Akil İnsanlar Heyeti Marmara Grubu, Cumartesi Anneleri ve kayıp yakınları ile biraraya geldi. Kayıplar ve faili meçhullerin sorumluları yargılanmadan barışın gerçek anlamda sağlanamayacağını söyleyen kayıp yakınları, devletin samimi olmasını istedi.
Akil İnsanlar Cumartesi Anneleri ile görüştü 10
İSTANBUL- Akil İnsanlar Heyeti Marmara Grubu üyeleri Ali Bayramoğlu, Levent Korkut ve Mithat Sincar, Cumartesi eyleminin ardından kayıp yakınları ile bir araya geldi.
Taksim’de bir cafede yapılan toplantıya, Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak ve kardeşleri Ali ve Maside Ocak, Cemil Kırbayır’ın ağabeyi Mikail Kırbayır, Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren, İrfan Bilgin’in kardeşi Kenan Bilgi, Rıdvan Karakoç’un kardeşi Hasan Karakoç, Seyhan Doğan’ın kardeşi Kadri Doğan, Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız, Mithat Aydoğan’ın eşi Halime Aydoğan, Hasan Gülünay’ın yakını ve İHD İstanbul Şube Başkanı Ümit Efe ile şube yöneticileri katıldı.
Toplantıda ilk olarak heyet içerisinde yer alan Mithat Sancar söz aldı, heyetin nasıl ve hangi amaçla kurulduğu bilgisini verdi. Heyetin barış süreci için kurulduğunu söyleyen Sancar, ”Heyetin önemli özelliği, hükümet tarafından kurulmasına rağmen bağımsız olması. Sizlerin kaygılarını, endişelerini, taleplerini anlamaya, dinlemeye çalışıyoruz. Bunu bir rapor haline getirerek, hükümete ileteceğiz” dedi.
’KATİLLER CEZALANDIRILMADAN BARIŞ BİZİM İÇİN ANLAMSIZ’
Kenan Bilgin, ”Barış için gerçekten koşullar yaratılmalı, biz de barış istiyoruz” dedi, yakınlarının savaşta ya da bir çatışmada ölmediğini belirtti. ”Bizim yakınlarımız evlerinden, işyerlerinden, sokaklardan silahsız bir şekilde silahlı kişiler tarafından gözaltına alındı ve katledildi” diyen Bilgi, ”Ben bu katillerle nasıl barışırım” diye sordu. Kayıp yakınları olarak silahların susmasını, barışın olmasını istediklerini ifade eden Bilgin, ”Katiller yargılanmadan, cezalandırılmadan barış bizim için anlamsızdır” diye konuştu.
”Bizim yakınlarımız namussuzca katledildi, bir de mezarları hapsedildi” diyen Makail Kırbayır, tarihle yüzleşilmedikçe, kayıpların, failli meçhullerin akıbetleri, sorumluları yargılanıp, cezalandırılmadıkça barışın eksiz, anlamsız olacağını vurguladı.
İkbal Eren, Başbakan’ın daha önce kendileri ile görüştüğünü ve söz verdiğini hatırlattı, ”Bizim derdimizi, talebimizi zaten devlet de, Başbakan da biliyor. Evet biz barıştan yanayız. Ama biz kimseyle savaşmadık. Bu nedenle kimseyle barışmak istemiyoruz” dedi.
Eren, heyet üyelerine, ”Siz benim babamın yerinde olsaydınız Mehmet Ağar ile ne kadar barışırdınız, ister miydiniz?” diye sordu.
Ali Ocak, samimiyetin önemli olduğunu söyledi. Devletin bugüne kadar işlediği suçların üzerinin örtülmemesi gerektiğini ifade eden Ocak, ”Suçluları koruyan bir zırh daha oluşturulmamalı” dedi.
Yetkililerin söylemlerini hala ”Tek dil, tek renk, tek vatan, tek bayrak” üzerinden sürdürdüğüne dikkat çeken Ocak, ”Başbakan’ın kendisi hale Alevileri, Kürtleri öteleyerek konuşuyor. Bu dilin kendisi samimiyetsizliği ortaya koyuyor zaten” şeklinde konuştu. Tarihten bugüne yaşananlardan dolayı toplumun adalet duygusunun zedelendiğini belirten Ali Ocak, bu duygunun tamir edilmesi için kayıplardan sorumlu olanların, topluma acı yaşatanların cezalandırılması gerektiğini söyledi.
Ali Ocak, ”Dönemin başbakanı, milletvekili, emniyet müdürü, işkenceci polisleri yargılanacak mı?” sorusunu da sordu.
Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak, şunları söyledi: ”Ben 19 yıldır bu yolda, alandayım. Oğlumu bulmak için mücadele ettim, gözaltına alındım, yerlerde sürüklendim, cezaevlerine atıldım, işkence gördüm. Ben oğlumun katilini istiyorum.”
Hasan Karakoç, barışın konuşulması ile umutlandıklarını söyledi ve şöyle devam etti: ”O dönem Başbakan Berfo Ana ile görüştü, söz verdi. Ortaya çıkan bir şey yok, Berfo Ana’da yok zaten. Barış konuşulurken Roboski’de 34 kişi katledildi. Başbakan dalga geçer gibi ’tazminatsa tazminat veriyoruz işte daha ne istiyorlar’ dedi. 5 bin köy yakıldı, hesap veren yok. Bu devletin adaleti Kürtlere geldiğinde başkamı oluyor? Biz barış sürecini destekliyoruz ama bütün yaralarımızın sarılmasını istiyoruz. Çiller, Mehmet Ağar dönemiyle devlet yüzleşecek mi? Biz yakınlarımızı katleden, devlet tarafından da çok iyi bilinen kişilerin, katillerin yargılanmasını, cezalandırılmasını istiyoruz. İşte barış o zaman barış olacak.”
’HÜKÜMETİN YAPMADIĞI TEK ŞEY BARIŞ İÇİN ADIM ATMAK’
Barış sürecinin Kürt halkının mücadelesi ile başladığını belirten Maside Ocak, ”Hükümet de barış diyor ama bunu sabote eden yine kendisi. Geçtiğimiz günlerde Dersim’deydim. Oğlumun elini tutup dolaşamadım. Çünkü onlarca noktada kimlik kontrolü var, her saniye savaş uçakları başımızın üzerinde uçuyor. Barış için adım attığını iddia edenler savaş için alanlarını genişletiyor, yeni karakolların yapılması, korucu kadrosunun genişletilmesi bunun kanıtı. Hükümetin gerçek anlamda yapmadığı şey barış için gerçekten adım atmak” dedi.
Ocak, her gerilla, her asker cenazesinin toplumu barıştan uzaklaştıracağını da vurguladı.
Kayıp yakınları, kaybedilen yakınlarının hiç olmazsa kemiklerinin bulunmasını, DNA bankasının oluşturulmasını ve toplu mezarların usulüne uygun olarak açılmasını da istedi.
’CUMARTESİ ANNELERİ SÜRECİN ÖNEMLİ PARÇASI’
Akil İnsanlar Heyeti Marmara Grubu Başkanı Ali Bayramoğlu, toplantının ardından ETHA’ya değerlendirme yaptı.
”Barış affetmek değil, önce mahkum etmektir suçluları. Olur mu, bu virajı döner miyiz, bilmiyoruz. Dönersek de sadece silahların buradan oraya gitmesiyle değil, geçmişle yüzleşilmesiyle olur” diyen Bayramoğlu, Cumartesi Anneleri’nin ve kayıp yakınlarının barış sürecinin önemli bir parçası olduğunu söyledi.
Cumartesi Anneleri’nin, kirli savaşın ürettiği acının en büyük simgesi olduklarını söyleyen Bayramoğlu, ”Bu nedenle Cumartesi Anneleri’nin yanında durduğumuzu göstermek istiyoruz. Barış gelecekse sizin sözünüz olmadan olamaz” dedi.
Barışın konuşulduğu bir süreçte Cumartesi Anneleri’nin dikkate alınmamasının, seslerinin duyulmamasının mümkün olmayacağını vurgulayan Bayramoğlu, ”Simgesel ve değerli bir yerleri var. Sadece acıyı temsil etmiyorlar, bu acının nasıl aşılabileceğini, barışın nasıl kurulabileceğini de temsil ediyorlar” dedi.
Barışın sadece askeri olarak değil, yüzleşme ve, hesap sorma ile de yapılması gerektiğini söyleyen Bayramoğlu, kayıp yakınlarının duygularını, yaşadıklarını dinleyip yetkili yerlere ve başka halklara taşıyacaklarını söyledi.
Kayıp yakınlarının barış sürecine ilişkin söylediklerine ilişkin ise şöyle konuştu: ”Bireysel af ve kolektif af farklı şeylerdir. Bir aileden birini devlet ya da başka biri katlettiği zaman onu affetmek kolay değildir. Onu affetmek barışın tesisi de değildir. Kolektif af dediğimiz zaman iki devlet birbiriyle savaşır ve gün gelir bir anlaşma yaparlar o anlaşmayı yaptıkları zaman geçmişi gömerler. Ama belli tazminatlar, belli bedel ve yaptırımlarla insanlık suçları varsa üzerine gitmek üzerinden kolektif sonuçlar elde edilebilir.
Ama şu da çok açık, bu talepler yerine getirilmediği zaman, gerçek bir barış ortaya çıkmaz. Zaten şu an bir barış konuşması yapıyoruz bir barışa başlamadık, sadece silahlar sustu ve çok enformel bir şekilde sustu. Yarın ne olacak, savaşan taraflar neden ve nasıl barış yapacaklar bu koşulların konuşulmasında merkezdedir. Barış, koca bir süreç oda becerilebilinirse.
Akil insanlar olarak bu işi biraz daha ittirmeye çalışıyoruz. Herkes üzerine düşeni yaparsa bu süreç başarılı olur.”
—
734 kez okundu.