Savaş sebebiyle göçenleri, güvence altına alabilecek ‘İltica Yasaları’ olmayan bir ülke nasıl ‘güvenli’ olabilir?
Hapishanelerinde, kendi tarihinde görülmemiş nüfus patlamaları gerçekleşen bir ülke nasıl ‘güvenli’ olabilir?
Sokakları hergün kana boyanan bir ülke nasıl ‘güvenli olabilir?
17 Ekim 2015 tarihinde Frankfurt’ta meclis üyelerine de açık bir toplantı gerçekleştiren Avrupa Sürgünler Meclisi Yürütme Kurulu; gündemindeki konuları görüşerek “KAMUOYUNA” açıklamalarda bulundu:
Egemen güçler sömürüye, soyguna, talana doymuyorlar. Yıllarca “dost hayatı” yaşadıkları küçük çaplı diktatörlerle çıkar çelişkisine girdiklerinde, temel insani hukuku da ayaklar altına alarak onları yok ediyorlar.
Ülkeleri işgal ediyorlar, paramiliter katil sürülerini halkların üzerine sürüyorlar, kadim halkları göçertiyorlar, binlerce yılda biriktirdikleri maddi-manevi değerlerine el koyuyorlar, yağmalıyorlar.
Bütün bunları demokrasi ve özgürlük adına yapıyorlar.
Oysa bu yeni dünya düzeni köhnemiş eski düzenler gibi zulmün, zorbalığın düzenidir. Savaşlar, katliamlar, göçler, sürgünler bu düzenin en görünür resmidir.
İşte Irak, Libya, Suriye halklarının durumu…
Şehirlere, köylere, yerleşim alanlarına atılan bombalar, havaya uçurulan mekanlar, çocuk, kadın, yaşlı, hasta göç yollarına düşen milyonlar… Mayınlı tel örgülere takılanlar, denizde boğulanlar, bin bir zahmetle sınırları geçenler, Ortadoğu cehenneminden çıkıp Avrupa’nın sahte cennetine düşenler…
Bu hazin durum faşizm koşullarında ülkesini terk etmek zorunda kalmış, yıllarca iltica sorunları ve sürgün hayatı yaşamış biz sürgünleri yüreğinden, derinden yaralıyor. ASM’nin kuruluş ilkeleri ve hedefleri açısından da yakından ilgilendiriyor.
Öte yandan özellikle Almanya son dönemde; “şu ülkelerde artık fiili bir savaş yoktur” diyerek; iltica yasalarında değişiklikler yaptı. Yüzlerce insan, geldikleri gibi uçaklara doldurulup kendi ülkelerine gönderildiler-gönderilmeye devam ediyorlar.
AB üyesi 28 ülkenin devlet ve hükümet Başkanları’nın Brüksel’de gerçekleştirdiği Sonbahar Zirvesi’nin ardından; Almanya’nın baskısıyla gündeme gelen ‘yeni tespitleri’ hepimiz gördük. ‘Güvenli Ülke Türkiye’! Hem de Suruç Katliamı’nın daha hesabı verilmeden, hem de ‘bu ülkede devlet savaşı bitirmek istemiyor, biz de inadına barış istiyoruz’ diyen binler üzerine salınan bombaların, Ankara Katliamı’nın ardından…
Türkiye’de resmi rakamlara göre sayısı 2 milyona yaklaşan Suriyeli sığınmacıların; ‘vatandaşlık’ adımlarını dahi atacağı yasalar mevcut değildir. Avrupa Konseyi Üyesi ülkeler dışından gelen tüm mültecilerin, Türkiye sınırları içerisinde sadece ve sadece 5 yıllık ‘korunma’ hakları vardır. YANİ BU İNSANLAR ARTIK TAM ANLAMIYLA VATANSIZDIR! Ne yıkılmış ülkelerine dönmeleri mümkündür, ne de yasal olarak ‘Türkiyeli’ olma hakları vardır. Avrupa’ya kaçışları bu yüzdendir.
Bu kapsamda; Merkel ve Erdoğan arasında sığınmacıların ‘maddi pazarlık konusu’ yapılması utanç vericidir. Onların en temel yasal hakları hakkında kamuoyuna tek bir kelime dahi açıklanmayıp, resmi görüşmelerin; “kaç parada ütüşelim” biçiminde bir pazarlıkla kamuoyuna deklere edilmesi utanç vericidir.
Avrupa Sürgünler Meclisi olarak, ‘sürgünde yaşamaya mecbur kalmamızın’ sebeplerini unutmadık! ‘Ya ölüm-ya zindan’ yollarından başka yol bulunmayan bir ülkeden, Türkiye’den geldiğimizi unutmadık! Türkiye Zindanları’nda ülke tarihinde görülmemiş bir ‘nüfus artışı’ patlaması olduğunun her gün tanıklığını yapıyoruz.
Türkiye, eskisinden daha ‘güvenli’ bir ülkeyse; Avrupa tüm Sürgünler’ide mi gerisin geriye ‘güvenlik altına’ teslim etmeyi planlayacak?
Önümüzde belirsizliklerle dolu; ama ‘İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin hükmünün dahi kalmayacağı günler bizi bekliyor.
Avrupa Sürgünler Meclisi olarak üyelerimize ve kamuoyuna çağrımızdır; mültecilerin şu an içerisinde bulunduğu gerçeklik, bizden çok uzak-bizim dışımızda bir gerçeklik değildir. Onların sorunlarına duyarlılık göstermek; yeni gelişecek savaş konseptlerine-onun yasalarına karşı durmakla eştir.
Akbabaların gözü dönmüşçesine cirit attığı bu dünya gerçekliğinde de, hemen önümüzdeki süreçte gerçekleşecek 1 Kasım Seçimleri’nde de tabi ki tarafız!
Diktatörlüğün önünün kesilmesi, katliamların hesabının sorulması, barışçıl, demokratik bir ortamın yaratılması, savaşlardan sağ kurtulabilen sığınmacılara yasal sınırları net bir yaşam hakkı sunulması, sürgünlerin özgürce ve onurlu bir şekilde ülkelerine dönebilmesi için:
İnadına Barış, İnadına Özgürlük, İnadına HDP diyoruz.
Avrupa Sürgünler Meclisi
Yürütme Kurulu
21.10.2015
408 kez okundu.