2 Haziran 2013
Hayrettin Geçkin
“Kuşlar, dağlarımızda çekinerek uçmasın” dediğimiz için bizi kınadılar.
“Gidin savaşınızı başka yerde oynayın, burası güvercinlerin gökyüzü” dediğimiz için kin tuttular bize.
“Ne Yunanlılarındır, ne de Türklerin; balıklarındır Ege denizi” dediğimiz için vatan haini diye damgalamak istediler bizi. Fişlediler, işkencelerden geçirdiler.
“Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür / ve orman gibi kardeşçesine / bu hasret bizim” dediğimiz için zindanlarda çürütmeye kalktılar bizi
“Gündüzlerinde sömürülmeyen / gecelerinde aç yatılmayan” bir dünyaya aşık olduğumuz için sapkınlıkla suçladılar bizleri.
Her düşünceden, her kültürden ve her renkten bir çiçek tarlasına dönüşmüş yeryüzü düşleri kurduğumuz için yapmadıklarını bırakmadılar bizlere.
Dün olanları gördünüz: Taksimde bir gül açacak oldu / baharı yasakladılar sokaklara.
Çünkü onlar umudun düşmanıdır. “ Akarsuyun, meyve çağında ağacın, serpilip gelişen hayatın düşmanı…”
Bir şair olarak dünden beri düşünüyorum: Doğa kırımları ve insan kıyımları karşısında ne yapabilir şiir? Belde silah değil, matarada su değil…
Ve soruyorum kendime: Barışı, doğayı, eşitliği ve kardeşliği savunmanın savaşı savunmaktan daha tehlikeli olduğu bir ülkede şiir bir iş başarabilir mi?
Ağaçları kesen makineleri ve bu kesimi engellemek isteyen insanların üstüne sürülen tankları durduramayacağını biliyorum aslında.
İnsanların üstüne acımasızca püskürtülen biber gazının kimyasal etkisini yok edemeyeceğini biliyorum…
Biliyorum bilmesine de yine de şiirin, bomba yüklü araçları kullananları; silahları, tankları, kesim yapan makineleri kullanan insanları düşündürebileceğini düşünmek istiyorum. Ve yüreğimi “şiir boşuna yazılmış olmayacak” diyen ustanın yüreğinde eritiyorum.
Bir roman sanıyorum şu sözlerle bitiyordu: “Biz ki çoğuz; ezilen, sömürülen, yok sayılan ki bizleriz. Biz ki herkes için özgürlük, herkes için adalet diyoruz. Biz ki farkındayız, gitmekte ve gelmekte olanın. Haklıyız! Öyleyse biz kazanacağız hayatı.”
Başbakan çok konuşuyor. “Çok korktuğu için çok konuşuyor.”
Bizler için daha çok şey diyecekler. Susturmak için yeni yöntemler deneyecek, yeni odaklar oluşturacaklar.
Biliyorum ki bu ülke bizim, bu topraklar bizim, bu insanlar bizim. Ama onlar bizim değil, onlar bizden yana değil.
Bu halkı daha fazla kandıramayacak, karanlık ve kana bulanmış iktidarlarını daha fazla sürdüremeyecekler. Ve bu yüzden “bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp gidecekler.”
Farkındaysanız Nazım Hikmet’ten çok söz ettim. 3 Haziran onun ölüm yıl dönümü. Aşkın, devrimin ve gelecek güzel günlerin şairi Nazım’ı özlemle anıyor; 5 Haziran’da, “Deniz olduk astınız, okyanus olduk geliyoruz” diyen KESK’in, haklı ve onurlu grevini şimdiden selamlıyorum.
415 kez okundu.