8 Mart dünya emekci Kadinlar günü ; sınıf mücadelesinde emekçi kadınların sömürüye, esitsizlige, haksizliklara karşı başkaldırı günüdür. Emekçi kadınlar, kapitalizme karsi olduklarını sokakta mücadele ile ispat ettikleri bir gündür.
8 Mart. Kadınlarının eşitlik ve adalet mücadelesine ivme kazandıran bu günün başlangıcıdir. .
1857 ´de ABD `de greve giden dokuma iscisi Kadinlarin, çalışma koşullarının ve işçi haklarının daha insanca olması için başlattıkları eylemin günüdür. 8 Mart günü kadinlar, bu mücadelenin bedelini 129 isci kadinin yanarak can vermesine ragmen, geri adim atmadiklari direnis günüdür.
1910’da sosyalist hareketin kadın önderlerinden Clara Zetki’n 2. İnternasyonal toplantısına yaptığı öneriyle, karar altına alınarak , 8 Mart;tüm dünya da emekci kadınlar günü ilan edildi.
Peki, kapitalist sistemin düzen partileri 8 mart dünya kadınlar gününü kutlayabilirler mi? Kutlamaları gerçekçi olabilir mi?
Bu girişten sonra avrupada ve dünyada, türkiyede günümüzde kadının durumu ve konumunu yazmak istiyorum.
Böylesine yillar yili mücadeleler sonucu kadinlarin kapitalizme karsi kazandiklari haklar ve yasam kosullarinda kismi iyilesmeler nasil, etkisiz ve islersiz hale getirildi ve getirilmeye devam ediyor.
Sözde Özgürlestirilmis , modern kadin ambalajinin icindeki yasanalar;
Yıllardır birey olmak, birey olmanın nimetleri, bireysel sınırlarımızı belirlemek , kendini düşünmenin gerekliligi, kendinden baskasina yönelmenin enerji kaybi ve psikolojik hastalik oldugunu biz kadınlara aktaran egemen ideolojinin temsilcileri ve kurumlarıdır.
Kadını, egoist bencil duygulari göklere çıkartarak, sözde özgür ve bağımsız gösteren egemen güçler, hak eşitliğinin sağlandığı modern („çagdaş“ )kadın yaratıldı yalanlarıyla karşı karşıyayız.
Bu yaldızlı sözlerin ve göstermelik uygulamaların diğer kefesinde insanın ve kadının sosyal yanı felce uğratılarak, atom çekirdeği gibi savrulmuş parçalanmış, birbirinden uzaklaşmış, her birinin kendi yalnızlığında ve çaresizliğinde boğulan, titreyen kadın modeli yaratıldı.
Hak alma mücadelesinde olmayan, birbiriyle rekabet icinde, yaris ati gibi kosturan, cok yönlü saldiriyla sersemletilen ,umutsuz,agzini acacak hali kalmayan yorgun, ses kirliligi icinde tek basina sesini duyuramayan,her şeye boyun eğen modern köle kadınlar . Bircok degisik yöntemle is piyasasindan uzaklastirilan veya yetkisiz etkisiz hale getirilmeye calisilirak evelere geri cekilmeye calisilan, kadının çalışmasını yadırgayan bir modelin peşinde olanların varlığıyla karşı karşıyayız.Kadının sosyal yanını felce uğratan ,iş-emek dayanışmasında bile kendine ve diğer insanlara yabancılaştıran bir anlayışla karşı karşıyayız.
Sömürünün katmerer katmer olduğu, daha fazla üretmek, daha fazla kazanmak, daha fazla tüketmek, daha güzel olmak, daha uyumlu,daha yetenekli olmak, saniyelerini daha fazla kullanan kadin olmak, daha cazibeli ve cekici olmak gibi boynunna asilmis bircok halkalarla baglandigi yasama tunma noktalarindan cekistirilen kadindaki parcalanmislik ve didiklenme had safhaya yükseldi.
Kadınlarımız, sevgisiz, saygısız, güvensiz, mutsuz,umutsuz, tatminsiz depresif bir yaşamın çarklarında, robot muamelesi görmelerine rağmen, kaderci bir zihniyetin etkisindeler, tüm eşitsizliklerin ve yoksullukların bir kader olduğuna, alın yazısı olduğuna yönlendiren egemen güçler,gecmisteki yasami nerdeyse aratir ,kadını erkeğin kölesi haline getirmek istiyorlar. Kadını iş gücünden, emekten koparmak isteyenler kadına ekonomik bir bağımsızlık vermek istemiyorlar.
Bir çok kadınımız daha bu tablonun farkında ve ayrımında değiller. Çünkü ayakta kalabilmek ve varlıklarını idame ettirebilmek için çok yönlü kisir cabalarla, didinmelerle bogulmus, köseye sikismis durumdalar.Bu karanbol icinde düşünecek, paylaşacak,cözüm üretecek,kendi gücüne inanacak gücü kendilerinde görmüyorlar. Dolayısıyla birey olma hakkını baştan yok ederek, var olan sürüye katilarak,her türlü olumsuzlukları, hastalıkları,ekonomik bağımlılığı, psikolojik sıkıntıları, ev içi ilişkileri, ataerkil güce indirgeyerek bir dünya kurmanın derdine düşmektedir.
Sınıf mücadelesinde, emekci kadınların eşit işe eşit ücret, iş saatlerinin kısaltılması, kreş haklarının alınması, doğum izinlerin uzatılması, iş ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi talepleriyle hareket etmenin bilincini geliştiren emekçi kadınlar olmadığı sürece, kadınlar yan yana gelmediği müddetçe sorunlar da çözülemez.yasama sevinci ve umut üretilemez, yol alinamaz.
Kadınlar, 8 mart bilinciyle hareket etmediği sürece 156 yıl önce kazanılan değerlerin bilincine sahip olamazlar. 8 Mart direnişi tarihe meydan okuyan emekçi kadınların yarattığı bir gündür. Ama ne gariptir ki, tarihe damgasını vuran bir günde, kadınların dişe diş, başa baş mücadelesi sonucu alınan kadın hakları,kazanılan kazanımlar malasef gün geçtikce egemen güçler tarafından daha da törpüleniyor.
8 Marti bugün dogru anlamak ve kutlamak her zamankinden cok daha önemli. Kadina uygulanan siddeti ve töre cinayetleri gibi nerdeyse populer söylem haline getirilen duruma,türkiyede akp hükümeti ve de düzen partileride sözde karsi cikarak kadin haklari savúnucusu ve koruyuycusu olmaya niyetlendiler. Kadinlarin sosyal iliskilerini ve yasamlarini seriyat yasalariyla, hoca fetvalariyla yönetmenin tüm gereklerini yerine getirip, hazirliklarini olusturan güclerin kadin haklarini savunmalari ne kadar samimi olabilirse, isci haklarini, insan haklarini tedavülden kaldiran yönetici sinifin kadin haklarindan bahsetmesi de bir okadar samimi.
Almanyada ve avrupa ülkelerinin tümünde;
Günümüzde isyerlerinde sorunlar ve haksizliklar dag gibi büyüyor, mücadele sonucu kazanılan sosyal haklar ve olanaklar ,sürekli budanarak birer birer geri alınıyor.
Kapitalizm,”Taşaron” firmalar aracılığıyla kiralik işçi politikası, işçiyle işveren arasına bir duvar daha örerek işvereni korumaya alıyor.
Artık, memur ve kamu hizmetleri sektörüne bile kiralık işçi uygulamasını dayatıyorlar. İşyeri güvencesi ve işten çıkarılmaya karşı işçiyi koruyan yasalar adım adım değiştirilerek işçileri savunmasız bırakmak istiyorlar.
Artık, kademeli ve süreli iş sözlesmeleri yapılarak , en fazla iki yıllık iş akti ile sürekli korku ve baskı altında tutmanın yollarını arıyorlar.
İşçiler arasında sürekli rekabet körükleniyor. Bunu çesitli yöntemelerin yanı sıra „MOBBING“ ;Bir grup işçinin gizli patron desteğiyle diğer işçiler üzerinde psikolojik baskı uygulayarak, sindirme ve yıldırma politikasının uygulandığı bir durumla karşı karşıya gelinmiştir. Mobbing magduru işçiler, kendini psikiyatride buluyorlar.
Bu politikanin birinci dereceden magdurları kadın işçilerdir
Kapitalizm kosulları, „gelişen“ iletişim araclarıyla en üst düzeyde şehvet ve tüketim metası olarak reklamın en önemli materyali olarak kadını kullanmaktadır.
Kadin -erkek iliskisi, diger tüketim maddeleri gibi daha fazla, tüketim trentinde; tam gaz , hzla tüketilen, bicimsel, görsel,güc, para, mevki,kariyer,vb. Kriterlerle güvenden uzak, kırık- dökük , harabe ilişkileri yaşatıyor.
Bu ilişkiler içinde anne olan kadınlar, hem calisip para kazanip, hem sosyal yasamin yaptirimlariyla bogusurken cocuklarini,yalnız büyütmek zorunda kalıyorlarlar.Birde eslerin hayatllarinda biraktigi enkazla bas ederek.
Anne olmakdan peşinen vaz geçen, çocuk sevgisinden, annelik duygularından kendilerini mahrum etmeyi tercih eden, sürekli partner arayışı ve kariyerini idame ettirme sevdasında olan, isyerini kaybetmeme gibi önceliklerle uğraşan kadınlar arasına katılması daha kolaydır.
Eş veya hayat arkadaşını kaybetmemek, ve diğer kadınlardan daha güzel olmak gibi birde güzellik ölçüleri gibi yaptırımları da göz ardı etmemek gerekir. Tektip „güzel“kadın, 60-90-60 ölçülerinde olmak isteyenler, burunlarını kücük ve kalkık yaptıranlar, beden ölcüleri vb kriterlere uyamıyorsa şanslarını kaybetmemek için güzellik ameliyatlarıyla yeniden yaratılmak gibi bir seçenek içinde para kazanma yollarını arayan kadınlar. TV’lerde % 40 güzellik dağıtan tüccar sağlık sektörünün reklamlarını görüyoruz.
Yazıyı okuyan birçok insanın bütün bunlar burjuva sınıfının sorunları diye düşenebilir, ama tv’de dizilerle, yazılı çizili ve görsel her alanda, her yolla kadınlar, toplumun tümü, bu manipulasyonun uygulama alanı içine sokulmaktadır.
Dereceleri etkileşimlerin düzeyi ve derecesi farklı da olsa bu yapı, hayat dedigimiz yaşamımızın göbeğinde. Ker kesim su veya bu biçimde payını alıyor.
Kadın olmak zor zanaat , çok cüzzi kısmını yazıyla dillendire bildiğimi düsünüyorum, bu yasam kiskaci icinde çok yönlü yaylım ateşi altında , tek başına baş etmeye çalışırken ayakta kalmak, nefes almak bile çok bedel ödenerek oluyor. Bunları sadece gelişen teknolojiyle ve insanların yozlaşmasıyla açıklamak mümkün değil. Kapitalist üretim ilişkilerinde, eşitsiz ve adaletsiz yapısının yarattığı her türlü cürüme toplumun ve sınıfların tüm katmanlarına ve bireylerine etki etmesinde aranmalıdır.
Bu sorunlar yumağında debelenmek yerine birlikde hareket ederek, birlikte çözümler üreterek mücadele etmek, kadınların insani, vicdani, ahlaki duruşuyla, sınıf mücadelesini, kavrayışıyla, kadın mücadelesine sahip çıkmasıyla, emperyalizme ve faşizme karşı eşitlik ve adalet için yola çıkanlarla birlikte başarılacak bir yoldur. Bu mücadelenin dışında olmayacağını son 30 yıllık deneyimimiz daha da netleştirdi.
Kadınlarımızın bunca yıl sürdürdüğü sınıf mücadelesi boşa gitmiş emek değil, deney ve tecrübeleriyle çok güclendik. Mücadeleimizde kayiplarla birlikde kazançlarda var, bu kazanç isabetli ve hedefe yönelik ve birlikde mücadelenin motoru olacak diye düşünüyorum.
8 Mart Dünya Emekci Kadınlar Günü, Mücadele Geleneği Mücadelemize Rehber Olsun.
Selma Metin.
1135 kez okundu.