Türkiye’ nin başkan diktatörü, İslam’ ın halifesi, bölgenin Osmanlısı, globalizmin İslam kapitalist patronu olma hevesi ile yola çıkmış, IŞİD ideolojisinin İslam içi başka bir versiyonu olan Erdoğan içinden zor çıkabileceği bir kıskacın arasına sıkışmış durumda. Arasına sıkışmış olduğu kıskacın kollarından birisi halk, diğeri global sermaye. Kıskacın halk kolunu : insan hakları, demokrasi, özgürlük, insani değer ve birikimler, halkların kardeşliği doğrultusunda ortak vatan, ortak dil, fakat her halkın kendine ait resmi dilleri, ortak bayrak ama her ulusun kendine özgü bayrağı vb. gibi Türkiye’ nin gerçek bütün doku ve dengeleri ile birlikte, bir arada, demokratik ulus yapısı içinde yaşamayı temsil eden HDP; diğerini ise CHP’ ye “yüz yılın projesini” ön gren global sermaye oluşturuyor. HDP, Erdoğan’ ın “başkanlık” söylemi ile döşemekte olduğu diktatörlük yolunu barajı aşarak kesiyor, CHP ise Erdoğan’ ın en büyük kozu ve önemli bir halk kesimini aldatan “çılgınlık projelerinin” karşısına global sermayenin bir projesi olan “yüz yılın projesini” çıkartarak Erdoğan’ ın en önemli seçim kazanma silahını elinden almış oluyor.
“Yüz yılın projesi” biraz geç kalan bir proje oldu. Ama buna rağmen “yüz yılın projesi” HDP’ nin halk gücü ile politik bakımdan yan yana, fakat ideolojik bakımdan karşı karşıya, zaman ve zemin olarak bir denge sağlamaya başlayınca Erdoğanizmi kelimenin gerçek anlamı ile çok güçlü kolları olan ve de kurtulması zor bir kıskaç arasına sıkıştırdı. Söz konusu kıskaç: Erdoğan’ ın Türkiye ve bölge halklarına, İslam’ a, globalizmin “ılımlı İslam” projesine, sözüm ona ekonomi politiğe fakat esas olarak oy tuzağı olarak oluşturmuş olduğu “çılgınlık projelerinin” tümünü yerle bir etti. Erdoğan’ ın bu güne kadar oluşturduğu ve elinde tutmuş olduğu bütün kozlarını kaybettirdi. Yenilme ve yıkılmaya mahkum hale geldi. Erdoğan bütün diktatörler gibi yakalanmış olduğu diktatörlük hastalığına yenik düştü. Hitler’in diktatörlük uğruna akıl almaz bir şekilde ikinci dünya savaşını başlatarak dünya egemeni olma,, Musolini bu savaşa katılıp, ülkesinde iç savaş çıkartarak kendi sonlarını getirdikleri gibi Erdoğan da kapılmış olduğu diktatörlük hevesi ile yolun sonuna gelmiş durumda.
Diktatörlük hevesi uğruna : kendi inanç dünyası olan İslam’ ı farklı bir yöntemle fakat IŞİD’ le aynı ideoloji doğrultusunda böldü, İslam adına “ayakkabı kutuları”, Diyanet Başkanlığına zırhlı araba, yatak odası para sayma makinaları, “sıfırla oğlum” sefilliği üretmesi; sermaye aynı zamanda da kendi dünyası olan kapitalist sistem içinde TÜSİAD- MÜSİAD ayrımı yapıp, MÜSİADI yanına TÜSİADI karşısına alarak, çeşitli “çılgın projeler” üreterek, sermaye arası rekabet çelişkisini cebirci -ceberut çelişkisine büyütmesi; dış politikayı “ecdadım” dediği Osmanlı istibdadına öykünerek, bölge ve balkanlara egemen olma hevesine kapılması, aynı hevesle yüzüne gözüne bulaştırdığı ” BOP eş başkanlığı”, global sermayenin kendisine vermiş olduğu “ılımlı İslam” projesini daha önce tasarlamış olduğu “istasyona” gelince “trenden atlayarak” İslami “yeşil sermayeyi ” alternatif yapmaya soyunması, egemenlik hırsı uğruna IŞİD vb. gibi gerici yapıları destekleyerek bölgeyi ateşe vermesi ve daha nice akıl ve izan dışı çirkinlikler yaratarak kendisini cehenneme götürecek yolun taşlarını döşedi.
İslam içi yaratmış olduğu ideolojik tahribatlar: gerçek İslam’ la İslam’ ı çıkarı için kullanan, siyasete ve çıkarcılığa alet eden, bu ilişkiler içinde kirlenmiş olan sahte İslam’ ı bir birinden ayırdı. Bu durum İslam içi “anti kapitalist Müslümanların” doğması, solun ve sosyalistlerin de kendine gelip, “anti kapitalist Müslümanlar” namaz kılarken sol ve sosyalistlerinde onları koruma nöbeti tutması” dolaysı ile “ İslam mahallesinde salyangoz satmaktan” vaz geçerek, İslam’ la ilgili de politika üretmesi, ittifak ve dayanışma içine girmesini sağladı. Böylece toplumsal devrim ve toplumsal ilerleme sürecinin yelpazesi olması gereken kadar esneyerek genleşti. Dolaysı ile halklar kazanırken Erdoğan ve çılgın projeleri kaybetti.
Yaratmış olduğu İslam içi ideolojik yarılma ile kendi mezar kazıcılarının eline böylesine keskin bir kazma verirken, sermaye dünyasında yaratmış olduğu ceberut saf ayrımı ile de baltayı ayağına vurdu. Sermaye sınıfını TÜSİAD ve MÜSİAD olarak böldü. İhalelerin özellikle de devlet ihalelerinin tümüne yakınını MÜSİDA’ a verirken TÜSİAD üyelerini iflas ettirmek için elinden geleni yaptı ve yapmaya devam ediyor. Dolaysı ile sermaye arası çelişki derinleştikçe, global sermayenin küresel çapta devreye girmesi ve CHP’ nin önüne konmuş olan “yüz yılın projesinin” oluşturulmasına neden oldu. Benzetmek yerindeyse Musa’ nın asasının yılan olup, Firavun’ un yılanlarını yuttuğu gibi global sermayenin üretip, CHP’ nin önüne koymuş olduğu “yüz yılın projesi” de Erdoğan’ ın “çılgınlık projelerini” bir çırpıda yutarak, Erdoğan’ ı eli kolu bağlı hale getirdi.
Erdoğan’ ın efelenerek :“ey Avrupa, ey Amerika” diyerek atmış olduğu naralar ve MÜSİAD’ ı her konuda destekleyerek global sermayenin Türkiye deki iş birlikçisi olan TÜSİAD’ a üvey evlat muamelesi yapması karşılığını “yüz yılın projesi” ile bulmuş oldu. Bu durumun giderek MÜSİAD’ ın içinde çözülmelere yol açması da kaçınılmazdır. Dolaysı ile sermaye bir biri ile hesaplaşırken toplumsal ilerleme süreci de bundan yaralanmasını bilecektir ve yararlanacaktır da. Bu gün için Erdoğan’ ı kıskaca almış olan halk gücü ile, global sermaye gücü gelecekte de kısa süreliğine de olsa Erdoğanizm tümü ile tarihe gömülene, Erdoğan Yüce Divana çıkıncaya kadar devam edebilir. Sonra da Marksın deyimi ile “silahlar sol omuza” komutuna uygun bir sürece girilir. Ama “anti kapitalist Müslümanlarla” sol ve solcuların arasında oluşmuş olan Müslümanlar namaz kılarken onları çıkarcı, sahte Müslümanların saldırısından koruma ittifak ve dayanışması, benimle Mamo kardaşımın (Ezzigin Mamo) arasındaki ilişki gibi ahirete kadar devam edecektir.
Mamo bizim köylü, çocukluk, gençlik yıllarımın arkadaşı, o Sünni, ben Alevi bir ailenin çocuğu olarak doğdum. Ben sosyalist oldum o haça gidip, inançlı ve iman dolu gerçek bir Müslüman oldu. Ben illegalken bana : “Mamo faşist oldu” dediklerinde ben “hayır Mamo faşist olmaz” dedim. Mamo’ ya da “Teslim dinsiz, imansız, komünist “oldu demişler. Mamo : “hayır Teslim Allah’ ın emretmediği hiç bir şey yapmaz” diyerek dostluğumuzu savunmuş. 1993’ te yakalandığımda bizim köyden Bayrampaşa Cezaevine gelen ilk ve tek ziyaretçim Mamo oldu. Hala her hafta telefonlaşıyoruz. Bir birimize ahdimiz: bir birimizi görmeden ölmemek. Her telefon görüşmemizde “kaysız ol kardaş seni görmeden gitmeyeceğim” diyerek verdiği sözünde durduğunu ifade eder ben de aynısını kendisine tekrarlarım. Bu gidişle ayrılığımız sadece ahirette olacak. Mamo’ ya göre var bana göre varsa Mamo’ yu elinde olmadan cennete beni cehenneme yollayarak bizi ayırıp, irtibatsız bırakacaklar. Bence “Anti kapitalist Müslümanlarla” sol sosyalistler arası ittifak ve dayanışma da benimle Mamo’ nun arasındaki gibi ahirete kadar devam etmelidir.
Ne biz onların mahallesinde “salyangoz satalım” ne de onlar bize “kafir” desin. Ahireti onlara yani “anti kapitalist Müslüman” kardeşlerimize bırakalım beraberce bu dünyanın nimetlerini ortaklaşa, kardeş payı yaparak, birlikte, bir arada, hiç kimsenin bir diğerinin inanç ve yaşam tarzına karışmadan bu dünyayı cennete çevirerek yaşayalım. Aynı şeyi ulusal kimlik, cinsel tercih, cinsiyet farkı, farklı dünya anlayışları ile evrensel hukuk temelinde uyum sağlayarak: Erdoğanizme, aynı zamanda da kapitalizme karşı mücadelede omuz omuza devam edelim.
Buraya kadar kısaca özetlemeye çalıştığım gibi diktatörlük hastalığı her koşulda kendi karşıtını da yaratıyor. Hitler, Musolini vb. gibi diktatörler, diktatörlük hevesi ile gözleri körelerek, kendi geleceklerini örerken karşıtlarını da ürettikleri gibi Erdoğan diktatörü de diktatörlük kurgularını hayata uyarlamaya çalışırken kendi sonunu da getiriyor. İstanbul Belediye Başkanı oldu durmadı, başbakan oldu egemenliğe doymadı, “durmak yok yola devam” dedi. Cumhurbaşkanı oldu “ben alışılmış Cumhurbaşkanları gibi olmayacağım” diyerek yasaları Anayasayı çiğnedi. Bununla da yetinmedi “başkanlık sistemi” adı altında sınırlanmamış bir diktatörlük hevesine kapıldı. Bu hoyrat amaçlarına varabilmek için dünyada eşi bulunmayan ucube %10 barajına sarıldı. Bu sarılma HDP’ nin barajı aşması ile kendi sonu haline geldi. Sonunu gördükçe, devlet terörü estirerek, HDP’ yi imhaya yöneldi. Ancak her çırpınışında batıyor. “Yüz yıl projesi” ile arasına sıkışmış olduğu global sermaye ve Türkiye halklarını gücü HDP’ nin makasının mimarlarından birisi de Erdoğan’ ın diktatörlük sevdasıdır.
Teslim TÖRE
363 kez okundu.