fiilen tanığı olduğum Dünya Sosyal Formu haline sokmak için. Yani yanında gözüküp, yok etmek için. Erdoğan ve Hükümetinin bir tehlikeyi bertaraf etme konusunda yaptıkları : ya AB ve ABD kadar deneyimli olmadığından ya da amaçlarının farklı olmasındandır.
Hangi nedenle olursa olsun Erdoğan ve Hükümeti izlemiş olduğu politikalarla : Gezi Hareketinin gelişip, güçlenmesine, yeni yeni eylem türleri üretmesine, bizim konumumuzda olan ülkelere de örnek teşkil etmesine önemli katkıda bulunuyor. Örneğin eğer Erdoğan ve Hükümeti Geziyi dağıtmasaydı “duran adam” ve “duran kadın” eylem tipleri üretilemezdi. Daha çok eylem türünün üretileceği de kesin gibi. Bir de Gezi Parkı Hareketi Özgürlük Hareketi le bir platformda birleştirilerek toplumsal ilerlemenin tek lokomotifi haline getirilirse, sadece Türkiye ve Kürdistan değil Bölgemiz de huzur, dinginlik ve barış ortamına kavuşur. AB ve ABD bunları bilerek, Erdoğan ve Hükümetine “dur” diyor. Peki Hasan Cemal neden : Erdoğan ı durdurmak için AKP kurucusu baba arıyor? Bunun nasıl bir aklın ürünü hangi analizin sentezi olduğunu anlamak mümkün mü?
Teslim TÖRE
692 kez okundu.