Sürgünler Platformu Kongresi, 1-12-2013 tarihinde, Köln de yapıldı. Katılımcılar bir önceki toplantının katılımcılarının yarısı kadardı. Anlaşılan sayımız yarı yarıya azalmıştı. Bir yıl önce katılmış olduğum toplantısında: “sürgünden önce yapamadığımız birliği galiba sürgünden sonra yapacağız” diye hayli umutlanmıştım. Tartışmalar da kullanılan üslup, bana yeni gibi gelmişti. Bu son kongrede sanki sayı azlığı ile birlikte, gördüğüm kadarı ile birlikte üslupta değişmişti. Tekrardan ”sürgün öncesi” üsluba dönülmüştü : öz ve biçim, özgünlük, genellik gibi su geçirmez kategoriler örülmeye başlanmıştı. Öz ile biçim, özgünlükle genellik bir arada beraberce olmayacakmış, olamazmış, ya da platform içinde bazı kişilerin özgüllüğe, bazılarının genele daha fazla vurgu yapabileceği, bazılarının öze bazılarının biçime ilgi göstermesinin doğal olmadığı gibi bir ortam yaratılıyordu.
Birisinin konuşması bir başkası tarafından benimsenmeyince hemen söz alıp yanıtlaması, ya da söz almadan karşıdakinin sözünü kesmesi, polemik havasının yaratılması, bana geçmiş birlik toplantılarını hatırlattı. Bütün platformlarda farklı görüşlerin, ayrı yaklaşımların olması kaçınılmazdır. Aksi halde platform değil bir parti olurdu. Platformlarda önemli olan farklı görüşlerin olması ve bu görüşlerin farklı taraflara çekilmesi değil, farklı görüşlerin bir birini tamamlayacak şekilde değerlendirilmesidir. Platformda bir birey ya da örgütün beğenmediği görüş ya da görüşlerin de olabileceğinin bilinmesi ve benimsenmesidir. Benimsemesi derken kabul edilmesi anlamında söylemiyorum. Farklı görüşlerin olabileceğinin benimsenmesinden söz ediyorum. Türkiye de farklı görüşlerin bir arada olması, farklı yaklaşımların bir platformda birleşmesi sağlanmadan devrime hiç mi hiç yaklaşılamayacağı yaşanmış ve yaşanan en büyük öğretmen hayat tarafından görmek istemeyen körler hariç her kesin gözünün ziyasına çakılarak netleştirilmiştir.
Türkiye solu ve sosyalistleri bu parçalanmış yapısını birleşme konusunda bir düzene koymadan demokrasi mücadelesinde en ufak bir mevzi yaratıp, tahkim edemez. Devrimden ne kadar söz ederse etsin, devrimi ne kadar isterse istesin köklü bir devrim durumu oluşsa bile devrim falan yapamaz. Yapamaz çünkü devrim de demokrasi mevzileri kazanıp, tahkim etmekte bir kitlesel mücadele işidir. Geniş halk kitleleri olmadan, organize bir şekilde hareket etmeden, kimse kimseye devrim falan ikram etmez. İsterse sistemin bütün doku ve dengeleri bozulmuş, taş taş üstünde kalmamış olsun , devrim kendiliğinde olmaz. Yunanistan bunun açık bir örneğidir. Kuşkusuz Yunanistan da Türkiye de dünya devrim sürecinin ardışıklarıdırlar.
O nedenle tek bir ülkede devrim gerçekleştiremezler. Ancak kolayca görülebileceği gibi, Yunanistan da devrim olmasa bile demokrasi mevzilerinin ele geçirilmesi, geniş halk demokrasisinin kurulması için nesnel bütün olanaklar oluştu, fakat öznel öğe çok zayıf kaldı. Sürecin içerisinde birleşik bir yapı oluşturmaya çalışsalar da yeterli olmadı. Ancak ikinci parti olabildi. Seçimi kazanmış olsalardı çok önemli bir deneme yapılmış olacaktı. Sistem ve bir bütün olarak AB nasıl bir müdahalede bulunacaktı görecektik. Dahası nasıl bir demokrasi mevziisi yaratılabileceğini ve nasıl korunacağını yaşanan hayat içinde denemiş olacaktık. . Fırsat kaçtı mı, bir daha deneme şansımız olur mu bilmiyorum, ama birleşik bir yapılanmanın olmamasından dolayı güçlü bir demokrasi mevziisi ele geçirme, tahkim etme denemesini kaçırdığımızdan eminim.
Kuşkusuz, Sürgünler Platformunun : Yunan örneğinde görüldüğü gibi ülke ve de dünya çapında güçlü bir demokrasi mevzisi kazanma, tahkim etme şansı yoktur. Öyle bir amaç, öyle bir çabası da olamaz. Ama hem kendi özgünün de, hem de genelinde böylesi bir olanak doğarsa katkı yapma şansını yakalayabilecektir. Bu yapısı nedeni ile Sürgünler Platformunun doğası gereği hem kendine özgü yanı, hem de genel yanı vardır. Ağırlığın ne zaman hangisine verileceği, tartışılabilir. Ancak tartışılmaması gereken yan : Sürgünler Platformunun bütün üyelerinin platformun bozulmaması için bir politika izlemeleridir. Mücadele tarihimizde, birleştirme, birlik kurmanın değil bozmanın dağılmanın, dağıtmanın fazlaca mirası kalmıştır. O nedenle Platformu dağıtmak için fazla çabaya gerek yoktur. Dağıtmak için her birimizin çuvallar dolusu deneyimlerimiz var.
Sürgün öncesinde, defalarca cephe, birlik, birleşme girişimlerimiz oldu bazen de kurabildik. Ama bu gün hiç birisi yoktur. Girişimlerimizi zaten başında bozduk zar zor kurduklarımızı da sonra bizzat kendimiz dağıttık. Tabi ki daha sonra (kendilerinin itiraf) ettikleri gibi bazılarını da birileri içimize girerek dağıttı. Yani sadece biz kendi birliğimizden rahatsız değiliz, olmadık. Karşımızda olanlar da birliğimizden rahatsız oldular, oluyorlar. O nedenle bazen da “FKBDC’ yi ben dağıttım” diyen kişi gibi karşımızdakiler içimize sokmuş oldukları ajanları ile birliğimizi, bozdular. Daha onlarca yaşanmış olan deneyim aktarabilirim… Ama lafı uzatmadan söylemem gerekirse: birleşme literatürünü, kültürünü, üslubunu ve bütün etik değerlerini hepimizin öğrenmesi ve yaşama uyarlamasıdır. Belki başka ülkelerin de vardır, ama biz Türkiyeli devrimcilerin : en önemli sorunu bölünmüşlüktür. Karşıtların birliği gereği, bölünmüşlüğün karşıtı ise birliktir. Başka bir söylemle bölünmüşlüğün panzehiri birleşmedir. Bu gerçeklik karşısında hepimiz, diyalektik düşünüp, davranmak durumundayız.
O nedenle hem diyalektik yasa gereği, hem de kendi sınıf çıkarımız gereği dağılmayı, bölünmeyi değil birliği birleşmeyi teşvik etmek, ona denk davranışlar sergilemek zorundayız. Platform yoldaşlarımız, arkadaşlarımız bir konuda görevli ise, her hangi bir tüzüğe, programa ya da yazılı belgeye gereksinim duymadan onun işini kolaylaştırmak, önerilerini kale almak ve uygulamak gerekir. Her birimiz geçmişte birer örgüt üyesi, elemanı idik. Zoraki olanın da gönüllü disiplinin de ne olduğunu hepimiz de çok iyi biliriz. Sürgünler Platformunda zoraki disiplinin zerresi bile yoktur. Sadece gönüllü disiplin vardır. Gönüllü disiplin ise her sosyalistin olmazsa olmazı ve yapısal özelliğidir. Gönüllü disiplin de görev almış bir yoldaşın “kim olduğu, ne olduğu” değil görevli olup olmadığı önemlidir. Sürgünler Platformu gibi gönüllü disiplinde ki yapılarda görevli bir yoldaşın MK, Polit büro, sekretarya ve ya her hangi bir birimin sekreteri olması gerekmez. Çünkü hiyerarşik bir yapıya sahip değildir. O nedenle de görevli bir yoldaşa “sen kimsin, nesin” diye sorulmaz.
Sorulmaz çünkü o de senin gibi bir rütbesizdir. Hiyerarşik olarak bakılacak olunsa bile kimse kimseden “kim” olma konumuna sahip değildir ve olamaz. Olamaz çünkü, Sürgünler Platformu bir örgütler değil gönüllü bireyler platformudur. Platform da “kim, kimse” değil gönüllü görevliler ve gönüllü disiplin sahibi bireyler vardır. Devrim ve demokrasinin sorumluluğu ile davranan her kesin bölme değil birlik dilini ve etiksel değerlerini başa alarak hareket etmesi gerekiyor. Bunu sadece Sürgünler Platformu için söylemiyorum. Türkiye ve Kürdistan devrim mücadelesinin geneli için de böyledir. Türkiyeli ve Kürdistanlı devrimcilerin sürgün olanı da olmayanı da cephe, platform, blok vb. gibi birlikler oluşturmadan gönüllü disiplini benimsemeden ileri adımlar atamazlar.
Sürgünler Platformu : T.C. Devletinin kendilerine dayatmış olduğu “ya ceza evi ya sürgünlük” dayatmasından sürgünlüğü tercih etmiş olan entelektüel emek sahiplerinden oluşuyor. Bu yapıları gereği hem özgül hem de genel sorunlarla karşı karşıyalar. Özgünlükleri: her ne gerekçe ile sürgün olmuş olursa olsun herkesin gereken hak ve özgürlüklerine sahip olarak yaşamaları için mücadele etmektir. Genel olanı ise : bu sürgün hayatından ebediyen kurtulmaktır. Ben kendi payıma söylüyorum : disiplinde gönüllüyüm, ama sürgünde asla…! Sürgünde isyandan, disiplinde ise gönüllülükten yanayım. O nedenle Platformun özgül olan yanında da genel olanında da üstüme düşen her konuda gönüllü disiplin, gönüllü birlik için çalışırım.
Ben birlik ve gönüllü disiplin olmadan devrim yolunda hiçbir şeyin olmayacağını hayatı içerisinde görerek yaşamış olan birisiyim. Bu anlayışımdan dolayı sürgün öncesinde Türkiye de yapılmış olan her birlik içinde yer aldım. Ama bu gün onların hiç birisi yaşamıyor. Sürgün hayatımda da ilk kurulmuş olan Sürgünler Platformunun içinde yer aldım. Sürgün değilken başaramadığımızı sürgünde başarmak için özgün olan yönde de genel olanda da elimden geleni yapacağım. Görev almış yoldaşlarım bana nasıl görevler verirlerse elimden geldiğince yerine getireceğim. Fazla bir şey yapamasam bile, karıncanın dediği gibi, hiç olmazsa Platformun bozulmaması için çalışacağım.
Teslim TÖRE
828 kez okundu.
türkiyede yaşayan sosylist bir kürt olarak dile getirdiğiniz sol birliğe su ve ekmek kadar ihtyacımız var.bunu gerçekleştirdiğimiz oranda gelecek nesil yaşayacağı özgür ortamda bizleri minetle anacaktır ,aksi durumda ise tarihin ceza hükmünden ve gelecek neslin lanenetinden kurtulamayacağız.türkiye sahasında HDP sosyalistlerin, kürtlerin vd. vb. güçlerinin ortaklaşması için doğru platform olduğuna inanıyorum.sevaplarınıda günahlarınıda tartışarak ortaklaştırabiliriz. saygılarımla..