Sakine Toraman
Kardeşim Hüseyin Toraman’ın evinin önünde devletin güvenlik güçleri tarafından kaçırılarak kaybedilmesinin üzerinden 22 yıl geçti. Kardeşimin dosyası, iki yıl önce 20 yılının dolması nedeniyle zamanaşımına uğradı ve düştü.
TİHV’nın davanın zamanaşımına uğrama tehlikesi gözönüne alınarak İstanbul Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunması sonucu, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı soruşturma açmış ve neyi nasıl soruşturduysa ’tüm aramalara rağmen şüpheli bulunamamış’ deyip zamanaşımını da bahane ederek soruşturmayı kapatmıştır.
TİHV’na verilen cevap üç dört satırdan ibaret. Nereye veya hangi kurumlara sorulmuş, nasıl bir soruşturma yapılmış, tek bir cümle yok. Zaten soruşturmanın açılmasıyla kapatılması arasında çok kısa bir zaman var. Yani verilen cevapta gerekçeli karar bulunmamaktadır.
Kardeşimin olayında olduğu gibi, devlet eliyle kaybedilme vakalarının çoğunda açılan soruşturmalar, zamanaşımı gerekçe gösterilerek yine devlet eliyle ya kapatıldı ya da kapatılma tehlikesiyle yüz yüze.
Örneğin Hasan Gülünay’ın kaybedilmesi olayında savcılık soruşturmaları aksatıyor, sürüncemeye bırakıyor. Gösterilen tanıklar kabul edilmiyor. Gerekçe; delil eksikliği… Yani savcılık polise soruyor. Polis de böyle bir kişi gözaltına alınmamış ve bizde kaydı yok diyor. Böylece şüpheli bulunamıyor ve dava zamanaşımından düşüyor.
Cemil Kırbayır’ın kaybedilmesi olayında ise, 100 yaşındaki Berfo Ana’nın Erdoğan’ın görüşmesi sonrasında, Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonunun çok kapsamlı soruşturup hazırladığı 350 sayfalık raporu savcılığa iletilmiş ve savcılık soruşturma başlatmıştır. Aradan üç yıla yakın bir zaman geçmesine rağmen savcılık soruşturması bitmediği için mahkemede davanın görülmesine başlanılamamaktadır. Neyi soruşturuyor bu savcı? Ellerinde bu kadar geniş bir rapor varken, failler belliyken.
Bir örnek de Diyarbakır’ın Kulp ilçesinden. Bolu Dağ Komando Taburu’nun askerleri 9 Kasım 1993 tarihinde Kulp’un Alaca köyünde 11 kişiyi gözaltına alır ve köylülerden bir daha haber alınamaz. 2004 yılında bir toplu mezarda kaybedilen 10 köylünün kemikleri bulunur. Açılan soruşturmalar bir türlü ilerlemez. Dosyanın zamanaşımından düşmesi son anda, bu yılın ekim ayı başında dönemin tugay komutanı Yavuz Ertürk hakkında yakalama kararı çıkarılması nedeniyle şimdilik önlenir.
Bir çok kaybedilme davasında failler belli, tanıklar var… Savcılık, soruşturma açmak zorunda kalıyor ama soruşturmayı sonlandırmadığı için yargı sürecine geçilemiyor. Ya da soruşturma üstünkörü geçiştirilip durduruluyor. Yıllardır dosyalar raflarda tozlanmakta, zamanaşımından düşmesi beklenmekte. Ve katiller elini kolunu sallaya sallaya gezdiği gibi bir de terfi ettiriliyor.
Gözaltında kaybedilme, TCK’nda insanlığa karşı işlenen suçlar kapsamına alınmıyor, adli adam öldürmek suçluları için yürürlükte olan 20 yıllık zamanaşımı uygulamasına tabi tutuluyor. Bir devletin güvenlik güçlerinin, gözaltına aldığı insanları işkence ederek öldürüp kaybetmesini ve bunu muhalif her gücü sindirip yok etmek için uyguladığı bir yöntem haline getirmesini, nasıl adlandıracağız?
Bize yaşatılan bu zulüm Uluslararası Hukukta insanlığa karşı işlenmiş suçlar kapsamına girer. Elbette devlet, kendi işlediği suçu yine kendi soruşturursa ne şüpheliyi bulur ne de belli olan failleri! Uluslararası Hukukta İnsanlığa karşı işlenmiş en büyük suçlar kapsamına giren devlet tarafından kaybetmeler de zaman aşımına uğratılır. Birleşmiş Milletler (BM) zorla kaybedilmeleri yasaklayan, bu suçu işleyenlerin cezalandırılması ve ailelerinin kaybedilenlerle ilgili bilgi edinme haklarını içeren Uluslararası Kayıplar Sözleşmesi’ni 2007’de imzaya açtı. Sözleşme bugüne kadar 90’ın üzerinde ülke tarafından imzalandı. Uluslararası çağrılara rağmen Türkiye Sözleşmeyi halen imzalamamıştır. Erdoğan hükümetinin BM Uluslararası Kayıplar Sözleşmesi’ni imzalamama çekincesinin nedeni ne olabilir?
Erdoğan, demokratikleşme paketçiği bile diyemeyeceğimiz açıklamalarıyla, ’demokrasi’ inşa etme vaatleriyle bir dönem daha tahtta kalma planları yapıyor. Kayıplar meselesi, Başbakan için hiç de anlam ifade etmeyen birkaç bin kişinin sorunu değil oysaki. Kayıplar bu toplumun sorunu, bu sistemin neden olduğu bir sorun. Sorun bu devletin işleyişi sorunu. Hangi hükümet başta olursa olsun, devlet eliyle işlenmiş suçlarla yüzleşmediği sürece, demokrasi yönünde bir adım bile ilerleyemez. 29 Ekim’de Cumhuriyetin ilanının 90. yılı kutlanacak . Enkazın üzerine kurulmuş bir cumhuriyet. 90 yıllık tarihi hep enkazlarla dolu ve her gelen kaldırmadan enkazı kendi iktidarını üzerine kondurmuş. İşte Erdoğan hükümeti de sağlam temelden yoksun ve de kesinlikle bu enkazı kaldırma niyeti taşımıyor. Ergenekoncuların yargılanma süreci, bu hükümetin niyetini çok iyi ortaya koydu. Sadece kendilerini hedef alan darbe girişimleri nedeniyle yargılandılar ve ceza aldılar. Oysa sokak infazlarının, kayıpların, işkencelerin Faillerinin Ergenekon içinde yer aldığı aşikar olduğu halde. Ve gözaltında kaybedilmelerin baş sorumlu Ağar’ın korunması, Erdoğan hükümetinin kayıplar konusundaki tutumunu açıkça ortaya koymaktadır.
AKP Hükümeti’nin, devlet eliyle kaybedilmeler konusunda ciddi adımlar atacağı, soruşturmaları tarafsız yürüteceği, zaten belli olan faillerin yargı önüne çıkartılıp hak ettikleri cezaların verileceği ve kayıplarımızın kemiklerinin biz ailelere teslim edileceği yönünde artık bir umut taşımıyorum.
Kayıp yakınları ve insan hakları aktivistleri , devlet eliyle kaybedilme vakalarının soruşturulması için devlet kurumları dışında, tarafsız ve bağımsız çalışacak komisyonlar oluşturulmasını talep etmektedirler. Cumartesi Anneleri ve Cumartesi İnsanları her Cumartesi Galatasaray’dan, bu haklı taleplerin bir an önce hayata geçirilmesi için hem ülke içinde hem de uluslararası boyutta vicdan sahibi herkesi destek olmaya çağırıyor.
Biz kayıp yakınları yıllardır acılar içinde kavrulduk. Ama yılmadık, sinmedik, korkmadık.
Evladı elinden alınmış bir anneyi ne korkutabilir ki?
Yirmi yıldır beklediği evladı, eşi, babayı, kardeşi bulma umudunu kim kırabilir?
Kim bekleyebilir bizden CANLARIMIZın katillerini koruyup kollayanlarla barışmamızı, helalleşmemizi?
Unutmayın, bu topraklarda gözaltında kaybetme politikası Cumartesilerde ve her yerde kaybetme saldırısına karşı durmamızla son buldu.
Kayıplarımızın akıbetinin açıklanmasını ve faillerin yargılanmasını sağlayacak gücün içinde yer alacak mısınız?
Bizim kayıplarımızın fotoğraflarına kardeş, bizim arayışlarımıza ses olacak mısınız?
917 kez okundu.
Ne demek zaman asimi? Kavrulan yüreklerde ki aci zaman asimina ugramadigina göre hukuksal anlamda da zaman asimi diye bir seyin söz konusu olmamasi gerekir!