Geçtiğimiz günlerde başbakan Erdoğan’ın da konuşma ve uygulamalarıyla sıkça gündemleştirdiği “sürgünler sorunu” bugüne kadar sorunla hiç ilgilenmemiş birçok medya üyesinin de katılımıyla yeniden güncellik kazandı. Oysa bu sorun, hamasi söylemlerle ve sıradanlaşmış “mağduriyet” ağıtlarıyla, hileli bir biçimde politik bir araç olarak kullananların değil, öncelikle, sorunu yaşayanların ve çözüm için elini taşın altına koyanların söz söyleyebileceği bir sorundur.
Bu amaçla kurulmuş bir sivil toplum kurumu olan Avrupa Sürgünler Meclisi, böylesi bir ortamda 1. Olağan Kongresi’ni 1 Aralık 2013 tarihinde Köln’de gerçekleştirdi.
30 Kasım 2013 tarihinde Başbakan Erdoğan’ın her ay yaptığı Millete Hizmet Yolunda programında mevcut realiteyi Şiwan ile özdeşleştirerek şöyle dedi: “Dili ne olursa olsun, inancı, etnik kökeni, ideolojisi her ne olursa olsun, insana, sadece ve sadece insana, cana bu reva mıdır?.. Böyle bir ceza, böyle bir mahkumiyet, mağduriyet hak mıdır, insani ve vicdani midir?”
Elbette hak değildir. İnsani ve vicdani de değildir? Ama biz de soruyoruz: 12 yıldır güçlü bir şekilde iktidarda olup da, bir seçim öncesi şovunu süslemek amacıyla da olsa, hem bunları söyleyip hem de gereğini yapmamak dürüstlük müdür? Elbette bu mümkün olamaz. Böyle bir söylem ve eylem zıtlığı hiçbir ahlaki kavramla açıklanamaz! Eğer ölçü “elin silah değil, saz tutması” ise, Ahmet Kaya’nın ölümü neden beklendi? Neden bugüne kadar bu konuda adil bir çözüm sağlayabilecek adımlar atılmadı?
Hayır, yüzbinleri doğrudan ilgilendiren sürgünler sorunu, seçim arifesinde kullanılan bir propaganda malzemesi değildir. Aksini düşünmek elbette ahlaki de değildir vicdani de!
Sürgünlük olgusu sadece, sonuncu büyük sürgün dalgası olan 12 Eylül sürgünleriyle sınırlı olarak ele alınabilecek bir olgu değildir. En kısa tarih olarak bile, büyük Ermeni Soykırımı ile başlayan, Asuri/Keldani, Rum Pontus halkları ya da Süryani, Alevi ve diğer inanç grupları üzerinde kitlesel olarak süren, Kürt halkının kesintisiz sürgünleriyle devam ederek sınıf mücadelesinin içinden emek yanlısı devrimci, sosyalist muhalif güçlere yöneltilerek derinleştirilen, politik iktidarların sıkça kullandığı bir tecrit, tenkil ve imha politikasıdır.
Osmanlı Sultanı Abdülhamid’e karşı “özgürlüklerin genişletilmesi” amaçlı Jön Türk hareketinden günümüze dek demokratik olmayan devletler muhalifleri üzerinde bu bastırma uygulamasını cezalandırma anlayışıyla birlikte hep sürdürmüşlerdir. Ne var ki, Cumhuriyet döneminde bu yöntem kuruluşundan bugüne kadar, toplumsal muhaliflerin her rengine karşı ve kitlesel ölçekte derinleştirilerek ve yaygınlaştırılarak bir devlet politikası olarak uygulanmıştır.
Sürgünlük, insanı merkezine almayan anti demokratik uygulamalar için hukuk sistemini kullanma, yani devletin ‘yasal’ kararlarıyla hükme bağlanmış olarak değil, tersine daha çok, hedef grup üzerinde terör uygulayarak kitlesel ya da bireysel korku yaratıp onları kaçışa zorlama; ya da kendi kimliğiyle, insan onuruna yaraşır koşullarda yaşayabilme olanaklarını kısmen ya da tamamen ortadan kaldırarak kitlesel ya da bireysel göçe zorlama biçimlerinde gerçekleştirilebilir.
Kişi üzerinde psikolojik, sosyal ve ekonomik olarak büyük tahripler yapan sürgünlük olgusunun, bunu gerçekleştiren bütün uygulama türleriyle ortadan kaldırılması Avrupa Sürgünler Meclisi’nin temel amacıdır.
Bireylerin kendi yaşamlarına ilişkin bireysel olarak kendi düzenleme kararlarını alması elbette en temel haklarıdır. Ama biz biliyoruz ki, sürgünlük sorununun, tek tek bireylerin kendi çabalarıyla kökten çözülebilmesi mümkün değildir. Bunun için, bu tür uygulamaların olduğu ülkelerde ve sürgün yaşam alanlarında ciddi bir insan hakları ve demokrasi mücadelesini birlikte, ortak bir mücadele ile vermek gerekir. Çünkü:
– Sorun, sürgünü uygulayan ülkelerde özgürlükçü, eşitlikçi, çoğulcu, katılımcı ve insan merkezli bir demokratikleşmenin gerçekleştirilmesi sorunudur;
– Bunun için öncelikle zulüm, kıyım görmüş, tehcire zorlanmış, mağdur edilmiş halklarla ve inkar edilerek yok sayılmış veya zorla gasbedilmiş haklarla bir yüzleşme gerçekleştirilmesi zorunludur.
– Sürgünlüğe yol açan bütün yasal dayanakların ve farklı olanlar üzerinde “mahalle baskısı” yaratabilecek, adil ve eşitlikçi olmayan her yasal hükmün yasalardan temizlenmesi; ulus, inanç, cins ya da yaşam tarzları üzerinde egemenlik iddialarını kaldırarak eşitlenme yapabilecek demokrasi anlayışını öngören siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel bir yapılandırma şarttır.
– Bütün bu düzenlemelerin yanı sıra, topraklarından sökülerek yeni yaşam alanlara aramak zorunda bırakılan sürgünlerin bu uygulamadan kaynaklı zararlarının tazmini ise adalet duygusunun temelini oluşturması gerekir.
Onurlu ve özgür bir yaşamın bütün insanlık için olduğu bilinciyle bakıldığında, sürgünlük sorununa karşı sürdürülecek mücadele, siyasal partilerden ya da hükümetlerden tamamen bağımsız; taşımak istedikleri kendi kimlikleriyle sorunlara yaklaşan; demokratik mücadeleyi temel alan, siyasal istemli bir özgürlük mücadelesidir. Bu anlamda elbette Avrupa Sürgünler Meclisi, kendisini bütün dünyada verilmekte olan özgürlük mücadelelerinin bir bileşeni olarak değerlendirir.
AVRUPA SÜRGÜNLER MECLİSİ, 1 Aralık 2013 tarihinde yapılan 1. Olağan Kongre’sinde sorunu bu temellerde ele alan bir Program’ı kabul ederek çalışmalarına ivme katmıştır.
AVRUPA SÜRGÜNLER MECLİSİ 1. Olağan Kongre’si, sürgünlük olgusunun sonuçları üzerine var olmuş demokratik karakterli bütün kuruluşlarla eşitlik ve kardeşlik temelinde bir çalışmayı, gücü ve olanaklarını paylaşarak ortak bir mücadele gerçekleştirme kararlılığını bir kez daha vurgulamıştır.
AVRUPA SÜRGÜNLER MECLİSİ 1. Olağan Kongre’si, çalışma alanına giren kuruluş ve bireylerle ilişkisinde, sürgünlerin hem terk etmek zorunda kaldıkları topraklarda hem de sığındıkları ülkelerdeki özgürlük istemli çalışmaların demokratik yollarla kazanımı ve korunmasını temel alan mücadele biçimlerini ilke edinmiştir. Bu anlamda, bir yandan sürgünlüğü yaratan koşulların kaldırılması için kendi ülkelerine yönelik, diğer yandan sürgünlerin onurlu ve daha özgür bir yaşam sürdürebilmeleri için sığındıkları ülkelerin demokratik hâkli ve özgürlükler için verdikleri yasal demokratik mücadelelerde de yer alır.
AVRUPA SÜRGÜNLER MECLİSİ 1. Olağan Kongre’si, sürgünlerin yeni yaşam alanlarında da insan onuruna saygılı ve evrensel insan hakları kurallarına bağlı bir yaşam sürdürebilmeleri için ekonomik, sosyal, kültürel çerçeveli yönlendirme çalışmaları yapar.
AVRUPA SÜRGÜNLER MECLİSİ tarafından seçilen yeni Yürütme Kurulu, Pratik Çalışma Programı’nı hazırlayarak kamuoyuna açıklayacaktır. Bu programın hazırlanması ve gerçekleştirilmesi aşamalarının bütününde kurumumuzla paylaşılma amacıyla sunulacak olan her tür katkıyı büyük bir mutlulukla kabulleneceğimizin bilinmesinde yarar görüyoruz.
Kamuoyuna duyururuz.
Saygılarımızla.
996 kez okundu.