Strasbourg, le 22.01.2014
Sayın Cumhurbaşkanı,
1980’lerin başından beri –siyasi nedenlerle gelip iltica ettiğim- Fransa’da yaşamaktayım. 30 yıl bir yerde misafir kalınamayacağına göre, bir bakıma Strasbourg’luyum. Böyle olunca, Fransa’da olup bitenler haliyle beni ilgilendiriyor. Uzatıp, değerli zamanınızı almak istemem:
Bu mektubu size yazmama vesile olan, 9 Ocak 2013’deki Paris olayıdır. Şehrin en işlek bir caddesinde üç Kürt kadın –belli ki önceden tasarlanmış- bir cinayete kurban gidiyor, katil veya katiller yakalanamıyor. Üzerinden bir yılı aşkın zaman geçmesine karşın, devlet yetkilileri hala susuyor. Anlaşılır gibi değil.
Olayın araştırma aşamasında olduğunu, yazılı-görsel medyadan izliyoruz. Ancak siyaset ve devlet tecrübelerinizden siz daha iyi bilirsiniz ki , olay bir yanıyla siyasidir. Dolayısıyla devletin suskunluğu onu zan altında bırakıyor.
Katledilen Sakine Cansız, Fidan Doğan, Leyla Şaylemez’in aileleri, yakınları, yol arkadaşları, milyonlarca Kürt insanı ve Fransa’nın insan haklarına, özgürlüklere, adalete, temiz siyasete duyarlı kamuoyu bu konuda inandırıcı, ikna edici açıklamayı kanımca asıl sizden bekliyor.
Sayın Cumhurbaşkanı
Size bu mektubu yazmamın öncelikli sebebinin tamamen “insani” olduğunu söylemek isterim. Sorumlular bağlantılarıyla birlikte ortaya çıkarılır, yargılanır, cezalandırılırsa; ailelerin ve yakınlarının acıları nisbeten diner diye düşünüyorum.
Bir diğer neden; Fransız vatandaşı olarak sizin seçmeninizim. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde size oy vermişim. Seçtiğimiz yöneticilere soru sormayı, cevap almayı, onlardan can güvenliğinin sağlanmasını, hakkın- hukukun korunmasını istemeyi Fransız liselerinde okutulan Felsefe kitaplarından öğrendiğimi söylemekten kompleks duymuyorum.
Size yazmamın önemli bir nedeni ise “Fransa’nın Onuru”yla ilgili. Benim açımdan bu, başa aldığım “insani” kaygılar kadar önemlidir dersem, inanmanızı isterim.
Fransa, 1789 Devrimiyle, faşizme karşı direnişiyle, edebiyat ve sanattaki ulaşılmaz doruklarıyla, tarih, kültür ve siyaset alanında dünya insanlığına armağan ettiği güzel değerleriyle anılsın isterim.
Saraylarıyla, meydanlarıyla, kafeleri, müzeleri, heykelleriyle tarihin güzelliği yüzüne vurmuş kadın duruşlu Paris’in 3 Kürt kadının faili meçhul cinayetiyle anılmasını asla istemem:
Sayın Cumhurbaşkanı,
Avrupa Sürgünler Meclisi (ASM) nin kurucularındanım ve halen Yürütme Kurulu üyesiyim: Avrupa’nın tüm ülkelerinde üyeleri, sempatizanları, destekçileri olan kuruluşumuzun daha ilk Kongresinde, kendi ülkelerinden uzakta ölen-öldürülen tüm sürgünleri “Onur Üyesi” olarak kabul etmişiz. Dolayısıyla tüm kongre üyelerimizin duygu ve düşüncelerine de tercüman olduğumu söyleyebilirim. Söz konusu önerge şahsım tarafından Kongreye sunulduğundan kendimi ayrıca vicdanen de sorumlu ve görevli hissediyorum.
Son olarak bir kaygımı belirterek bitirmek isterim:
Mektubumun başında sözünü ettiğim kamuoyunun -özellikle Kürtlerin- son günlerdeki algısı şudur: Paris olayı Türkiye ziyaretinizde gündeme gelecek ve fakat karşılıklı devlet çıkarlarına feda edilecek.
Kendim de böyle düşünüyorum diyerek size peşinen haksızlık ve nezaketsizlik yapmak istemem. Ama meslektaşlarınızla görüşürken, aynı anda Voltaire’i, Victor Hugo’yu, Sartre’i düşünmenizi çok isterim.
Fevzi KARADENİZ
Avrupa Sürgünler Meclisi
Yürütme Kurulu Üyesi
652 kez okundu.