Gençtiler, sosyalisttiler, sapasağlam ütopyaları vardı.
Çok fazla kan görmüş, bomba sesleriyle uykularından çığlık çığlığa uyanmış çocuklar için yola düşmüşlerdi.
Sırtlarında çantaları, çantalarında „ gülmeyi, oynamayı hak etmiş çocuklar“ için oyuncakları vardı.
Sevinçliydiler, gururluydular, genceciktiler, sosyalisttiler sapasağlam ütopyaları vardı.
Rojova devriminin üçüncü yılında, zalimlerce yıkılmış, viraneye çevrilmiş Kobâne’nin yeniden inşası için bir tuğla, bir taş da kendileri koymak için gelmişlerdi.
Sosyalisttiler, doğayı seviyorlar, korumak istiyorlardı. Üçyüz fidan dikeceklerdi. Yeşile hasret çocukların orman içinde, yeşil içinde büyümesini, oynaması istiyorlardı.
Neşeliydiler, pırıl, pırıldı gözleri. Devrimci marşlar söylüyor, elleriyle zafer işareti yapıyorlardı.
Sosyalisttiler, kantin köşelerinde gevezelik etmek yerine , küçücük de olsa, Rojova devrimine katkıda bulunmak, sosyalist görevlerini yerine getirmek istiyorlardı.
Zalimlerdi, inançları; kin ve nefret, insan olana, güzelliğe, aydınlığa düşmanlık tı.
Işığa, gökkuşağının renklerine, çiceğe oyuncağa, insanı insan yapan güzelliklerin tümüne düşmandılar.
Giysileri, sakalları, bayrakları, ruhları kara, kapkaraydı.
Din diyorlardı, islam devleti, şeriat diyorlardı, sırtlarını din tüccarlarına dayamışlardı.
En çok da, en çok da, kendilerine „dur“ diyen Kürt gerillalarına, özgürlük aşığı kadınlara düşmandılar.
Böylesi kadın-erkek yanyana özgürlük şarkıları söyleyenlere yaşama hakkı tanımamaya yeminliydiler.
Sosyalisttiler, sırt çantalarında şarkılar, devrimci marşlar vardı.
Tam da „ sosyalizmin „ bir hayal olduğunun bol bol dillendirildiği şu son yıllarda; hayır vardır, eşitsizliğin, sömürünün var olduğu sürece sosyalist mücadele de var olacaktır, demek için Suruç’talardı.
Eeey hükumranlar, eey herşeye egemen olduğunu söyleyenler. Hani sizin derdiniz Türkiye’yi, Te Ce vatandaşlarını korumaktı.
Ne duruyorsunuz? Mısırda’ki, Filistinde’ki ve dünyanın dört bir yakasındaki zulme karşı olduğunu söyleyen sizler neredesiniz?
Yoksa, yoksa Amed, Suruç, Van, Hakkari Türkiye’de değil mi?
Yoksa, yoksa bu gencecik sosyalist gençler bu ülkenin yurttaşı değil mi?
En etkili ve yetkili ağızlarınız, „ bu katliamı IŞID yaptı, „ diyor.
Hani siz bu toprakları, bu topraklar üzerinde yaşayan vatandaşlarınızı korumak için her yolu deneyecektiniz.
Siz ki, senelerdir, PKK gerillalarının üstüne, özgürlük şavaşçılarının üstüne tonlarca bomba yağdırdınız.
Nerede şimdi her gün Kandil’e beş-on sorti yapan uçaklarınız?
Bakın IŞID canavarı uzak değil. Her gün, her saat topları, tüfekleriyle konvoy halinde gözünüzün önünde gezip duruyorlar.
Özgürlük savaşçılarına karşı kullandığınız bombalar, yoksa ruhu kara, kendi kara IŞID savaşçılarına tesir etmiyor mu?
Kendini Osmanlı sultanı zanneden „saraylının“ gölgesi tüm partilere, „Gelin terörist örgütlere karşı ortak deklarasyon yayınlayalım“, çağrısı yapıyor. Dikkat edin tekil konuşmuyor. „Saraylının gölgesi“ yapılacak deklarasyonda belli ki, hem IŞID’ı hem PYD’yi yine aynı kefeye koyacaktır. İpe un sermek, diye bir deyim vardır… Çabalayın bakalım un ipin üstünde durabilecek mi, hep birlikte göreceğiz.
Terör nedir? Terörüst kimdir? Daha düne kadar PYD’yi IŞID’la aynı kefeye koyan sizler değil miydiniz?
Türkiye’nin dört bir yanında sadece tepkilerini ortaya koyan kadın, erkek, yaşlı genç insanların üstüne TOMO’larla, biber gazıyla gelenler gerçek teröristler değil mi?
Rojova sınırına yapılan bu yığınaklar niye? Bu kalekolları, bu barajları niye yapıyorsunuz? İmralı’ya hiç bir hukuk kuralı dinlemeden dört aydır uygulanan tecritin
sebebi ne?
„Süleyman Şah Türbesine üç-beş bomba atarız, saldırı gerekçesini böylece hazırlamış oluruz,“ diyen kimdi acaba?
Ya Van’da, „ Sekiz on asker ölsün, her birisinin şehri başka olsun, yeniden cenazeler kaldırılıp, öfke ve nefret yayılsın,“ diyenler kimdi?
Amed’deki saldırıyı gerçekleştiren , elini kolunu sallayarak, nasıl geldi acaba?
Adana, Mersin saldırıları, minübüsünde canlı canlı yakılan HDP şöförü…Liste daha uzatılabilir. Bütün bunlar bir puzzelın parçaları değil mi?
Demirtaş 7 Haziran seçimleri öncesi meclis toplantısında,“ Seni başkan yaptırmayacağız,“ diye tek cümlelik tarihi bir konuşma yapmıştı.
Ve „çakma sultan“ başkan olamadı.
AKP’nin ve Erdoğan’ın düşüşü açıktır. Bu kudurganlığın, bu saldırıların temel nedeni budur. Her faşist liderin rezil bir mantığı vardır: „ Benden sonra tufan…“
Sovyet orduları Berlin’e girmeye başladığında, Hitlerin generalleri,“ teslim olalım, yoksa büyük bir kıyım olacak, onbinlerce sivil Alman ölecek,“ demişlerdir. İntihar için hazırlık yapan Hitlerin yanıtı faşizmin rezil yüzünün en iyi göstergesidir:
„ Madem ki bu halk direnemedi, yenildi, katledilmesi de mübahtır!!!“
Ama Türkiye’de böyle olmayacak, Rojova Devrimini yüzlerce şehitle korumasını bilenler, dağlarda onbinlerce şehit verenler bu tufana olanak vermeyeceklerdir. Kendi savunmalarını kendileri yapmaya hazırdırlar.
Türküyle, Kürdüyle, Alevisi, sünnisiyle, sosyalistiyle tüm ötekileştirilenleriyle Türkiye’deki insanlar „ Benden sonra tufan,“ diyen sahte sultanı muhakkak alt edecek ve Türkiye’nin bir ateş çemberine dönüşmesine olanak vermeyeceklerdir.
Çantalarında oyuncaklar, çantalarında çiçekler, çantalarında fidanlar, şarkılar vardı. Sosyalisttiler güzel çok güzel gençlerdi. Ne demişti onlar için Nazım usta:
Ölenler
döğüşerek öldüler;
güneşe gömüldüler.
Vaktimiz yok onların matemini tutmaya!
Akın var
güneşe akın!
Güneşi zaaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın!
Atilla Keskin
537 kez okundu.