KATLI MÜLTECİLİK- Engin Erkiner

15769720200319-37558-1b55pz8

KATLI MÜLTECİLİK

Katlı mültecilik ile kastedilen insanların birden fazla mülteci olması ya da 1, 2, 3, 4

gibi mülteciliğin katlarıdır. Mültecilik değişti. Normal olarak insanlar bir kere mülteci

olur. Bir ülkeyi terk etmek zorunda kalır ve başka bir ülkede kısa veya uzun bir süre

mülteci olarak yaşar. Artık aynı insanların ya da insan grubunun birden fazla

mültecilik yaşaması artan bir örnek olarak ortaya çıkmaktadır.

Edebiyatçılar insan hayatındaki yeniyi daha çabuk görür. Isabel Allende son romanı

“Dieser Weite Weg” de İspanya iç savaşında cumhuriyetçilerle birlikte savaştıktan

sonra Franco’nun kazanması üzerine Şili’ye kaçmak zorunda kalan, yıllarca burada

yaşayan ve Pinochet darbesinin ardından bu kez Venezuella’ya kaçmak zorunda

kalan bir çifti anlatır. Bu insanlar iki kere mülteci olmuşlardır.

Sürekli yaşadığımız örnekler ikiyi aşmaya başladı. Bildiğimiz örnekten hareket ederek

Afganistan’dan başlayalım.

Çok sayıda Afgan ülkelerinde yıllardan beri sürmekte olan savaştan kaçarak İran’a

sığınırlar. İran bunlar arasından seçtiklerine kısa süreli askeri eğitim verip, “ya

savaşırsınız ya da geri dönersiniz” tehdidiyle Suriye’deki İran ordusunda asker olarak

savaşa sürer. Bu insanlar yıllardır savaşan tecrübeli cihatçılar karşısında ağır kayıp

verirler.

Kalanların bir bölümü İran’da bir süre yaşadıktan sonra Türkiye’ye geçer (ikinci

mültecilik). Burada da bir süre yaşarlar ve ardından otobüslere doldurularak

Yunanistan’a geçmeleri için Trakya’daki sınır kapılarına götürülürler. Bazıları da

deniz yoluyla Yunanistan adalarından birisine ulaşarak şansını denemek ister

(üçüncü mültecilik). Burada kalmak zorundadırlar, ilerisi yoktur. Şu veya bu şekilde

yolunu bulan az sayıda kişi Yunanistan üzerinden Almanya, Fransa, İsveç gibi

ülkelere ulaşır (dördüncü mültecilik). Başarılı olamayıp geriye gönderildiklerinde

genellikle Afganistan’a dönmezler, mülteciliğin önceki katlarından birisine şanslarını

yeniden denemek üzere dönerler.

12 Eylül sonrasında Avrupa ülkelerine gelmek zorunda kalan Türkiyeli devrimciler

arasında da iki kere mültecilik yaşamış olanların sayısı az değildir. Önce Almanya’ya

(o yıllarda iki Almanya bulunduğu için Batı’ya) gelirler, burada iltica başvuruları kabul

edilmeyince Fransa’ya gidip, oradan iltica pasaportu alıp yeniden Almanya’ya gelirler.

Burada iki kere mültecilik olgusunu Fransa’da bir süre yaşadıktan sonra Almanya’ya

gelenler için kullanmak gerekir. Bu satırların yazarı da önce Fransa’da iltica etmiş,

burada 1,5 yıl yaşadıktan sonra Almanya’ya gelmiş ve Fransa’nın ardından yıllarca

bu ülkeye uyum sağlayamamıştır.

Tarihte bir ülkeden diğerine gitmek zorunda kalan, orada da kalamayıp başka yere

giden çok sayıda örnek bulunuyor. Bu örneklerin tümünü tek teori içinde toplamak

zordur, çünkü her örneğin kendine has özellikleri bulunur.

Tarihteki örneklerinden farklı olarak katlı mültecilik artan oranda kitleselleşmekte ve

bu da onların ucuz işgücü olmanın yanı sıra başka ülkelere karşı baskı unsuru olarak

kullanılmasını getirmektedir.

AKP ülkede büyük çoğunluğunu Suriyelilerin oluşturduğu yaklaşık 4 milyon mülteci

için Avrupa Birliği’ne yönelik tehdidini hayata geçirmeye karar verdi. Gerekçeleri, söz

verilen ekonomik yardımın tamamının ödenmemesiydi. Mülteciler özellikle büyük

kentlerden toplanıp AKP’nin kiraladığı otobüslerle Trakya’daki sınır kapılarına

getirildiler. Ege denizi kıyılarına getirilip Yunanistan adalarına geçmeleri istenenler de

oldu ama mevsim kış olduğu için bu yol özellikle tehlikeliydi. Yunanistan kara sınırını

kapatınca mülteciler iki ülke arasında kaldılar. Bir yolunu bulup geçebilenler

Yunanistan polisi tarafından yakalandıklarında paraları ve cep telefonlarına el

konulup, dövülüp, bazılarının elbiseleri de alınıp çıplak olarak geri gönderildiler.

O günlerde de varolan ama Türkiye’ye uğramadığı sanılan Corona virüsü hızlı

yayılan bir salgın olarak gündemin merkezine oturunca mülteciler unutuldu. Bir

bölümünü yine AKP’liler otobüslerle geri getirdiler, bir bölümü ise sınırdaki bekleyişini

sürdürüyor.

Suriyelilerin az, Afganlı ve Iraklıların daha fazla olduğu bu mülteci kitlesi gerek

sınırda gerekse de Yunanistan adalarında çok zor şartlar altında yaşıyor (daha önce

gidenler arasında Suriyeliler fazlaydı). Adalardaki mülteci kamplarında kapasitenin

birkaç katı insan çok kötü şartlarda yaşıyor. Burada sıkışmış durumdalar çünkü bir

Avrupa Birliği ülkesine gelmeyi başardılar ama buradan ana karaya ulaşamıyorlar,

kamplarda belirsiz bir geleceği bekliyorlar.

Yunanistan bunu kasten yapıyor denilebilir. Mesaj şudur: “Türkiye’dekiler, eğer

buraya gelirseniz daha da kötü şartlarda yaşarsınız ve bir adada hapsolursunuz.”

Yunanistan adalarındaki şartların biraz olsun düzelmesi durumunda Ege kıyılarında

bekleyen binlerce mültecinin –boğulmak tehlikesini de göze alarak- denize

açılacağından çekiniyor. AKP’nin bu gidişi özellikle teşvik edeceği biliniyor.

Corona salgını sonucu sınırdaki ve adalardaki mülteciler gündemden düştü, AKP’nin

“yüz binlerce kişiyi Avrupa’ya salarız” tehdidi tutmadı, mülteci kitlesinin şimdilik kullanım değeri kalmadı.

Yeniden gündeme gelmesi Corona krizinin hafiflemesinden önce mümkün görünmüyor.

Sayı olarak gittikçe artan ve katlı özellik gösteren mültecilik konusunda şu veya bu ülkede veya

ülkeler grubunda alınacak tedbirlerin ancak geçici özellik taşıyacağı görülüyor.

Yaz geliyor. Sadece Türkiye’den Ege veya kara yoluyla değil, özellikle Libya üzerinden çok sayıda

mülteci Akdeniz’de boğulmak tehlikesini göze alarak İtalya’ya ulaşmaya çalışacak.

Bu ülkede Corona’dan çok sayıda ölümün olmasının onları korkutacağını ve sayılarını önemli

oranda azaltacağını sanmıyorum. “Deneyeceğiz, belki bir yolunu buluruz, başka çaremiz yok.”

Geniş bir coğrafyada önemli sosyo-ekonomik değişiklikler yaşanmadan

mültecilik konusunun katlı özelliğinin gittikçe belirginleşerek süreceği görülüyor.

78 kez okundu.

Check Also

SÜRGÜNLÜK VE ETNOLOJİ – Engin Erkiner

            Sürgünlükle ilgili incelemeler, bu sürgünlük ülke içinde veya dışında …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir