Anan Öle Sürgün.
Avrupa Sürgünler Meclisimizin 1 Aralık Kongresinden dönüşümün ertesi günü Yurt dışına çıktığından beri Strasbourg’da yaşayan çok yakın dostum Mahmut Polat’ın acı haberiyle sarsıldım.
Mahmut Polat Dersim Ovacık’lıydı. Çok genç yaşta, daha ortaokul yıllarında Deniz Gezmiş hareketinden etkileniyor; Türkiye devrimci hareketinin saflarına katılıyor. Dersim dağlarında, yol geçmez, kuş uçmaz köylerinde “ağırlıklı kuşanan” bir devrimci oluyor.
Kendi bölgesinde, Elazığ’da, İç Anadolu’da, Karadeniz’de, Diyarbakır’da, İstanbul’da militanca çalışmalar yürütüyor. 12 Eylül öncesinde ve sonrasında defalarca gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, akılalmaz işkencelerden geçiyor. Oralardan çözülmeyerek, sır vermeyerek, arkadaşlarını, yoldaşlarını koruyarak, onuruyla çıkıyor.
Sürgünde, günler, aylar, yıllar geçmiyor, bunları biliyorsunuz. Ama delse de geçiyor. Yıllar sonra Diyarbakır’dan bir çocukluk arkadaşım Strasbourg’a beni ziyarete geldi. Kaderin cilvesine bakın; arkadaşım ortaokuldan Mahmut’un öğretmeniydi. Birlikte birkaç güzel gün geçirdik.
“Mahmut Polat daha o yıllarda Dersim’de bir efsaneydi; gözükara bir devrimciydi” demişti; kendisi de şimdi aramızda olmayan, Rizgari siyasetinden Fahri Kurt.
Mahmut Polat sürgüne düştüğü 1980 yıllarının sonlarından itibaren Kürt özgürlük hareketi içinde yer aldı.Fransa’daki,Avrupa çapındaki örgütlenmesinde militan olarak, yönetici olarak fedakarca çalıştı. Son nefesine kadar da bu hareketin saflarında kaldı. Yalnız militan olarak değil; tarih, felsefe birikimi olan, sürekli okuyan, araştıran, red ve kabul kültürü olan, eleştiriye açık olgun bir insandı. Devrime ve sosyalizme olan inancını hiçbir koşulda yitirmeyen, onları başa alan, ama alevi, kızılbaş gibi kültürel değerlerini onur madalyası gibi boynunda taşıyan bir insan.
“İnsan” dedim onu en iyi anlatan tek kelime galiba bu olsa gerek. Mütevazi, esprili, neşeli, vefa duygusu gelişkin insan.
Bu satırları çalakalem yazıyorum. Çünkü cenazeyle birlikte yol üstündeyim.
Onu 25 yıldır görmediği, annesine, babasına, kardeşlerine, ülkedeki dostlarına, yoldaşlarına teslim etmeye götürüyorum.
Onları çok özlemişti.
Yalnız onları mı?
Munzur’un soğuk sularını, başını, doruklarını, buz kesmiş zulüm kesmiş, yiğitliklere arka çıkmış dağlarını, binbir türlü çiçek açan baharını çok özlemişti. Peki böyle mi olacaktı?
Elbette hayır!… Bin kere hayır!…
Ne fayda, zalim dünya
Sürgün adaletsiz, sürgün herzamankinden merhametsizdir bugün.
1541 kez okundu.
Sevgili Fevzi Karadeniz ,abi uzun yıllardır size ulaşmaya çalışıyorum bu sitede isminize rastladım ,sizinle be Nevin ablayla nasıl görüşebilirim ,beni hatırladınız umarım cevabınızı bekliyorum (konuyla alakalı değil ama eğer bir başkası da okuyorsa bu mesajımı lütfen Fevzi abiye iletsin )