YENİ BİR SEKTÖR: MÜLTECİ HİZMETLERİ- Engin Erkiner

download

Midilli’de Moria mülteci kampında çıkan yangın sonucunda 12.700 mültecinin

barındığı barakalar yandı, kampı terk ederek limana doğru yürüyen mültecileri polis

durdurdu. Midilli’de dört ay süreyle sıkıyönetim ilan edildi.

Midilli ve diğer Yunan adalarındaki mülteci kamplarında şartların çok kötü olduğu

biliniyor ve her an bir şey olması bekleniyordu. Moria kampında 35 kişide Covid-19

bulunması sonucu uygulanan karantina hoşnutsuzlukla karşılanmıştı. Birkaç noktada

birden başlayan ve rüzgar sonucu hızla yayılan yangının kasıtlı olarak çıkarıldığı

düşünülüyor.

2800 kişilik Moria kampında 12.700 kişi kalıyordu.  Almanya kamptaki 12.000 kişiyi

alabileceğini açıkladı. İyi bir adım olmakla birlikte sembolik olmaktan ileriye anlam

taşımıyor çünkü Yunanistan adalarında kötü şartlarda yaşayan çok sayıda mülteci

bulunuyor.

Avrupa Birliği ülkeleri arasında mülteci alımı konusunda anlaşma sağlanamadı.

Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya ve Macaristan hiç mülteci almıyor.

Yunanistan’ın yanı sıra İtalya da mültecilerle doludur.

Yunanistan’daki kamplarda şartların oldukça kötü olması bilinçli politikanın

sonucudur. Türkiye mültecileri tehdit unsuru olarak kullanıyor ve ikide bir “kapıları

açarız” diye tehdit ediyor. Mülteciler bir ara otobüslerle Trakya’da sınıra kadar

taşınmış ve karadan Yunanistan’a geçmeye yönlendirilmişti. Bu politika başarılı

olmadı, Yunanistan ordusu sert müdahalelerle mültecileri geri çevirdi. Ardından

Avrupa Birliği’nin sınırlarını korumakla görevli Fronteks kara sınırında ve Ege

Denizi’nde önlem aldı. Yunanistan’ın Türkiye’den almayı planladığı 20 insansız hava

aracının bir bölümü de herhalde sınırı kaçak geçmeye çalışan mültecilere karşı

kullanılacaktır.

Ege üzerinden Yunan adalarına mülteci geçişi eskisine göre azalmış olmakla birlikte

sürüyor ve bu geçişlerin bazıları denizde boğulmayla sonuçlanıyor. Birkaç yıl önce

kişi başına geçiş ücreti 1000 Dolar idi, şimdi önlemlerin artmış olması nedeniyle

pahalanmış olsa gerektir.

Mülteci kamplarındaki kötü barınma şartları çekici olmasın diye kasıtlı olarak

yapılmaktadır. Yunanistan adalarından birisine ulaşmayı başaran mülteci böylece

Avrupa Birliği üyesi bir ülkeye ayak basmış oluyor ama adadan ana karaya

çıkamadığı için buraya hapsoluyor. Yaşama şartları da kötü olduğu için –Türkiye’deki

Suriye, Irak ve Afganistanlı mülteciler durumları ne kadar kötü olursa olsun daha iyi

şartlarda yaşıyorlar- hayati tehlikeyi de göze alarak adalara gitmenin çekiciliği 

azalıyor. Yunanistan kamplardaki şartlar biraz düzeldiğinde Türkiye’nin Ege kıyılarına

binlerce insanın yığılacağından ve tehlikeyi göze alarak denizi geçmeye

çalışacaklarından çekiniyor. AKP’nin otobüslerle kıyıya mülteci taşıyacağını

düşünüyor ve bu düşüncesinde haksız da değildir.

Türkiye’deki yaklaşık 4,5 milyon mülteci yıllardan beri Avrupa Birliği ile pazarlık

konusu olarak kullanılmaktadır. “Verdiğiniz parayı artırın, yoksa kapıları açarız” veya

“bizi Avrupa Birliği’ne üye alın, yoksa mültecileri salarız” tehditleri sık olarak

kullanılıyor.

Sorun yıllardan beri olduğu gibi duruyor ve son olaydaki gibi kamuoyunun dikkati

mülteci sorununa çekilince Almanya’nın bir bölüm mülteciyi almasıyla da bir şey

çözülmüş olmuyor.

Çözüm nedir, diye sorulacak olursa, şu anda kalıcı çözüm bulunmuyor.

Suriye sınırına örülen duvar sonucu bu ülkeden artık mülteci gelmiyor ama gelmiş

olanların geri dönmesi de mümkün görünmüyor. Dönülecek ülke kalmadı çünkü…

Şam ve Lazkiye dışında Suriye’de yıkılmamış kent kalmadı. Ülkenin en büyük kenti

Halep’teki yıkımın fotoğraflarını görmüşsünüzdür. Bu durumda insanlar nereye

dönecekler? Dönenler yine de olabilir ama bunlar mültecilerin küçük bir bölümü

olacaktır.

Irak’ta bir yandan savaş bir yandan da büyük yoksulluk var. Türkiye Irak’ın 40

kilometre kadar içine girmiş ve üsler kurmuş durumdadır. Ülkenin değişik yerleri

PKK’liler bulunuyor gerekçesiyle ikide bir bombalanmaktadır.

Afganistan’da savaş halen sürüyor ve çok sayıda Afgan mülteci İran üzerinden

Türkiye’ye geliyor.

Türkiye’nin Libya’da etkinlik kurmak için bu ülkedeki savaşa karışması, diğer

amaçların yanı sıra mülteciler konusunda pazarlık gücünü artırabilir. Libya, Afrika

içlerinden gelen binlerce kişinin Akdeniz üzerinden tehlikeli bir yolculukla İtalya’ya

geçiş için hareket noktasıdır. Bu ülkedeki İslam Devleti birkaç yıldan beri bu trafiği

yönlendirenler arasında bulunmakta ve büyük para kazanmaktadır.

Mülteciliği kapitalist sömürü mekanizmasının dışında görmemek gerekir. Mülteci

hizmetleri önemli bir para kazanma yoludur. Mülteci her adımında para harcamak

zorundadır. Kiralar onun için özel olarak artırılır, gerektiğinde en ucuz işçi olur,

sınırda telefon kartı bittiğinde fahiş fiyatla satanları hemen bulabilir.

Mültecilik üretim dışı büyük bir ekonomidir, yeni bir hizmet sektörüdür ve bu

ekonomiden iyi para kazananlardan bir tanesi de Türkiye’dir.

Bu sektör eskiden de vardı ama dikkat çekecek derecede gelişmemişti.

Bu nedenle dünya çapındaki mülteciler sorununu kapitalist ekonominin yeni hizmet

sektörü çerçevesinde görmek ve buradan hareketle de şimdilik ancak geçici

çözümlerin mümkün olduğunu anlamak gerekir.

88 kez okundu.

Check Also

SÜRGÜNLÜK VE ETNOLOJİ – Engin Erkiner

            Sürgünlükle ilgili incelemeler, bu sürgünlük ülke içinde veya dışında …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir