Bundan yedi yıl önce siyasal sürgünümüzün duayenlerinden değerli bilimadamı Prof. Fahrettin Petek’i 88 yaşında 24 Aralık 2010 günü Paris’te kaybetmiştik.*Bugün bir başka acı haber geldi. Eşi, değerli dostumuz Neriman Petek de yıllardır ciddi sağlık sorunlarıyla boğuştuktan sonra 27 Nisan 2017’de, 94 yaşında, Paris’te hayata veda etti.
Sevgili Neriman Petek’in ailesine ve tüm dostlarına başsağlığı diliyor, acılarını yürekten paylaşıyoruz.NERİMAN HANIM’IN TARİHİM. Şehmus Güzel
“yüce gönüllü hallerini tanıyanların destanı
bir çığlık ve gözyaşı tarihi,
bir güller ve tozun tarihi,
bir buzul ve yakan kumullar tarihi,
bir akıl ve delilik tarihi,
soyluluk ve utancın tarihi.” (1)
Neriman Hanımın tarihi. Yazılan ama yine de eksik kalan bir tarihtir bu. Yaşamını a’dan z’ye eşine ve kızına adayan bir kadının, kahraman bir kadının tarihi.
1940’ların başında Neriman Hanım İzmir’de ortaokul öğrencisidir, piyano dersi de alan, kültüre ve müziğe meraklı bir genç. “Piyano dersini yaşlı bir Fransız bayan veriyordu. Karşıyaka’dan geliyordu.”
Neriman Hanım ailesini şöyle tanıtıyor : “Bizim ilk soyadımız Azâde idi. Yani ailemiz Azâde’ler olarak tanınırdı. Soyadı Kanunu çıkarılınca İdemen’i seçiyorlar. Sanki Fransızca ‘idée’ ile İngilizce ‘men’in biraraya getirilmesi sonucu oluşturulmuş bir isim. ‘Akıllıadam’ diye çevirmek olası. Akıl/fikir/düşünce ile adam sözcüklerinden oluşturulduğunu kabul edersek. (2) Annemin ismi Saliha. Annemin annesi Çerkes’tir. Annemin babası İstanbul’da İran Başkonsolosluğu yapmış bir adam. Babam İzmirlidir. Annem de İzmir’de doğmuş. O da İzmirli sayılır. Babam İzmir’in büyük tüccarlarından biriydi.”
Neriman Hanım’ın babası Hüseyin Hüsnü İdemen o yıllarda İzmir’de elektrik, radyo ve benzeri alanlarda satış yapan büyük bir tüccardı. 1942’de Varlık Vergisi yürürlüğe girince Aşkale’ye gönderilmekten kurtulmak için “salınan”, vilayet düzeyinde bir ölçüde dış görünüşe bakarak çok yüksek tutulan, vergi borcunu ödemek için herşeyini satmak zorunda kaldı. Aşkale’ye gönderilmekten kurtuldu ama mali ve maddi durumu sarsıldı.
Fahri Petek, İzmir’de liseyi yatılı okuduğu o günlerde, cumartesi öğleden sonra arkadaşlarıyla Tayyare Sineması’nda birkaç film izledikten sonra teyzesi Münevver Hanım’a gidiyordu.Teyzesinin sevimli kızı Muallâ o günlerde ortaokula öğrencisi ve en yakın arkadaşı Neriman’la cumartesileri kendi evlerinde ders çalışıyor. Eh! Ders çalışırken kimi meseleleri çözemiyorlar. Hele biyoloji, kimya ve matematikte! O zaman kimyası ve hele matematiği çok kuvvetli olan Fahri’ye danışıyorlar elbette. Neriman ile Fahri böyle tanışıyor, bu arkadaşlık nişanlanmaya gidiyor.
Nişanlı genç kız İzmir’de kalıyor ama nişanlı genç yükseköğrenimi için İstanbul’a gidiyor. 1941-1942 ders yılı başında Fahri Petek İstanbul Eczacılık Mektebi’ne kayıt yaptırıyor. Neriman Hanım asla unutmuyor: Fahri Petek, İstanbul’dan ona arkasına “Nerimanıma” (aynen) yazılı fotoğraflar gönderiyor. Bazen tek başına çekilmiş bir fotoğraf oluyor bu. Bazen bir arkadaşıyla çekilmiş.
O yıllarda Fahri Petek komünistti: Genç Fahri, Marx, Engels veya Lenin okuyarak komünist olmadı. 1930’larda halkının içinde yaşadığı, yaşamak zorunda kaldığı durumu kendi gözleriyle görünce komünist oldu. En doğal biçimiyle benimsedi komünistliği.
Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyesi olduğunu kendisine 1940’ların başında Hadi Malkoç söyledi : ”Parti’ye alındın Fahri.”
Fahri, Haziran 1946’da ise o günlerde kurulan Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi’nin (TSEKP) üyesidir. Türkiye Cumhuriyeti’nde 1940’larda zor meslektir komünistlik. İşte Neriman Hanım böyle bir delikanlıyla nişanlandığı ve evlilikten itibaren bütün yaşamını bu insana adadığı için hakiki bir kahramandır. Nitekim Fahri Petek, tutuklanma tehlikesi söz konusu olunca, Temmuz 1949’da Bergama’ya, İzmir’e, İstanbul’a, Türkiye’ye, eşine ve yeni doğmuş kızına, yani bebek Gaye’ye hosçakalın demek zorunda kaldı : Ver elini Paris! Paris al beni kucağına, kurtar beni ne olur.
Eşi ve kızına yıllar sonra kavuşabildi ancak. Devlet yakalarını bırakmadı. Üzüldü Fahri ve Neriman Petek. Ama Fahri bilimsel çalışmalarına aynı bilgelik ve aynı kararlılıkla devam etti. Neriman Hanım evinde terzilikle aile bütçesine katkısını sürdürdü. Fahri bilimsel toplantılar, bilimsel kongreler, kollokyumlar için Fransa dışına çıkabildi. 1990’ların başına dek bir tek vatanına dönemiyordu. Yıllarını onun için, onun kurtuluşu için verdiği o güzelim vatanına : Bergama’nın bağları, İzmir’in rıhtım ve plajları, Taksim Meydanı, Rami, Karagümrük, Üsküdar, Adalar, onsuz. O onlarsız.
“Bu devlet böyle bir şey işte kardeşim. Ne yapmalı?” Yaşam sürdü : 12 Temmuz 2008’de Fahri Petek ve eşi evliliklerinin 62. yıldönümünü kutladılar. Dile kolay : Altmış iki yıl. Altmış iki kere bravo ! Bu zaman dilimi içinde çok acı çektiler. Evet bu da doğru : Bunun adı evrensel acıdır. Evrensel acı. Çok zorluk çektiler evet çok …
Sürgün hayatı zor iştir : Bilen bilir. Ama tek çocukları Gaye’yi çok güzel yetiştirdiler : Ona daha minicik bir kız çocuğu iken son derece eğlenceli bir yaşam sunmayı bildiler : Ana ve baba belki aç kaldı ama o minik çocuk açlık nedir bilmedi. O acıyı, o zorlukları o minik çocuğa hissettirmediler: Ana-baba olmak sanatı budur işte! Bütün kötülük adamlarına ve bütün kötülüklere rağmen Fahri Petek, Neriman Hanım ve Gaye acıların üstesinden gelebildiler. Zorlukları aşabildiler. Yılmadan çalıştılar, yarattılar. Yıkılmadılar asla. Yılmadılar evet. Eğilmediler. Dik durdular. Dik durmasını bildiler. Bu da bize yeter. Bütün kötülük adamlarına ve bütün kötülüklere nanik.
Petek’ler 1950’lerin ikinci yarısından itibaren Paris’in doğusunda, başkente bitişik Les Lilas’da oturdular. Fahri Petek, Neriman Hanım ve Gaye’nin hayat hikayesini yazdığım günlerde onları pek çok kez ziyarete gittim. Uzun çok uzun sohbetler yaptık. Fahri Petek’in “Vakti kerahat geldi” demesi üzerine saat ondokuzotuz veya yirmiye doğru birer kadeh bir şeyler içtik. Birlikte yemek yedik. Neriman Hanım’ın ağzınıza layık ekşili etli bamyaları, canımın içi karnıyarıkları, yağı yerinde tuzu yerinde pilavları nasıl unutulur Kurban? Elli yıl aynı mahallede oturursanız siz mahalleyi ve mahallelileri bu arada bilhassa iyi kasabı, iyi bakkalı, iyi fırını tanırsınız. Onlar da sizi tanırlar. Bunun yararı : Herşeyin en iyisini size satarlar. Huyunuzu suyunuzu bilirler çünkü. Ah! Neriman Hanım’ın yemekleri : Yemesi güzel elbette, ama bunlar sadece güzel birer yemek te değil, birer maymuncuk : Açmadığı kapı kalmadı. Ne anılar hücum etti ne anılar…
Tadımlık bir anıyı buraya alıyorum. Yaşasın yoğurtlu bakla ! İşte konuştuklarımızdan :
Fahri Petek : Yoğurtla şarap gitmiyor gibi. Bence yoğurtla rakı gidiyor.
MŞG : Bakla yemenin bir avantaji var enazından : Ağzımızdaki baklayı da çıkarabiliyoruz (!)
Neriman Hanım : Bakla yoğurtsuz yenmez.
MŞG : Yani…
NH: 1951 olmalı, Paris’teki günlerimizde, Fahri’nin birkaç arkadaşı geldi eve. Henüz Fahri’nin Parisli arkadaşlarına o kadar alışmamışım. Tesadüfen bakla pişirmişim. Ama Paris’i iyi tanıyamadığım için dereotu bulamamışım ve dereotu yerine nane uydurmuşum. Neyse arkadaşları ve Fahri yemeği kibarca yediler. Kimse bir şey söylemedi ama ben itiraf ettim : Dereotu bulamadığım için nane koydum kusura bakmayın dedim. Aradan yıllar geçti: 1990’ların ortasında olmalı, Türkiye’de İzmir’de tatildeyken, akrabalar beni Çeşme’ye misafirliğe götürdüler. Birçok insan var, o arada da bir adam kibarca bana yaklaştı ve aramızda şu konuşma geçti:
– Merhaba Hanımefendi, beni tanımadınız herhalde?
– Merhaba, maalesef tanıyamadım.
– Ben Paris’te size gelmiştim.
– Öyle mi? Ne zaman?
– 1950’lerin başında, size kendimi tanıtayım mı?
– Aaa tabii memnun olurum.
– Size geldiğimde bakla pişirmiştiniz ve dereotu yerine nane koymuştunuz.
– Aaa evet evet işte şimdi inandım size.
(Gülüyoruz).
Ve Neriman Hanım ekliyor : Şimdi her bakla pişirdiğimde hep o olay aklıma geliyor. Ama artık dereotu olmadan bakla yapmıyorum elbette.” Evet işte böyle : Yemeklerimizin tadından sevimli dostluklara yolculuğa mak. Yaşamak kısacası. Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim! Ve yaşamımızdan kalanları gençlere emanet etmek.
Bu uzun görüşmelerimiz sırasında Fahri Petek’ten ve Neriman Hanım’dan çok şey öğrendim : Hayat dersleri aldım. Petek ailesinin evindeki düzenden sorumlu insan Neriman Hanım’dı. Nitekim Fahri Petek: Bir Hayat, Üç Can isimli kitabımın hazırlıkları süresince Fahri Petek’le evlerinde sohbet ederken Neriman Hanım zaman zaman ortadan kayboluyor ve bir süre sonra “İşte gazeteler”, “İşte fotoğraflar” diyerek çıkageliyordu : Evet Les Lilas’daki Anadolu, kekik, dereotu, dostluk ve yoldaşlık parfümüyle yüklü evdeki küçük odada, koridordaki kitaplıkta, yatak odasındaki dolaplarda, değişik çanta ve kutularda birçok belge, fotograf, gazete vardı ve onları bize Neriman Hanım bulup getiriyor ve her seferinde sohbetimize yeni bir boyut kazandırıyordu.
Evet söyleşiler dizisini daha çok Fahri Petek’le yaptım ama Neriman Hanım yardımını asla esirgemedi. O yüzden de o kitap aynı zamanda Neriman Hanım’ın da kitabıdır.
2 Mayıs 2017 Salı günü Gaye Petek’ten şu iletiyi aldım: “ Sevgili Şehmus, haberin olsun istedim, onunla da epey vakit geçirmiştin … annemi kaybettik, geçen perşembe vefat etti hastanede, bu perşembe Les Lilas’da toprağa verilecek. Onun da mumu söndü ama sağlığı çok bozulmuştu, neyse ki fazla acı çekmeden kurtuldu.”
Neriman Hanım’ı en son Gaye ile birlikte hastanede ziyaret etmiş ve deliler gibi gülüp durmuştuk. Ayrılık saatinin geldiğini duyumsuyorduk. Bize burada kahraman kadınların, yaşamını eşine ve kızına adayan ve onların başarması için saçını süpürge yapan kadınların en iyi temsilcilerinden biri olan Neriman Petek’in anısı, yaşamı, yaptıkları, bize bıraktıkları önünde saygıyla, sevgiyle, özlemle eğilmek kalıyor. Bu da zor.
Bu da bizim tarihimiz. Unutmuyoruz. Sahipleniyoruz:
“insanların gördüğü düşün tarihi,
insanların insanlığa doğru uzun yürüyüşünün tarihidir bu.
(…) bizden çok uzaklardan gelip
çok uzaklara gidecek bir tarih!” (1)
NOTLAR
(1) Francis Combes: “Ayinin Giriş Duası” şiirinden: Ortak Dava (Cause Commune), çeviri: Özdemir İnce,
(2) 1935 Tarihli Dil Kılavuzu “idemen” sözcüğü için “entellektüel” karşılığını veriyor.
(3 Mayıs 2017)
410 kez okundu.