Bir süredir ‘‘Akil İnsanlar”ın ne kadar ”akil” oldukları tartışılıyor.
Sağcılar bu akiller ne işe yarar, neyi çözecekler diyerek ‘vatana ihanete’ vardıran suçlamalar yaptılar. Ilgili ilgisiz akiller içinde yeralanların hepsini şöven ve milliyetçi muhalefet partileri AKP kuyrukçusu olmakla itham ettiler.
Aslında bu partiler muhalefet partileri de değildirler. Muhalefet partileri olabilmek için mevcut iktidarın ilerisinde çözüm önerileri sunması lazım. İktidarı geriye çeken, statükoyu sürdürmekten yana olan partiler muhalefet olma şanslarını AKP iktidarı ellerinden bunu aldı.
Solcular tarafından ise bunların kürt sorununda, toplumsul mücadelede ne kadar karşılığını bulabilir, Kürt ulusu ne kazandı, bunca can ve kan boşuna mı döküldü? Akil insanlar grubunda neden devrimci, demokrat, sosyalist aydın ve şahsiyetlerin olmamasından; solun bir kesimi ise kürt mücadelesinin satıldığından bahseden vb. argümanlarla karşı çıkıyor.
Kürtler cephesinden ise; bu ‘Akil İnsanlar’ grubuna bekledikleri bir çok insana ve özellikle kadınlara ağırlıklı olarak yerverilmemesine karşın önyargılı olmamak, beklemek ve görmek gerekir denildi.
İmralı cephesinden ise; devletle görüşmelerde kürtlerin hangi talepleri üzerinde anlaşma sağladılar, hangileri üzerinde tartışma yürütülüyor bu yeterlice açık-seçik bilinmiyor.
Yurtdışı için ise, Akil İnsanlar grubu oluşturulmadı.
Otuz yıldır süren kirli savaşta bu toplum kirlendi.
Şöven milliyetçi, sağcı, kürt düşmanı, linç kültürü bir virüs gibi toplumu sarıp sarmaladı.Bu şöven milliyetçi duygu ve düşünceler toplumun gözüne perde indirerek gerçekleri göremez bir hale getirildi. Toplumun dokusu değiştrildi.
Toplumsal dokusu değişen bu toplum sağcı bir yapıya dönüştü. İnsanlar kendi işi, aşı, ekmeği için mücadele etmekten uzaklaşan bir toplumda barışın tesis edilmesi kolay değil.
Şöven, miliyetçi, kürt’e ve diğer etnik kökenli azınlıklara karşı düşmanlaştırılmış, savaş naralarının atıldığı sağcı bir toplumda silahları susturmak için akil insanların sol, devrimci, demokrat ve sosyalistlerden oluşturularak barışa ikna edilmesi düşünülmemeli. Tam tersine sağı dahada kışkırtacak bir rol oynardı.
Barış mücadelesi küresel sermayenin planları doğrultusunda AKP ve İmralı bir yaklaşım sergiledi. Bu toplum sağcı ve muhafazakardır. Sağcı bir toplumu solcu Akil’lerle kanın durması, ve barışa iknası oldukça zordur.
Toplumu birbiriyle barıştıracak, sağcı toplumu ancak sağın Akil insanlarıyla barışa ikna etmek mümkündür. Bu kirli savaşın suçluları solcular değil, sağın kendisidir.
O halde suçlu sağ; analar artık ağlamsın diyorsa; anaları ağlatmamak için özür dileyerek silahların susması sağlanacaksa; halkların arasındaki kardeşlik duygu ve düşüncelerinin köprülerini yıkanlar onlar olduğu için bu köprüleri yine onlar kurmak için uğraşmaları gerekiyor.
Sol zaten yıllarca kürt ulusunun kendi kaderini kendisinin tayin hakkını savundu ama bunu tarhsel rölünü oynayarak başaramadı. Bırakalım sağcı toplumu sağcı Akil İnsanlar barışa ikna etsinler. Biz barış istiyen sol, barışa karşı çıkan solu iknaya çalışalım.
Devrimci,demokrat, sosyalist yoldaşlarımız bu nasıl barış, kürt halkının kazanımı nerede diyeceklerdir? Bugüne kadar onlar, savaşlarını sürdürdüler, barışı istiyenlerde onlardır. Biz artık savaşmak istemiyoruz, barış istiyoruz diyorlarsa; biz onlara hayır barışmayın, silahı bırakmayın, birlikte devrim yapalım , savaşa devam demeye hakkımız yoktur.
Dün savaşı sürdürenler buğün barış için uğraşıyorlarsa bize düşen kürtlerin daha ileri talepleri için desteklemeliyiz. Değilse susmali. Bu barış gerçekleşirse şayet kürt işçiside, emekçiside, esanafı da yoksul köylüsü de aydını da Kürt kimlğinin hazını yaşasalar bile midelerinin açlıktan grultusunu susturmak için bununla yetmiyecek, sömürüsüz bir dünya ve ülke için emek mücadelesinde yerlerini alacaklardır.
Ufuk Bektaş Karakaya.
745 kez okundu.
Bölgesel dengelerle birlikte bugün Kürt sorununun girdiği düzlemi, sorunun muhataplarının dışında, sol adına bir birinin farklı yüzü olarak iki “ayrı” noktadan değerlendiren yaklaşımlar mevcut. Bu yaklaşımların birini, sırtında yumurta küfesi taşımayan TKP, Merdan Yanardağ gibi sosyal şovenistler oluşturuyor. Bunlar Türkiye’de örgütlü demokratik mücadele dinamiği olan Kürt ulusunun irade beyanına küfredip ihanetle suçlayarak, kendi basiretsizliklerini sergiliyorlar. Genel sınıf söylemi keskinliği sosuna bulanmış açık bir şovenizm sergiliyorlar.
Bunun diğer yüzünüyse “yetmez ama evet”çilerin bugünkü versiyonu olarak, AKP’nin kuyruğuna takılmış, sosyal liberalizm batağından konuşuyor. Bunların şirazesi öylesine kaymış ki bu yazıda da ifadesini bulan “Toplumu birbiriyle barıştıracak, sağcı toplumu ancak sağın Akil insanlarıyla barışa ikna etmek mümkündür.” diyecek kadar şakşakçılık yapıyor. Bu şakşakçılığın tercümesi “AKP işini sağlam yapıyor, ona güvenin, toplumu bir biriyle barıştıracak” değil de nedir? Sorunun muhatabı olan Kürtlerin tüm geriye çekilen taleplerine rağmen ihtiyatlı yaklaştıkları “Akil insanlar” şahsında AKP’yi böylesine aklamak neyin nesi?
Tabii ki sorunun oturduğu düzlemde TDH’nın sorumlulukları ve günahı büyüktür. Bu günahı birazda böylesi insanları yönetici kademelerde uzun süre barındırarak işlemiştir. Bu çapsızlık politika yapmada devrimci hareketin elini kolunu bağlayan bir etken olmuştur.